|

Avrupa pazarında büyüyoruz

İlk çeyrekte AB'ye ihracatımız yıllık bazda dolar olarak % 12,3 düştü ancak bu dönemde euro da, dolar karşısında % 18’e yakın değer kaybetti. O halde aynı ihracata euro cinsinden bakalım dediğimizde, %6,5 oranında bir artışa şahit oluyoruz. İşte bu da, AB’de pazar payımızı arttırdığımıza işaret ediyor. Bununla birlikte, dünya ticaretinden neredeyse hiç bir ülkenin arzu ettiği desteği alamadığı bir dönemden geçiyoruz.

Yeni Şafak ve
04:00 - 26/04/2015 Pazar
Güncelleme: 12:16 - 29/04/2015 Çarşamba
Yeni Şafak

2014 yılında % 2,9 büyüyen ekonomimizin en büyük destekçisi ihracat oldu. Bununla birlikte, yılın özellikle 2. yarısında küresel risklerdeki artış, ihracatımız üzerinde olumsuz yansımalar gösterdi. Bu anlamda en etkili aktörler, ve sadece kendilerini değil dünyayı da çalkalayan ortaklarımız Irak ile Rusya oldu. Irak'ta IŞİD faktörü, Rusya'da ise Ukrayna gerginliği ve yaptırımlarla artan ekonomik sıkıntılar, bu pazarlarımızdaki ihracatın gerilemesine yol açtı. Böylece ihracatçımız, hesapta olmayan ilgili dış gelişmeler nedeniyle hız kesmek zorunda kaldı.



2015 yılına dair veriler de, gerek jeopolitik problemlerin, gerekse dünya mal ve para piyasalarındaki gelişmelerin gözle görülür izlerini taşıyor. Irak ve Rusya'da süren tansiyonun yanı sıra, en büyük pazarımız Avrupa bağlamında ise euronun zayıflamasının etkilerini yaşıyoruz. Zira ihracatımızın %45 gibi bir bölümünü AB pazarına yapıyoruz ve burada kullandığımız para birimi, malum euro. Euro değer kaybedince de, ihracatımız artsa dahi, dolar cinsinden azalıyor görünüyor.


EURO BAZINDA ARTIŞ, DOLAR BAZINDA DÜŞÜŞ


Şöyle açıklayayım: TİM'in açıkladığı ilk çeyrek verilerine göre, AB'ye ihracatımız yıllık bazda dolar olarak %12,3 düştü ancak bu dönemde Euro da, dolar karşısında % 18'e yakın değer kaybetti. O halde aynı ihracata Euro cinsinden bakalım dediğimizde, %6,5 oranında bir artışa şahit oluyoruz. İşte bu da, bölgeye yaptığımız ihracatın kaydi olarak gerilediğine işaret ediyor.


Dolayısıyla pariteden olumsuz etkilensek de, AB pazarımız büyüyor. Bunu vurgulamamın nedeni ise; önümüzdeki dönemde gerek kur etkilerinde yumuşama gerekse bölgede devreye sokulan para politikasının talebe yansıması yaşandığında, ihracatımızın ivme kazanması yönünde ümit verici olması. Avrupa pazarını bu perspektiften okumak önemli…



DÜNYA TİCARETİ KEYİFSİZ


Tabii ihracat rakamlarımızdaki olumsuz seyrin bir diğer sebebi de, hiç şüphesiz gerek Avrupa'ya gerekse küresel pazara, canlılığın nazlanarak gelecek olması. Sadece bizde değil, dünya genelinde ticaret keyifsiz ve hatta düşüşte.


Bakın; Dünya Ticaret Örgütü WTO'nun açıkladığı son verilere göre, dünya ihracatı 2015 Ocak-Şubat döneminde, bir önceki yıla göre %9,1 azalmış. Dolar bazındaki bu hesaplamalara göre, AB'nin ihracatı %15,9, ABD'ninki ise %4,6 daralmış. Gelişmiş ülkelerde olduğu kadar gelişmekte olanlarda da ciddi düşüşler var. Türkiye'de ise ilk 2 aylık düşüş, %3,4 ile daha yumuşak bir düzeyde. Grafiğimiz her şeyi anlatıyor.



