|

Ortadoğu'daki yeni çatışmanın şifreleri

Aylardır iç karışıklığın devam ettiği Yemen'de İran destekli Husiler, ülkenin önemli noktalarını ele geçirince Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap koalisyonu askeri operasyon başlattı. Bu süreçte Yemen'e dair çok şey yazılıp çizildi ancak, olayın perde arkası ve meselenin özü net olarak anlatılamadı. Mezhep çatışmalarının alevlenerek büyüdüğü Ortadoğu'daki yeni çatışmanın şifrelerini, İbrahim Karagül üst üste kaleme aldığı yazılarla ortaya koymuştu..

Yeni Şafak
12:45 - 26/03/2015 Perşembe
Güncelleme: 17:03 - 26/03/2015 Perşembe
Yeni Şafak

Yemen'de Husi militanlara yönelik, Suudi Arabistan öncülüğünde, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman, Sudan, Fas ve Pakistan'ın da destek verdiği askeri operasyon başlatıldı. Aylardır konuşulan ancak net olarak anlaşılamayan Yemen iç karışıklığının derinliği ise bir hayli endişe verici.



Yenişafak Gazetesi ve TVNET Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Yemen'deki kırılma noktalarını günlerce öncesinde yazarak bugün gerçekleşen askeri operasyona vurgu yapmıştı. Karagül Yemen'deki iç karışıklığa ilişkin, 22 Ocak'ta kaleme aldığı,

başlıklı yazıda Şii Husilerin Yemen'de başlattıkları ayaklanma ile İran'ın Kızıldeniz kenarına yerleştiğini ifade etmişti.



Karagül, 3 Şubat 2015 tarihli yazısında ise

başlıklı yazısında ülkenin çekilmek istendiği kaosu işaret etmişti.



13 Mart tarihli

başlıklı yazısında İran'ın mezhepçi politikalarına vurgu yapan Karagül, iki ülkenin Yemen üzerinden bir savaşa girebileceği öngörüsünde bulunmuştu.



Karagül, 23 Mart'ta yazdığı

başlıklı yazısında ise sessiz ve derinden yürütülen projelerin daha birçok ülkeyi parçalayacağına dikkat çekmişti.



İşte Karagül'ün Yemen'deki karışıklığın arka planını anlatan yazılarındaki çarpıcı kısımlar şöyle:



İran Kızıldeniz kenarına yerleşti


Yıllardır Yemen yönetimi ve Suudi Arabistan'la savaşan Husiler, İran için, Hizbullah'ın Lübnan'da üstlendiği rolü Yemen'de oynuyor. Ülkenin ağırlıklı olarak kuzeyinde yer alan ve nüfusun üçte birini oluşturan Husiler doğrudan İran tarafından destekleniyor. Son gelişmeyle İran, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz kenarında çok ciddi bir stratejik zafer kazanmış oldu.



Suudi yönetimi Mısır'da İhvan'ı ezerken, bütün bölgede İhvan'ı devre dışı bırakmaya çalışırken İran nüfuzuna yenildi. Artık sınırlarının öte tarafından bir İran ileri karakolu ile uğraşmak zorunda kalacak. Dahası, bu gelişme, S. Arabistan'ın petrol zengini doğu bölgelerinde yaşayan Şii nüfusu da ciddi biçimde cesaretlendirecek.



Bu hamleyle İran için şöyle bir Ortadoğu haritası oluştu. Bağdat'ı İran kontrol ediyor. Suriye yönetimi ayakta kalan haliyle tamamen İran kontrolünde. Öyle ki Beşşar Esed'in ordusunu bile İranlı komutanlar yönetiyor. Hizbullah üzerinden Lübnan'daki en güçlü ülke yine İran. Tahran, başı ne zaman sıkışsa Hizbullah'ı İsrail'in üzerine sürer ve krizi sınırlarının çok ötesine iteler. Lübnan gibi şimdi Yemen de İran'ın ileri karakolu daha doğrusu kalkanı oldu.



Sığınakları hazırlayın!


Bunlar olurken Suriye'nin, bir kısmı İsrail işgali altında bulunan, Golan bölgesinde bir devriye aracına İsrail saldırısı gerçekleşti. İran Devrim Muhafızları komutanlarından General Muhammed Daadi öldürüldü. Saldırıda babası da İsrail tarafından öldürülen Hizbullah'ın komutanlarından Cihad Mugniye ile birlikte beş Hizbullah mensubu daha hayatını kaybetti. Hasan Nasrallah'ın bu saldırıdan sonra İsrail'e yaptığı uyarı dikkat çekiciydi: “Sığınaklarınızı hazırlayın!"



