|

Kısmî seçim analizi ve koalisyon ihtimalleri

“İslamcı siyaseti başarılı kılan, dinin davet üslubunu siyasette kullanmış olmasıdır. Davet dili güzel ve latif söz, hikmetli iletişim, yaşayarak örnek olma, sabırla sorunları aşmayı içerir.”

Yeni Şafak
04:00 - 10/06/2015 Çarşamba
Güncelleme: 16:10 - 10/06/2015 Çarşamba
Diğer
Erol Erdoğan / İlahiyatçı - Sosyolog


AK Parti oy kaybederek, HDP barajı aşarak seçimlerin önemli iki partisi oldu. HDP'nin parti olarak seçime katılması sürecin en önemli kararıydı. Seçim sahada ve sandıkta AK Parti ile HDP arasında geçti. AK Parti ile girdiği polemikler zihinleri HDP'ye alıştırdı. Selahaddin Demirtaş mitinglerde CHP ve MHP'yi aşarak ana muhalefet lideri gibi konuştu. AK Partili siyasetçilerin HDP'yi sıklıkla eleştirilerine konu edinmesi seçimin AK Parti-HDP arasında geçtiği algısını güçlendirdi.


Sonuçlara baktığımızda 'HDP her partiden emanet oy aldı' denebilir. HDP, emanet oyların bir kısmını daimi oya dönüştürebilir, taktik oylar ise partilerine döner. 'Taktik oy'dan kastım 'AK Parti'yi ancak HDP ile durdurabiliriz' düşüncesiyle verilen oylardır.


HDP'nin oylarını arttırmasında başka nedenler de var. 'Türkiye partisi' mesajı, adayların tabanı motive edici isimlerden olması, Açılım-Çözüm Süreci'nde bölgedeki HDP dışındaki diğer sosyal-kültürel unsurların güçsüz hale gelmesi, medya üzerinden oluşan olumlu Demirtaş algısı da HDP'ye oy geçişini sağladı. Kürt seçmenlerden 'Çözüm Süreci devam etsin' diye HDP'ye oy verenler de oldu.


Yukarıdaki faktörlerin yanısıra Güneydoğu oylarındaki artışın gerekçeleri arasında PKK ve KCK etkisini de saymalıyız. Örgüt her seçimde bazı köylerde seçim günü sandık başında etkili oluyordu. Bu seçimlerde köylere ilave olarak KCK'nın de şehir merkezlerinde yer yer etkin olduğu gözüktü. 6-8 Ekim'deki sokak şiddeti, halk üzerinde yeniden baskı oluşturduğunu da hatırlayalım. HDP'nin 'Türkiye partisi olması' ülkemiz, bölgemiz ve Kürtler için faydalı olacaktır. HDP artık daha sorumlu davranmalı, şiddetle arasını açık-şeçik açmalıdır. Bu arada, altını çizmekte fayda var, HDP sadece Güneydoğu partisi değil, bu seçimde kazandığı 80 vekilin 11'i İstanbul'dan.


CHP ve MHP'NİN DURUMU

CHP 2011 seçimlerindeki % 25,98'lik oyunu 24,96'ya düşürdü, vekil sayısı 2 azaldı. İktidar partisinin oy kaybettiği seçimde ana muhalefet partisi oylarını arttıramıyorsa, o koltuğun yeni talipleri olacak demektir. Parti içi muhalefet, dördüncü seçiminde de iktidar olmaktan uzak profil sergileyen Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı yeni çıkışlar deneyebilir. Ancak, CHP koalisyonda yer alırsa parti içi muhalefet beklemeyi seçer. MHP ise 2011 seçimlerinde % 13'lük oyunu 16,29'a, vekil sayısını da 53'ten 80'e çıkararak seçimin galipleri arasında yer aldı.


BEYANNAMELER SEÇİMİ

Bu seçimde öncekilerin aksine seçim beyannameleri yoğun tartışıldı. AK Parti, CHP'nin 'Mazotun litresi 1,5 TL olacak' vaadine 'Kaynak nerede?' sorusuyla mukabelede bulununca seçim kampanyası vaat tartışmasına evrildi. “Onlar Konuşur, AK Parti Yapar" kampanyası başlatsa da AK Parti aleyhine oluşan durumu yeterince düzeltemedi.