WTO verileri arasında, ilk 3 aylık verilere sahip ülkeler de var. Bu bağlamda Hindistan yılın ilk çeyreğinde %14,7'lik ihracat düşüşü yaşarken, Brezilya'nın kaybı %13,7. Endonezya'da %11,7, Japonya'da %6, Kore'de %2,9 düşüş var. Türkiye'de ise ilk çeyrekteki düşüş, TİM tarafından açıklanan ve nihai olmayan rakamlara göre %6,8. TÜİK önümüzdeki hafta verileri açıkladığında net olarak öğreneceğiz.



Öte yandan Çin, ilk çeyrekte %4,7 artışla yukarı yönlü hareket eden nadir ekonomilerden. Ancak orada da ilk 2 ayın aksine, Mart'ta %15'e yakın ciddi bir gerilemeyle moraller bozuldu.



İRAN VE ABD PAZARLARI DİKKAT ÇEKİYOR


Kısacası, dünya ticaretinden neredeyse hiç kimsenin arzu ettiği desteği alamadığı bir dönemden geçiyoruz. Bununla birlikte, söz konusu kritik süreci sağ salim atlatabilmek için, mevcut pazarlara tutunmak ve yeni ya da umut vaat eden pazarlara odaklanmamız şart. Örneğin, olumsuzluklar bir yana; ABD pazarındaki çift haneli hızımız dikkat çekiyor. Keza İran, ihracatımıza ciddi büyüme oranlarıyla destek veriyor. Nükleer müzakerelerinin mutlu bitmesi potansiyeli, bizi de şimdiden mutlu ediyor. Ayrıca, S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde de atakta olduğumuzu belirtelim. Bununla birlikte, düşük pay sahibi olduğumuz pazarlara da eğilmek gerek.



Özetleyecek olursak; 2023 hedeflerimize ulaşma kararlılığımız doğrultusunda, pazar çeşitliliği yönünde ivme kazanmamız gerektiği ortada. Diğer yandan da sadece miktar değil, birim değer bazında da ciddi bir sıçramaya ihtiyacımız var. Bu ise, ihracat ürünlerinin içeriğini, teknolojide daha üst seviyelere çıkarmaktan geçiyor.



Türkiye geçmişte, ihracatını çok büyük oranda tarım üzerine yapan bir ülkeyken, sonrasında hazır giyim gibi alanlarda öne çıktı. 2000'li yılların başarısı ise, bir üst kademeye çıkıp, otomotiv ve makine gibi orta yüksek teknolojili ürünlerin ihracatta atağa geçirilmesi oldu. Şimdi ise sıra, yüksek teknolojili ürünlere ağırlık vermekte… Kabaca söyleyecek olursak; otomobilin kg başı değeri 10 dolar, motor parçasınınki 20 dolar, TV monitörününki 30 dolarken; antibiyotiğin 100, bilgisayarın 120, cep telefonunun ise 250 dolar. Demek ki; ihracatımızdaki yüksek teknoloji payını yukarılara çekmekten başka çaremiz yok.


O halde yarın da, teknolojiden konuşalım.


Twitter.com/drhaticekarahan



İhracatçı, kur riskine karşıönlem almalı


İhracatın son dönem performansını nasıl yorumlamak gerek?

2015'in ilk 3 ayında en çok ihracat yaptığımız ilk 30 ülkenin 13'ü, AB-28 ülkeleri oldu. Bu ülkelerin ihracatımızdaki payı ise


% 41 oldu. Bu 13 ülkeye ihracatımız ilk çeyrekte dolar bazında % 11,2 gerilemesine rağmen, euro bazında ihracatımızı % 7,7 arttırdık. Bu da dış ticaretteki daralmaya rağmen AB'de pazar payı kazandığımızı gösteriyor. Zira yılın ilk 2 ayında AB-28'in dışarıdan gerçekleştirdiği ithalat, euro bazında %5 gerileme kaydederken, Türkiye aynı dönemde bu bölgeye ihracatını %7,5 arttırdı.