Gariptir, bölgedeki Nusra Cephesi söz konusu generali İsrail'in değil kendilerinin öldürdüğünü iddia eden bir açıklama yayınladı. IŞİD gibi, Nusra'nın da S. Arabistan'ın bölgesel hesaplarıyla örtüştüğünü söylememize gerek bile yok. Paris saldırılarını üstlendiği söylenen Yemen el Kaidesi de öyle.. Husiler, Yemen yönetimini el Kaide'ye destek vermekle, onu kendilerine karşı silahlandırmakla suçladıklarını unutmayalım.



İran-Arap savaşı Şii-Sünni savaşına dönüştürüldü..


Hizbullah İsrail'i uyardı ama İran Yemen'den vurdu. Hamaney'in danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin; “Hizbullah'ın Lübnan'da üstlendiği rolü Ensarullah'ın (Husiler) Yemen'de üstlenmesini umut ediyorum" sözlerini de bir yerlere not edin. İşler ciddi biçimde karıştı. Müthiş bir satranç izliyoruz. Hem Lübnan'da çatışma çıkabilir hem de Yemen yeni bir savaşa sahne olabilir.



İki türlü güç mücadelesi izliyoruz. Bu iki mücadele de Ortadoğu'da haritaları değiştirecek ölçüde izler bırakıyor. Biri, S. Arabistan-İran güç mücadelesi diğeri de bu mücadelenin de üstünde uluslararası düzeyde bölgesel paylaşım mücadelesi.



Şahsen 1991 Körfez Savaşı'ndan bu yana işlerin böyle yürüdüğünü görüyorum. O savaş dahil, bugüne kadar yaşanan bütün işgaller ve iç savaşlar aslında temeli itibariyle bir Arap-İran savaşıydı. Son dönemlerde bu müthiş kapışma etnik değil mezhep üzerinden yürütülür oldu. Arap-İran savaşı Şii-Sünni savaşına dönüştürüldü.



Ne gariptir ki bu savaş büyük oranda örgütler üzerinden yürütülüyor, kitlesel kıyımlara yol açıyor, korkunç bir bilanço ortaya çıkıyor.



ABD'li özel istihbarat kurumu Stratfor'un 2014'te hazırladığı harita, Yemen'deki mezhep ayrımcılığını gösteriyor. ERSİN ÇELİK 2015-03-26T16:31:28.4649955+02:00 ABD'li özel istihbarat kurumu Stratfor'un 2014'te hazırladığı harita, Yemen'deki mezhep ayrımcılığını gösteriyor.


Somali Yemen'in tam karşısında!


Peki Yemen'deki gelişmenin Erdoğan'ın ziyareti ile ne ilişkisi var?



Türkiye yıllardır Somali'ye yoğun destek veriyor. Bir devlet politikası olarak bölgede var olmaya çalışıyor. İnsani gerekçeler öne çıksa da bu Türkiye için jeopolitik bir atılımdır. Bütün Doğu Afrika'da olduğu gibi, Kızıldeniz kenarında hem de bu enerji koridorunun okyanusa açıldığı yerde tutunmaya çalışan bir Türkiye var.



İşte Türkiye'nin tutunmaya çalıştığı bölgenin tam karşısında yer alıyor Yemen. İran nasıl jeopolitik hesap yapıyorsa Türkiye'nin bölgede bulunuşunu da öyle değerlendirmek lazım. Yemen'deki İran darbesinin tam da Erdoğan'ın ziyareti sırasında gerçekleşmesini siz yine de bir rastlantı olarak niteleyin!



İşte Türkiye böyle şeyler düşünmeye başladığı için Gezi ve 17 Aralık'la Batı'dan, Kobani terörü Türkiye'ye ihraç edilerek Doğu'dan darbe yiyor. Gezi'de ne kadar Alman varsa, Kobani olaylarında da o kadar İran var. 17 Aralık müdahalesinin arkasında kimler olduğunu zaten biliyorsunuz.



İki ülkenin birinde savaş çıkar..


Son olarak şunu ekleyeyim? Yemen ve Lübnan hattında önümüzdeki günlerde olağanüstü gelişmeler olabilir. Yemen'deki durum sadece bir darbe ile sınırlı kalmayabilir, ülkelerin karıştığı bir savaşa dönüşebilir. Golan-Suriye-Lübnan hattında ise Hizbullah-İsrail arasında bir tür hedef saptırma çatışması başlayabilir. Bekleyip, görelim...



İran coğrafyayı iki keskin kampa dönüştürüyor


İran, aylardır Şii Husiler kanalıyla, Yemen'de varlığını sürdürmeye çalışıyor. Militanlara askeri ve lojistik destek sağlayan İran, bölgede etkisini artırmaya niyetli. Ortadoğu'da mezhepçiliğin baş aktörü İran yönetimi, İşgal senaryosunu uyguluyor ve çizdiği harita ile bütün coğrafyayı iki keskin kampa bölüyor.



