28 Şubat post modern darbe sürecinin kahramanlarından Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, "Parlamentolara meşruiyet kazandıran sadece seçimle iş başına gelmiş olmaları değildir" şeklide açıklamaları ile sürecin gözde isimlerinden olmuştur. Ülkenin yarısını gerici-bölücü şeklinde yaftalayan Batı Çalışma Grubunun hazırladığı belgeleri üzerinden hukuk dışı dinleme ve "kan içici vampirler" gibi ifadelerin yer aldığı iddianamelerle Refah ve Fazilet partisinin kapatılmasını sağlayan Savaş, kendini "militan demokrasi" adını verdiği şeyi savunuyor ve kendisini radikal dinciliğe ve bölücülüğe karşı bir numaralı nefer olarak görüyordu.
Dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile yardımcısı Nur Serter ve onun akıl almaz icadı “İkna Odaları” 28 Şubat sürecinin akıllardan çıkmayan olaylarındandı. Serter, üniversiteyi kazanan yetişkin ve reşit bireyleri “örümcek kafalı” zihniyetlerden kurtararak 1930 model aydınlığa taşımak için elinden geleni yapmış, çağdaş bir Cumhuriyet kadını olarak, başörtülü üniversite öğrencilerine psikolojik baskı, aşağılama tehditler ile görevini en iyi şekilde ifa etmiştir.
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, 1995 yılında başbakanın düzenlediği alkolsüz bir yemek davetinde ısrarla kendisine rakı getirilmesini istemesi ile çağdaşlığını ispat ederek 28 Şubat post modern darbenin ilk sinyalleri veren isimdir. Orduda ve bürokraside inançları ve eşlerinin başörtülü olması sebebiyle birçok ismi fişleyen Erkaya, peş peşe şeriat ve laiklik minvalinde açıklamalar ile süreci fişekledi. Sincan’da yürütülen tankların fikir mimarlarından biride Erkaya’ydı. Antidemokratik faaliyetler ile ordunu itibarını zedeleyen Erkaya, “İrtica PKK’dan daha tehlikeli” açıklamaları ile dindarlara yönelik sürecin en önemli aktörlerinden biri oldu.
Bu dinciler gelirse hepinizi kıtır kıtır keser şeklindeki halkın bilinçaltına etki edecek bir rolle halkın karşına çıkarılmış post modern darbe tarikatının mürşidi Müslüm Gündüz ve tayfası 28 Şubat kurgusunun en önemli aktörlerindendi. Yaşça kendinden bir hayli küçük Fadime Şahin adlı bir kadın ile çıplak olarak evinde basılan Gündüz, bu karelerle 28 Şubatın en akılda kalan sahnelerini oluşturdu. Sürecin sonunda yargılandı ve hapis cezası aldı. Ancak yargılandığı mahkemede askeri hakim bulunduğu için AİHM tarafından haklı bulunarak serbest bırakıldı.
Sahte şeyh rolünün en uygun oyuncusu ilkokul mezunu Ali Kalkancı, kendini şeyh ilan etmiş, bir gece gördüğü bir rüya ile evini dergâha çevirmişti. Etrafına topladığı müritleri ile zikir görüntüleri arka arkaya televizyon ve gazetelerde yayınlanırken 28 Şubat sürecinde halkın “sahte şeyhler toplumu ele geçiriyor, insanları sömürüyor” algısını beslemiş. 28 Şubat uygulamalarının benimsenmesi sağlanmaya çalışılmıştı. Askeri istihbaratın şantajla kendisine oynattığı sahtekâr, şehvet düşkünü şeyh rolü ile post modern darbenin en gözde psikolojik unsurlarından birini oynadı.
Tesettürü sevmeyen 28 medyasının başörtülü yıldızı Fadime Şahin, kanal kanal gezerek Müslüm Gündüz’ün kendisini taciz ettiğini, Ali Kalkancı’ya zikir için gittiğini ve orada iğfal edildiğini “tarikatçılar” tarafından nasıl kandırıldığını anlatıyordu. Kurban rolünü en iyi şekilde oynayan Fadime Şahin toplumun merhametinin yanında onlarca kişiden evlilik teklifi almıştı. 28 Şubat kararlarının alınmasıyla Şahin’in rolü sona erdi. İstihbaratçılar tarafından pavyondan alınarak Refahyol’u çökertme operasyonunda kullanıldığı ve benzeri hakkında birçok iddia bulunan Şahin süreç sonrası kimliğini değiştirerek kayıplara karıştı. Yakın bir zamanda kendisine fabrikada çalışırken ulaşılan Fadime Şahin sessizliğini korumaya devam etti.