Bununla birlikte, euro-dolar paritesindeki toparlanma ile birlikte bu değişime fiyatların uyum sağlaması ve euro bölgesinde bir süre sonra deflasyonun sona ermesi ile fiyatların bulunduğu seviyeden daha yukarı çıkacağına, bu durumun da ihracatımıza pozitif yansıyacağına inanıyoruz. Küresel performansa odaklandığımızda ise Türkiye'nin dünya ticaretinde yaşanan daralmadan daha az etkilendiğini, hatta euro bazlı olarak AB'de pazar payımızı artırdığımızı görmek, önümüzdeki dönem için motivasyon ve cesaretimizi artıyor.




Umut vaat eden pazarlar var mı?

İhracatçılarımızın bir taraftan AB'deki ekonomik büyümeyi yakından takip ederken, diğer taraftan da dolar ile ihracat yaptığımız ve hızla büyüyen ekonomilerdeki fırsatları mercek altına alması gerekiyor. 2015 büyüme beklentilerinde öne çıkan Türkmenistan, Endonezya, Malezya, Hindistan, Katar, Nijerya gibi ülkelerde yeni fırsatların ortaya çıkabileceğine ve bu fırsatlardan en iyi şekilde istifade edeceğimize inanıyoruz. Rusya'da da, en kötü senaryonun geride kaldığına ve bundan sonraki gelişmelerin olumlu yönde olacağına inanıyoruz.




Dövizdeki hareketlilik ihracatçımızı nasıl etkiliyor?

İhracattaki düşüşte, parite etkisi ile birlikte tüm dünya ticaretinde dolar bazında yaşanan daralma da etkili oluyor. 2015 tahminleri, dünya ticaretinin % 4-5 gerileme kaydedebileceği yönünde... İhracatçılarımıza kur risklerine karşı mesajımız şu: “Riskini hedge et. Kendini hiç etme!" Dolayısıyla, zaten dar kâr marjlarıyla çalışan ihracatçılarımızın, kârlarını dalgalı kur piyasalarında erimesini engellemek için türev enstrümanları ve hedge işlemlerinden daha etkin şekilde faydalanmaları gerekiyor.




Hedeflere ulaşmak için ne yapılmalı?

2023 yılında 500 milyar dolar ihracata ulaşabilmemiz için her alanda Ar-Ge, inovasyon, markalaşma ve tasarıma daha fazla önem vermemiz gerektiğini düşünüyoruz. İhracatın katkısını arttırarak daha anlamlı büyüme rakamlarına ulaşabiliriz. Bunun yolu da 21. yüzyılda bilgi ve teknoloji rekabetinde yer alabilmekten geçiyor. Türkiye'nin rekabet gücünü yükseltmek için 2015 ajandamızda inovasyon başta olmak üzere Ar-Ge, tasarım ve markalaşma daha fazla yer alacak.



5 bölgeye yoğunlaşmak gerekecek

Türkiye geçmişten bugüne ihracatta neleri başardı?

Türkiye son 35 yılda takip ettiği dışa açık, ihracata dayalı büyüme ekonomi stratejisi ile kendini küresel sisteme entegre etme yolunda önemli başarılar elde etti. Millet olarak bu dönemde iki önemli zihniyet dönüşümü ve restorasyon projesini başarıyla tamamladık. İlk olarak 1980'de içe kapalı bir ekonomiden dünyaya açık ihracatla büyüyen bir ekonomik modele geçiş yapmayı başardık. İkinci olarak ise 2001 krizi sonrasında ertelediğimiz yapısal reformları gerçekleştirdik, gerçek anlamda bir piyasa ekonomisine ve demokratik yönetişim anlayışına geçiş yaptık. Bu reformlar ve dönüşüm süreci sonrasında bugün Türkiye İtalya ve Çin'in arasındaki en büyük ekonomi ve sanayi üretim kapasitesine sahip serbest piyasa ekonomisidir. Bu başarıların sonucunda millet olarak ortak geleceğimiz için siyaseten sembolik ve psikolojik önemi yüksek olan 2023 yılı için hedefler belirledik.