Kaos senaryosunun üçüncü kurbanı Yemen


Yemen, Suriyeleşme tehdidiyle yüz yüze. Geçtiğimiz günlerde İran destekli Husilerin darbesine sahne olan Yemen, uzun süredir İran-S. Arabistan güç mücadelesine sahne oluyordu. Mücadelenin genel anlamda örgütler üzerinden yürütüldüğü Yemen'de Suudi Arabistan bu kez doğrudan müdahalede bulundu.



Olağan dışı gelişmelerin yaşanacağı Yemen, karşıt örgütler veya güçlerin müdahalesine sahne olacaktır. Ardından karşılıklı çatışmalar bir sarmala dönüşecektir ve uzun yıllar bu kaos devam edecektir. Yemen'deki rejimin devrilmesinin önüne geçen ABD ve Batılı ülkeler işte tam da bu ortamı hedeflemekteydi. Kaos senaryosunun üçüncü kurbanı Yemen olacaktır.



Yemen yeni cephe


Yemen, yeni bir cephe. Orada da Husiler ile Yemen yönetimi yıllarca mücadele etti. S. Arabistan fiilen savaşa girdi, Husileri durdurmaya çalıştı. Tam tersi oldu. İran destekli Husiler Yemen'de yönetime el koydu. İran bu bölgede de S. Arabistan'ı yenilgiye uğrattı hem de Kızıldeniz kenarında olağanüstü stratejik değeri olan bir garnizon elde etti.



Irak'ın yaşadığı bir iç savaştır. Suriye öyle, Libya öyle. Şimdilerde Yemen yeni cephe olarak öne çıktı. Yine mezhep kimliği üzerinden ülkeyi iki parçaya ayırıyorlar. Irak ve Suriye'de yine mezhep kimliğinin belirleyici olduğu güç savaşları yaşıyoruz. Bir yıl sonra Basra Körfezi ülkeleri Suriye'ye dönebilir. Bir ya da iki yıl sonra Suudi Arabistan Irak'a dönebilir. Olmaz demeyin, olmaz dediğimiz neleri yaşadık son yirmi yılda.



Söz söyleme gücü olan tek ülke Türkiye


Bir panzehir gerekli. Yeni şeyler söyleyen, rüzgarı tersine çevirecek, coğrafyanın aklını başına getirecek, en azından bu derin yırtılmaya karşı söz söyleyebilecek bir ülke gerekli. Bu anlamda söz söyleme gücü olan tek ülke Türkiye. S.Arabistan'ın böyle bir bakışı yok, Mısır'ın böyle bir gücü yok, İran zaten kendi işgal senaryosunu uyguluyor ve mezhep kimliğinin ötesinde bir siyasi hesabı yok.


İran destekli Husilerin 30'lu yaşlardaki lideri Abdülmelik el Husi, Yemen'deki Şiilere isyan içerikli konuşmaları ile biliniyor.. Husi'nin konuşmaları caddelerdeki ekranlardan da yayınlanıyor.. ERSİN ÇELİK 2015-03-26T16:36:32.8840733+02:00 İran destekli Husilerin 30'lu yaşlardaki lideri Abdülmelik el Husi, Yemen'deki Şiilere isyan içerikli konuşmaları ile biliniyor.. Husi'nin konuşmaları caddelerdeki ekranlardan da yayınlanıyor..


İran, tarihin en büyük ayrıştırma öncüsü


Bugüne değil, bugünün resimlerine bakıp geleceğe yönelin. Bir yıl sonra, beş yol sonra, on yıl sonra nasıl bir coğrafya şekilleneceğini anlamaya çalışın. Bir felaket senaryosu yazmıyorum. Felaketi, o senaryoyu bugün zaten yaşıyoruz ve var olanı tartışmaya çağırıyorum.



20. yüzyılımızı bölgede inşa ettikleri rejimler, zorba yönetimler, monarşiler üzerinden çaldılar. Şimdi aynı rejimler üzerinden bir yüz yıl daha çalmaya çalışıyorlar. Coğrafyanın akılsızları bu işten ne kadar sorumluysa, kaosu kendi çıkarına yorumlayan, bu fırsatı kullanıp ülkeleri ve şehirleri kontrol etmeye çalışan ülkeler de kaosa yatırım yapıyor, krizin bölgeselleşmesine yardım ediyor.



İran'ın fırsatçılığına dikkat çekmek istiyorum. Tahran yönetimi, mezhep kimliği üzerinden yürüttüğü güç arayışı ve çizdiği harita ile bütün coğrafyayı iki keskin kampa bölüyor, tarihin en büyük ayrıştırma projesine öncülük ediyor.



Yazıların tamamını okumak için tıklayın:








#iran
#iran yemen
#yemen husiler
#yemene suud müdahalesi
#ibrahim karagül yemen
9 yıl önce