Mısır'daki cunta rejimi tarafından askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yle beraber idam cezasına çarptırılan 106 kişi arasında bir akademisyen de bulunuyor. Oxford İslam ve Siyaset Ansiklopedisi'nin Yazı İşleri Müdürü İmad el-din Şahin, Mısır'ın başkenti Kahire'deki evi General Abdulfettah es-Sisi rejimi altındaki ordu tarafından sarılınca 3 Ocak 2014 tarihinde yurtdışına kaçtı. Şu an ABD'nin Georgetown Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi profesörü olarak çalışan Şahin, “Arap Baharı" sonrası Mısır'ın durumunu ve idam kararlarını Yeni Şafak'a değerlendirdi. Kendisini “casusluk" yaptığı iddiasıyla gıyabında idam cezasına çarptıran rejimi “terör saltanatı" kurmakla suçlayan Mısırlı akademisyen, Sisi'nin 3 Temmuz 2013'teki darbeden sonra Mısır'da güç kazanmak için “korku bariyerleri" kurduğunu vurguladı.
Mısır'ın ihtiyacı olan şey ulusal bir uzlaşı, siyasi bir boşluk. Bu ülkede biraz da olsa istikrar ve ekonomik canlanma için şart. General Sisi bunun yaşanmasına müsaade etmiyor. Sisi kendi var oluşunu siyasi rakiplerini imha etme ve siyasi arenaya yaklaştırmama felsefesi üzerine kurdu. Ulus kurma ve kurum geliştirme gibi gerekli niteliklere sahip değil. Tipik bir darbe lideri. Gücünü sağlamlaştırmaya ve tüm Mısır halkının sırtından kişisel bir hüküm şekli kurmaya çalışıyor.
Mısır'ın şu anki hali Mübarek döneminden daha da kötü. Sisi Mısır'a yavaş yavaş “terör saltanatı"nı işliyor. Tüm muhalif sesleri paramparça ediyor ve ülkenin politik yapısını bozuyor. Başta gençlere olmak üzere tüm Mısırlıların etrafına “korku bariyerleri" kurmaya çalışıyor.
Mısır, demokrasiyle seçilen ilk cumhurbaşkanının devrilmesiyle sonuçlanan zor bir demokratik süreçten geçti. Bu, farklı aktörler tarafından işlenen hatalardan kaynaklanıyor. Birincisi, demokratik geçiş sürecinin siyasi gerekliliklerini tam olarak anlamayan Müslüman Kardeşler. İkincisi, askeri darbe zihniyetiyle yağmacılar gibi davranan liberal ve seküler muhalefet. Üçüncüsü ise ordu, güvenlik güçleri tarafından yönetilen, arkasında çarpık yargı sistemi ve etik dışı medya olan derin devlet.
Müslüman Kardeşler'le bir bağlantım yok. Ama bir bağlantım olsa bile, bu Müslüman Kardeşler'e karşı yapılan adaletsizliği veya böyle korkunç ve kanlı şekilde ezilmelerini haklı çıkarmıyor. Müslüman Kardeşler on yıllar boyunca Mısır'a hizmet etti. Müslüman Kardeşler ülkeye son derece büyük dini, sosyal ve hayırsever katkıları olan yenilikçi bir akımdır. Henüz muallakta olan idam cezam benimle ilgili değil. Ben sadece orduya ve gaddar bir rejime muhalif olduğum için ölüm cezasına çarptırılanlardan biriyim. Siyasileşen bir yargı sistemi ise bu toplu idam cezasıyla tüm ülkeyi mahkum ettiğini açık açık belli ediyor. Ben ordu tarafından desteklenen rejimin gaddarlığını meydana çıkarmaya; demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk kurallarını savunmaya devam edeceğim.
ABD ve AB karardan dolayı endişeli olduklarını bildirdiler. Ama endişeli olmak tabii ki de yeterli değil. Demokrasi ve insan haklarını savunmak için yeni bir yaklaşıma ve isteğe ihtiyaçları var. Söyledikleriyle yaptıkları çelişiyor. Sisi'ninki gibi baskıcı rejimleri ödüllendirip yatırım yaparken, insan hakları hakkında endişeli olduklarını iddia edemezler. Artık bir karar vermeleri gerekiyor. Ya Sisi'ye ve onun benzerlerine olan desteklerini alenen açıklasınlar ya da Mısır'daki demokratik değerler ve insan haklarına olan bağlılıklarını kanıtlasınlar.
Şu an yeni bir değişim evresinden geçmekteyiz ve Mısır yakında Ocak 2011 Devrimi'nin hedeflerinin ve amaçlarının haysiyet, özgürlük ve sosyal adaletle gerçekleşeceğini görecek.