T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Sevginin sevinci

Eger be-yâr ne-resîdî, çerâ taleb ne-konî/ V'eger be-yâr resîdî, çera tarab ne-konî? (Sevgili'ye, dosta, Yâre erişmedi isen, niçin arayıp istemezsin? Eriştiysen de niçin sevinç göstermezsin? -Mevlânâ)

Sevgili'ye gönlünü teslim etmek, yolun başlangıcıdır. Hâşâ "yukarıda bişiyler var, ben de azıcık inanıyorum, fakat din kullanmıyorum, azıcık deist, azıcık agnostikim" demek, hiçbir hayrın başlangıcı değildir. Hakk ile bâtıl arasında askıda kalmak demektir. Bu halde olanların çehrelerinin bal değil sirke satmasına şaşılmaz.

Bir de "Yaratıcı"ya hiç değilse Tabiat=doğa adı ile inanıyorum, daha doğrusu maddenin yaratılmadığına, ezelden var olduğuna ve sürekli değişim ve gelişim kanunu'na inanıyorum, fakat ahlâkî kuralları koyan bir bilinçli Tanrı'ya inanmıyorum, bu gibi metafizik görüşler sınıflı toplumda hakim sınıf etkeniyle doğmuş ve sömürü kalkınca ve kalktığı ölçüde ortadan kalkacak olan bilim dışı görüşlerdir" diyenin de yüzü bal değil sirke satarsa şaşılmaz.

Allah'ı sadece Halik olarak değil Vedûd, Rahman ve Rahîm Rabb olarak bilip de Resûl-i Ekrem (S.A.) (Yüce Sevgili)i sevdikleri için Allah sevgisine ulaşanların yüzleri de bal yerine sirke satarsa şaşılır. Allah'ın rahmet ve fazl nimetlerinin kadrini bilip de bu "nimetler"i sevenler, gönülleri feraha erenlerdir. (Yarattı Muhammed'i (S.A.) mahlûka rahmetinden/ Yarattı hem Ali'yi mü'minlere fazlından-Yunus Emre bu beyitte Yunus Suresi, 10/58 e işaret ediyor).

İlâhî sevgiye erişen veliye her gün düğün-bayram, ölüm gecesi de şeb-i arusdur, deliye değil!

Bu sevgiyi kalbinde taşıyan hiç hüzünlenmez mi? Elbette bir sevdiğini kaybetmesiyle, bir insana, bir canlıya reva görülen zulme şahit olmasıyla hüzünlenir, her soğuk su içişinde Huseyn'i hatırlayarak gözleri yaşarır, fakat bu hüzün, inançsızlığa veya bilinçsizliğe dayanan bir intihar hüznü değildir. Yüce Sevgili'nin haline uyan bir hüzündür.

Bir de bu imtiham âleminde yanlışlarının bilincine varırsa üzülür, ne var ki Allah'ın Gafûr, Rahîm ve Vedûd olduğunu bildiği için, Allah'dan ümidi kesmez, tövbe eder, Yunus Peygamber gibi: Ey Erhamur-Râhimîn olan Allah! Senden başka Tanrı yok, Sübhan'sın sen, ben zâlimlerden oldum!" diyerek Allah'a sığınır (Enbiya, 21/87) Allah'ın "Karîb" (yakın) olduğunu bilir. Karîb'dir ve dualara icabet edendir. (Hûd 11/61, Seba, 34/50, Bakara 2/186)

Bazıları; "yine Sultanahmet Camii'nden vaaz vermeye başladı" diyecekler. Fakat bu "bazıları", kendi İslâm karşıtı vaazlerini "aydınlatma" yazıları sanarak böbürlenirlerken, hiç değilse bana da İslâm'ın gerçek yüzünü tanıtma, tanıklık etme, "eşhedu" deme hakkını tanımaları gerekmez mi? Onların hoşuna gitmek için, "filân restoranda geçen gün yediğim filân yemek, tam bir şaheserdi, şikemperverâne tavsiye edilir" veya "basın dördüncü güçtür, şu halde manevî kamusal alandır, görsel ve yazılı basında, medyada konuşan ve yazanlar da dinlere eşit uzaklıkta olmalı, hele İslâm'dan kesinkes söz etmemeli, sadece eleştirme ve uyarma görevi açısından ele almalı, İslâm'a olumlu bir biçimde yaklaşım yanılgısına aslâ düşmemelidir" kabîlinden yazılar mı döktüreyim?

Oysa, Alevî olsun veya Sünnî olsun, Müslüman halkımız, İslâm'a yöneltilen yoğun hakaret ve iftira yaylım ateşinin acısını çekmektedir. Bu hakaret ve iftiralar dolayısı ile bazıları tepki göstererek, söylenenlerin gerçek olduğunu, İslâm'ın gerçekten "şiddet" içerdiğini, bunun da böyle olması gerektiğini düşünürken, bazıları da "varalım kendimize Ali'siz Alevîlik, ılımlı İslâm, Kalvenist İslâm, Budizm, Şamanizm vs. gibi bir din bulalım" demektedirler. Asıl muztaribler de İslâm'a gerçeği ile îman edenlerdir.

İmdi ey kardeşler, "şiddetlen ey darlık! Açılırsın"! diyen Yüce Sevgili'yi bırakmayalım, ne ılımlı, ne zulümlü Müslüman olalım, hayırlar feth ol, şerler def ola! Mevlâ görelim n'eyler/N'eylerse güzel eyler!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi