Beyin kanamasına bağlı olarak gelişen baş ağrısına, genellikle bulantı ve kusmanın yanısıra şuur kaybı da eşlik edebilir. Hastalar bu ağrıyı hayatlarının en şiddetli baş ağrısı olarak tarif ederler. Prof. Dr. Özenç Minareci, şiddetli başağrısının nedenlerine dikkat çekiyor;
Beyin kanaması değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenler arasında yüksek tansiyon, kafa travması ve beyin tümörleri de bulunmakla birlikte, en ölümcül olanı beyin damarlarındaki anevrizma adı verilen baloncuğun patlamasına bağlı olanıdır.
Beyin damar anevrizması, beyin damarlarının bir bölgesinde damar duvarının zayıflamasına bağlı olarak gelişen baloncuğa verilen isimdir. Genellikle, uzun süredir sessizce duran ve hiçbir belirti vermeyen beyin anevrizması aniden patlayabilir ve beynin içinde bulunduğu sıvıya karışabilir. Bu durumda, çok şiddetli baş ağrısı ortaya çıkar ve hatta bu hastaların beşte biri “ başım çok ağrıyor “ bile diyemeden hayatlarını kaybederler. Ani ölümlerin önemli bir kısmı aslında bu tipte beyin kanamalarına bağlıdır. Ülkemizde ani ölümlerin büyük kısmı kalp krizine bağlı olarak değerlendirilmekle birlikte, otopsi uygulamasının yaygın olmaması nedeniyle gerçek neden tam olarak belirlenemez. Ani ölümle sonuçlanmayan beyin kanamalarının da önemli bir kısmı, felçe neden olur.
Gelişmiş ülkelerde yapılan istatistiklere göre toplumun yüzde beş veya altısında görülen beyin anevrizmasında, kanama gerçekleşmeden önce gerekli tedavinin yapılması büyük önem taşımaktadır.
Tedavide uygulanan iki ayrı yöntem vardır: açık beyin ameliyatıyla bu anevrizmanın kliplenmesi veya kapalı yöntemle ( açık ameliyat olmaksızın damarın içinden uygulanan yöntemle ) embolizasyon adı verilen tedavinin uygulanması. Bu tedaviyi girişimsel nöroradyoloji uzmanları gerçekleştirmektedir.
Anevrizmada embolizasyon yöntemi ile tedavi son yıllarda çok gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Öyle ki, saptanan anevrizmaların tedavisi için öncelikle embolizasyon tedavisi düşünülmekte ancak bu yöntemin uygun olmadığı hastalarda açık ameliyat uygulanmaktadır. Embolizasyon tedavisi, anjiografik olarak hastanın kasık damarından girilerek beyin anevrizmasının olduğu bölgeye kadar ulaşılarak ya anevrizma içerisinin telden bir yumak sarılarak doldurulması ya da anevrizma boynuna stent konularak içine kan girmesinin engellenmesi ile yapılır. Bu uygulama sonrasında 1-2 gün hastanede gözlem altında tutulan hasta, tedaviden 3-4 gün sonra hiçbir kısıtlama olmaksızın günlük yaşamına dönebilmektedir. Beyin kanamasına yol açmadan önce bu kadar kolay bir şekilde önlenebilecek olan anevrizma hastalığı maalesef toplumda yeterince bilinmemektedir. Klinik bulgu vermeden ve beyin kanamasına yol açmadan önce saptanabilecek bu hastalığın erken tanısı yaşamsal öneme sahiptir.
Ailesinde beyin damar hastalığı olan kişilerde görülme olasılığı, toplumdaki diğer bireylere göre yaklaşık beş kat daha fazladır. Sigara içenlerde anevrizma gelişme olasılığı ve bu anevrizmanın kanama riski daha da yüksektir. Yüksek tansiyon da, anevrizmaya yol açan bir diğer hastalıktır. Günümüzde, gelişen radyolojik yöntemler sayesinde sessiz anevrizmaların tanısı genellikle mümkün olabilmektedir.
Sonuç olarak; beyin anevrizması o ana kadar hiçbir bulgu vermemiş dahi olsa, aniden kanamasına bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrısı ölümcül bir tablonun habercisi olabilir. Bu nedenle, kanamadan önce beyin anevrizmasının saptanması ve gerekli tedavinin yapılması yaşamsal önem taşımaktadır.