Peki, bunca vaat ne olacak? Koalisyon hükümeti kurulursa vaatlerin çoğu boşta kalabilir, çünkü her parti bu vaatleri 'tek başıma iktidar olamadım ki' mazeretiyle yerine getirmekte zorlanacaktır.


AK PARTİ'NİN TELAFİ İMKÂNI

AK Parti, oy kaybetme gerekçelerini soğukkanlılıkla tartışarak gereğini yaparsa, kayıplarını sonraki seçimde telafi edebilir. Ayrıca, girdiği tüm seçimlerden birinci parti çıkması bir parti için sıra dışı bir başarı olduğunu da söylemeliyiz.


Dünyada ve ülkemizde örnekleri görüldüğü üzere iktidar partileri düşmeye başlayınca genelde toparlanamıyorlar. AK Parti'yi bu kategoriye dahil etmemek doğru olacaktır. Çünkü AK Parti, takibindeki CHP'ye 16 puan fark attı, 81 ilden 55'inde birinci parti oldu ve 78 ilden vekil çıkardı. Diğer husus ise 'çekirdek oy' meselesidir. Kitle partilerinin çekirdek oyu azdır. AK Parti 'Kemik oyum var' yanlışına düşmeden doğru adımlar atmalıdır.


“AK Parti neden oy kaybetti?" sorusuna hem gözlemci, hem de AK Parti'ye oy vermiş birisi olarak çok sayıda cevabım var. Müstakil yazı gerektirecek kadar geniş olduğu için şimdi bu konuya girmeyeceğim. Ancak ilkesel bir önerimi paylaşmak istiyorum. İslamcı siyaseti başarılı kılan, dinin davet üslubunu siyasette kullanmış olmasıdır. Davet dili güzel ve latif söz, hikmetli iletişim, yaşayarak örnek olma, sabırla sorunları aşmayı içerir. Tebliğ yapan kişi muhatabını doğru anlamayı ve samimice dinlemeyi önemser. Propaganda dili ise taktiksel, algısal, çoğunlukla da kavgacıdır. Davet dili samimi, içten ve doğaldır. Asr Suresi ve Nahl 125. ayet başta olmak üzere pek çok ayet ve hadis, siyasal iletişimde ilke olarak kaydedilebilecek emir ve nasihatlerle doludur. Siyasetimizin dil konusunu gündemine alması gerekir. Dil, muhtevadan ayrı değildir çünkü.


KOALİSYON VE ERKEN SEÇİM

Seçimden önce partiler, koalisyonlarla ilgili farklı açıklamalar yapmış olsa da Türkiye şu anda tüm koalisyon ihtimallerine açık hale geldi. Koalisyon ihtimallerini denemeden 'Erken seçim olsun' talebini millet doğru karşılamaz. Milletin kararı ciddidir.


Koalisyon kurulamayacak olsa bile sebebi AK Parti olmamalıdır. AK Partili veya AK Partisiz tüm koalisyonlara açık olunmalıdır. 'Milli İrade nasıl tescil ettiyse biz onun gereğini yerine getireceğiz' içeriğinde bir beyanla AK Parti kollarını sıvamalı, 'Yeni anayasayı bu mecliste yapalım' özgüveniyle işe başlamalıdır. Yeni anayasa üzerinden anlaşarak Türkiye'yi daha ileriye götürmek üzere güçlü bir hükümet kurma teklifiyle CHP, MHP ve HDP'yle görüşmelidir. AK Parti bu süreçte defansif olmamalı, aktif bir makuliyet ve iletişime açık bir dil benimsemelidir. Erken seçim ancak koalisyon kurulamazsa gündeme gelmelidir.


Uzun mesafelere niyetlenenler dönemsel tökezlemeleri telafi edebilir. Şu an sakince ve umutluca düşünme zamanıdır. AK Parti ve tüm partiler, milletin kalbine iyi gelecek sözün peşinde olmalıdır.


#koalisyon
#AK Parti
#CHP
9 yıl önce