Peki 2023 hedeflerine ulaşmak için ne gerekli?

500 milyar dolar ihracatı hedeflemişsek, bunu gerçekleştirecek altyapıyı da oluşturmamız gerekiyor. Türkiye'nin ihracat rakamlarının planlandığı şekilde artması için Türkiye ekonomisinde bir kısım yapısal sorunların çözülmesi gerekiyor. Bunun için daha geniş bir vizyona ve politika enstrümanlarına ihtiyaç duyuyoruz. Nitekim ihracatın artması finansman ve enerji maliyeti ile çok yakından ilgili iken finansman maliyetinin düşürülmesi için ise para ve maliye politikası tedbirleri gerektirir. İhracatın deseni ve bunun içinde katma değeri yüksek ürünlerin payı da aynı şekilde önemlidir. Yenilikçilik de eğitim ve gençlik politikaları ile yakından ilgilidir.




DEİK ihracata nasıl destek verecek?

Türkiye'nin ihracat odaklı büyüme stratejisi takip etmeye başlamasıyla başlayan Türk şirketlerin küresel ekonomiye entegre olma sürecine destek vermek amacıyla 1986 yılında kurulan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye'nin 2023 hedeflerine daha iyi hizmet edebilmesi için yeniden yapılandırıldı. Yeni DEİK yönetimi olarak, ülke hedefleri doğrultusunda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Hedef ülkelere geziler tertip etmekte, o ülkelerden gelen misafirlerimizi de Türkiye'de ağırlamaktayız.



Bu kapsamda, planlı ve düzenli bir program takip etmek gerekiyor. Bir yandan ülkemizin adetsel ve hacimsel bazda dış ticaretini geliştirmek için çalışmakta, bir yandan da dış ticaretin ve özellikle ihracatımızın kg fiyatını yükseltecek, katma değerini artıracak sistemlere kafa yormaktayız. Ayrıca ülkemize gelecek nitelikli yatırımları teşvik etmekteyiz. Benzer şekilde müteşebbis Türk iş insanlarının yurt dışında hangi ülkelerde hangi yatırımlara yönelmeleri yönünde de yardımcı olmaya çalışmaktayız.




Önümüzdeki dönemde dünyada nerelere yoğunlaşmak gerek?

DEİK olarak hükümetimizin “Ekonomi Öncelikli Dönüşüm Programını" ülke ekonomimizin geleceği açısından stratejik bir hamle olarak değerlendiriyoruz. İş yapma ve yatırım ortamının geliştirilmesi için iş konseylerimiz aracılığı ile dünyanın her bir noktasında ülkemizin bayraktarlığını yapacağız. Hedef ülkeler ve hedef ürünler belirlemek ve bunlar üzerinde yoğunlaşmak durumundayız. Bunun için Ekonomi Bakanlığı ile koordineli olarak çalışmalarınızı yürütmekte ve programlar yapmaktayız.



Önümüzdeki dönem için 5 bölgeye yoğunlaşmak gerekir:

1. En büyük ekonomik ortağımız olan AB;


2. İstikrarın bir an önce gelmesini arzu ettiğimiz Ortadoğu;


3. Bünyesinde önemli iş potansiyeli barındıran Afrika;


4. Küresel ekonominin yeni çekim


merkezi Asya-Pasifik,


5. Varlığımızı mutlaka güçlendirmemiz gereken Latin Amerika,


Doğal olarak her bir ekonomi havzası için ihtiyaca göre çalışma yapmak; değişik stratejiler üretmek zorundayız. Ayrıca, halen 50 bin olan ihracatçı sayısının, 2023 yılına kadar 70 bine çıkarılması hedefine katkı sağlayacağız. Bu çerçevede, sadece DEİK üye tabanımızda yer alan şirketleri değil KOBİ'lerimizi de kapsayan bir çalışma anlayışı gözeteceğiz.






#inovasyon
#markalaşma
#ihracat
#ticaret
9 yıl önce