T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 TEMMUZ 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

İş dünyası ayıp ediyor

Ak Parti'nin dört yıla yaklaşan iktidarı süresince uyguladığı ekonomik politikalar daha çok hangi toplum kesiminin işine yaradı? Bu sorunun en kestirme cevabı şu: İş dünyasının, özellikle de büyük işadamlarının... Ak Parti kendisini iktidara taşıyan toplum kesimlerini bir türlü sevindiremedi, ama içlerinden pek azının oyunu alabildiği iş dünyasının büyüklerini uyguladığı politikalarla mutlu etti.

Bu bir gerçek...

O zaman, iş dünyası büyüklerinin Ak Parti'ye hâlâ ters bakıyor olmalarını nasıl değerlendireceğiz? Sınıfsal hassasiyetleri çıkarlarına sımsıkı bağlı olan iş dünyası, uyguladığı ekonomik politikalarla kendisini ihya eden siyasî iktidara neden ters bakıyor olabilir ki?

Milliyet yazarı Hasan Cemal iki gün üst üste yazdığı yazılarla bu soruya cevap aradı. Yazılarından, iş dünyasının uygulanan ekonomik politikalardan bir şikâyeti olmadığı anlaşılıyor. Ekonomiye diyecek olumsuz bir şey bulamıyor işadamları, Avrupa Birliği (AB) yolunda atılan kararlı adımları da takdir ediyorlar. Hasan Cemal'in görüştüğü işadamlarından biri, "Bu iki konuda desteğim devam ediyor diyebilirim" demiş...

Peki, sorun ne? Cüzdanları şişkin işadamları, TÜSİAD çevresi, kendilerini daha da zengin eden politikalar izleyen Ak Parti'ye ve hükümetine neden ters bakıyorlar?

Hasan Cemal bu sorunun cevabını üç başlık altında özetliyor: Lâiklik, Cumhurbaşkanlığı ve kadrolaşma... Aslında üç itiraz noktası da aynı kapıya çıkıyor: Ak Parti'nin muhafazakâr kimliği... Başbakan ve bazı bakanların eşlerinin başlarının örtülü oluşuna kendilerini alıştıramadıkları belli işadamlarının; muhtemelen muhafazakâr terminoloji de kendilerine yabancı geliyor... Birlikte çalışmak için işbaşına getirilen üst düzey bürokratlar da o farklı terminolojiyi kullanan, bazısı eşi başörtülü devlet görevlileri olunca...

Bu durum tespitinin bir mesajı olmalı. Milliyet yazarı, iş dünyasının büyüklerinden aldığı mesajı da üç başlık altında toplamış: Askerle sakın çatışma! Lâikliğe dikkat et! Çankaya'da uzlaş!

Ak Parti'ye yakın aklı başında insanların da fazla yadırgamayacağı tavsiyeler bunlar... Türkiye gibi bir ülkede siyasetçiyle askerin çatışmasının, lâiklik eksenli lüzumsuz tartışmaların ve Cumhurbaşkanlığı seçimini inatlaşmaya âlet etmenin mâkul hiçbir tarafı olamaz. Bugüne kadar tercih ettiği yöntemlere bakıldığında, Ak Parti, her üç konuda da mâkul bir çizgi izliyor.

Sorun da burada zaten: Ak Parti'nin kendi tabanına mâkul gelen çizgisi, anlaşılan, iş dünyası büyüklerinin tavsiyeleriyle örtüşmüyor.

'Askerle sakın çatışma' tavsiyesi, 'demokrasilerde kabul gören asker-sivil ilişkileri sınırı içinde kal' anlamını taşıdığında beni hiç rahatsız etmiyor sözgelimi; bundan ötesi bir partinin kendisini iktidara taşıyan seçmen kitlesine ihanet etmesi demek olur...

'Lâikliğe dikkat et!' tavsiyesinin de yadırganacak bir yönü yok. Ancak, bu, lâiklik bahanesi altında hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı politikalar izlenmesini tavsiye ise, Türkiye'de hiçbir siyasî parti, 1950 öncesi standartlarını geri getirecek böyle bir çizgi izleyemez. Çoğulculuk, farklılık içerisinde uyum gibi çağdaş ölçülere saygı da, en az lâiklik kadar, ihmal edilmemesi gereken ilkelerdir.

'Çankaya'da uzlaş!' tavsiyesini yapanlar, Cumhurbaşkanını tek başına seçecek çoğunluğa sahip iktidar partisinin, o makamı kendi elleriyle 'muhafazakâr olmayan birine' teslim etmesini beklemiyorlar herhalde. 'Uzlaşma' bir ikna faaliyeti sonucudur; Ak Parti kendi Cumhurbaşkanı adayını zamanı geldiğinde muhalefet partilerine ve sivil toplum örgütlerine de danışarak, ancak kendi tabanını rahatsız etmeden belirleyecektir... Her ikna faaliyeti herkesin aynı noktaya gelmesiyle sonuçlanmaz; yeni Cumhurbaşkanı ikna olmuş milletvekillerinin oylarıyla seçilecektir...

Eleştirilerini ilgiyle okuduğumuz işadamları biraz da 'özeleştiri' yapsalar iyi olacak...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi