|

72 gün sonra güneşi gördüler

Hapsedildikleri yerde pencereden dışarı bakmaları dahi yasaklanan rehinelerin cilt ve ruh sağlıklarında meydana gelen rahatsızlıklar üzerine Başkonsolos Öztürk Yılmaz IŞİD'in kendilerinden sorumlu komutanıyla görüştü. Rehinlerin uydudan gözlemi zorlaştırmayacak ve dikkat çekmeyecek bir şekilde beşerli gruplar halinde dışarı çıkması ve 20'şer dakika dışarıda dolaşmalarına ancak 72. gün izin verildi

Çetiner Çetin
00:00 - 24/09/2014 Çarşamba
Güncelleme: 23:38 - 23/09/2014 Salı
Yeni Şafak
72 gün sonra güneşi gördüler
72 gün sonra güneşi gördüler

Mahkemenin Musul Konsolosluğu personeli ile ilgili aldığı mahkeme kararı ilk kırılma olmuştu. Rehineler mahkemenin neden böyle bir karar aldığını bir türlü anlamlandıramıyordu ve 'Ankara bizi feda mı ediyor?' tartışmaları başlamıştı ki, Öztürk Yılmaz'ın en ciddi kriz yönetimi başarısı burada ortaya çıkmıştı. 46 rehineyi etrafına toplayan Yılmaz, 'Ülkemiz büyük bir devlettir. Emin olun bizleri buradan bir şekilde alacaktır. Moralinizi yüksek tutun korkuya yer yok. Eğer Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız bu konuda bir karar almışsa emin olun bu bizim güvenliğimiz içindir' çıkışı ile herkesi sakinleştirmişti. Aradan çok geçmeden Ankara ile yapılan görüşme trafiğinde de Yılmaz'ın sözleri haklı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Ankara 'görüşme trafiğini başlattık. Sizi riske atamayız. Bunlar medyanın tüm kurumlarının kontrolümüz altına olduğunu sanıyor ama biz ne koşulda olursa olsun siyasi risk de olsa sizin için sessiz diplomasi yolunu tercih ediyoruz, sabredin' mesajı geldi.

TALEPLERİ BAŞKONSOLOS İLETTİ

101 günlük esaret süresince ilk gün 46 yürekli insanın aldığı karar doğrultusunda militanlarla görüşme ve talepleri Başkonsolos Öztürk Yılmaz gerçekleştirdi. Yılmaz rehinlerden gelen talepleri ve istekleri bir dosya haline dönüştürüyor, acil alınması gerekenler, kadınların ihtiyaçları, çocukların istekleri, ihtiyaçları ve rehinelerin istekleri şeklinde bir sıralama ile IŞİD'den istiyordu. Çocukların temel besinleri ve kadınların ihtiyacı olan istekler olmazsa olmaz olarak iletiliyordu. Rehinelerin diş macunu, diş fırçası gibi günlük kişisel ihtiyaçları dahil her şey düzenli bir şekilde raporlanarak IŞİD'den isteniyordu. 101 gün süre içinde tüm taleplerin bazen gecikmeli de olsa yerine getirildiği belirtiliyor.

DAHA GÜVENLİ BİR YERE GİDİYORUZ

46 rehine dokuzuncu günü sabah erken saatlerde uyandırıldı, 'Daha güvenli bir bölgeye gidiyoruz' dendi. Rehineler dokuz gün kaldıkları yerden bu sefer Musul'da Spor Müdürlüğü Olimpiyat Dairesi binasına götürüldü. Bu bina, Musul'u Zaho'ya bağlayan karayolu üzerindeki meşhur Ninova Oteli'nin 300 metre yakınında bulunuyordu. Konsolosluk çalışanları bu binayı iyi biliyorlardı çünkü esaret sürecinden önce Türkiye'den gelen misafirleri Ninova kaldıkları binanın yakınındaki Ninova otelde ağırlıyorlardı. Bu binada tam 18 gün kamışlardı.

20'ŞER DAKİKALIK VOLTA

Esaretin ilk 72 gününde dışarı çıkmaları, hatta hapsedildikleri mekanda camdan dışarı dahi bakmaları yasaklanan rehinelerin cilt ve ruh sağlıklarında meydana gelen rahatsızlıklar üzerine Başkonsolos Yılmaz IŞİD'in kendilerinden sorumlu komutanları ile görüştü. Rehinlerin uydudan gözlemi zorlaştırmayacak ve dikkat çekmeyecek bir şekilde beşerli gruplar halinde rehineleri dışarı çıkardığı ve 20'şer dakika dışarıda volta atmalarına izin verdiği öğrenildi.

Takibi gizleme oyunu

IŞİD, konsolosluğa ait 9 aracı üzerlerinde takip sistemi olabileceğini düşünerek önce Musul Valiliği, ardından valilik konutuna yönlendirdi. Böylece uydudan takibi yanıltmayı planlamıştı. Ancak o saatlerde Ankara Yılmaz ile görüşmüş ve hareket etmediklerini 17 Temmuz Mahallesi'nde olduklarını öğrenmişti. IŞİD, takibe gözdağı vermek için başkonsolosun makam aracını Musul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi yanındaki bir trafonun yanına, camı kurşunlanmış halde bıraktı.

Türk kanalları ayarlandı

Rehinelerin gittikleri ilk evde iki televizyon bulunuyordu. Ancak iki televizyon da Arap televizyonlarının yer aldığı NILESAT'a yönlendirilmiş ve sadece Arap kanallarını gösteriyordu. Kriz yönetiminin başındaki Öztürk Yılmaz'ın çocukların ve kadınların ihtiyaçlarının dışında IŞİD'den ilk istediği şey TÜRKSAT uydusunun ayarlanması ve Türk televizyonlarını seyretmelerine izin verilmesi oldu. Nitekim 6 saat sonra bu imkân sağlandı. Kendileri ile ilgili tüm haberleri dikkatle takip ediyorlar, raporluyorlardı. Kendi aralarındaki tek konuşma ise bu haberler olmuştu. Rehineler daha sonraki mekan değişimlerinde de her zaman televizyon imkanına sahiplerdi.

TEK YASAK SİGARA

Karşılanmayan tek ihtiyaç sigara oldu. İleri derecede sigara bağımlısı olan kişi için bir kaç kez ricada bulunulmasına rağmen sigara vermeyen IŞİD militanları, cep telefonlarından Musul'da topladıkları sigaraların yakılma görüntülerini seyrettirerek bu ihtiyacı karşılamayacaklarını iletti. Esaretin ilk iki mekanına gidişlerde üstler aranmadan ve büyük bir nezaket çerçevesinde yapılan muamelelerle geçti. Ancak bundan sonra mekan değişimlerinin tamamı gece ve rehinelerin üzerleri aranarak yapıldı. Mekan değişimlerindeki aramalarda en büyük sıkıntı ise iki cep telefonunun saklanmasıydı. Mekan değişimlerinde telefonlar kadınlara bırakılıyordu çünkü IŞİD militanları kadınları aramıyordu. Bu nedenle iletişim sınırlı da olsa kopmuyordu.

Değişmeyen menü pilav

IŞİD militanları 9 saatte bir rehinlerden ne istediklerini sormak için kapıyı açıyorlar ve cam kenarlarına yaklaşılmamasını istiyorlardı. Kendilerine gelen yemeklerin aynını veriyorlardı. Sırasıyla basit usul ile yapılmış salçalı suda genellikle de etsiz kuru fasulye, patates yemeği, patlıcan ve Irak'ın geleneksel yemeği bamya servis ediliyordu. 101 günde dört kez tavuk, üç kez de etli yemek verildi. Menünün değişmeyen yemeği pirinç pilavıydı. Çocuklara ise maması temin ediliyordu.

İlk banyo günler sonra

10 Haziran'da rehin alınan 46 rehine esaretin 10'cu gününde Musul'da Spor müdürlüğü Olimpiyat Dairesi binasında sağlanan imkanlarla ilk banyolarını yapma fırsatı buldular. Havanın sıcaklığının 49-50 derece seviyesinde olması ve Irak koşullarında su depolarının binaların çatılarında konuşlandırılmasından dolayı banyo için kullanılan suyun ısısı rehinler için sorun olmamıştı. Tahliye sırasında eşyaları hazır olan ancak rehin alındıklarında eşyalarını almalarına izin verilmeyen 46 rehineye IŞİD iç çamaşırını da ilk olarak 10 günde sağladı. Çamaşırlarını yıkamalarına ve dışarıya çıkmalarına izin verilmeyen rehinlere 101 günlük süreçte her 10 günde bir yeterli sayıda iç çamaşır sağlandığı dile getiriliyor.

REHİNELERE ÇAY YAPMA SORUNU BÖYLE ÇÖZÜLDÜ

Esaret ilk 25 günü boyunca rehineler IŞİD militanlarının kendilerine getirdiği çayı içtiler, bol bol televizyon seyrettiler. 25. günde militanlar 'Size çay yetiştiremiyoruz artık kendi çayınızı yapın. Biz de gelip sizden alırız. Hem siz daha güzel çay yapıyorsunuz' deyip rehinelere büyük bir çay kazanı teslim ettiler.

Telefonlar nasıl gizlendi

Götürüldükleri evde telefonlar toplandı. İki telefonun saklanması kararlaştırıldı. Telefonlardan biri Türk GSM hatlıydı ve roaming üzerinden yer tespitinde yararlı oldu. Telefonlardan biri kadınların üzerinde tutuldu. Kadınların aranmayacağı düşünülüyordu. Diğer telefon ise yerel hatlıydı ve Erbil'den otomatik sürekli kontör yükleniyordu. Bu telefon parçalara ayrılmış şekilde, yedi ayrı kişinin üzerinde gizlendi. İki telefon da aynı markaydı ve bu telefonların hangi parçasının ve hatlarının kimde olduğunu sadece başkonsolos biliyordu. Olası işkence durumunda çözülmeyi zorlaştıracak bir plan yapılmıştı.


9 yıl önce
default-profile-img