|

40’ından sonra huzura eren bir ruh

Ömer Sercan, bir ömre birçok ömür sığdırmış olan Osman Necmi Gürmen’in biyografisini okuyucuyla paylaşıyor. Kitap Sultanahmet’te bir konakta başlayan Fransız mürebbiyeler tarafından büyütülüp Fransa, İstanbul ve Bodrum arasında devam eden fırtınalı bir hayatın sahibi Gürmen’in hikayesini bütün cepheleriyle okuyucuya açıyor.

Yeni Şafak
19:14 - 16/03/2015 Pazartesi
Güncelleme: 17:16 - 16/03/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
GÖKSAN GÖKTAŞ
Hangi cihetten bakarsak bakalım; biyografi yazarlığı zor iş… Sözcüğü “dil”in hassas terazisine koyduğumuzda “zor” kefesi her dem ışık hızıyla havaya kalkar! Yazarın kendini unutarak ve dahi unutturarak, bir başka hayatla hemhâl olması, kurgu metinlerden farklı olarak gerçeğe halel getirmememe çabası, her şeyden önemlisi hem ruh hem de kalp nabzını; dinleyip, anlayıp, anlattığı hayata ayarlaması, yazı işçiliğinin sırat köprülerinden biri… Abartısız!  

İşte elimizdeki böyle bir biyografi. Gazeteci Ömer Sercan’ın iğneyle kuyu kazarak ve bazen de kazdığı kuyulara gazetecilik sezgisi ve yazarlık maharetinden başkaca teçhizata gerek duymadan dalıp, olay yerinde sayısız tahkikatlar yaptığı bir çalışma. Başka bir hayatı, üstelik içinden sayısız başka hayat geçen bir ömrü anlayıp aktarma çabası…  Sercan’ın, romancı Osman Necmi Gürmen’in biyografisini kaleme aldığı kitaba verdiği isim de, işin zorluğunu ortaya koyan mahiyette: Bir Ömür Birkaç Hayat: Osman Necmi Gürmen…

Delibozuklar Çiftliği, Ah Vre Sevda! Râna, Mühtedi, Saint-Michel’in Develeri, Neydi Suçun Zeliha, Yaban Gülleri… 87 yıldır dünya sahnesinde olan Osman Necmi Gürmen’in, kelimenin hakkını vererek geçirdiği “fırtınalı” hayatına sığdırabildiği romanlar bunlar şimdilik… Hem Fransızca hem de Türkçe yazan Osman Necmi Gürmen, tam da Sercan’ın kitaba verdiği isimdeki gibi ömrüne birkaç hayatı sığdırmış. Kitaptan altına imzamızı atıp söyleyecek olursak: “Sultanahmet, Siverek-Tılgani Köyü, Turgutreis, Paris Sorbonne Meydanı. Ağalık, beş parasızlık, kalem ve silah, konaklar ve ucuz öğrenci odaları, kavruk topraklar ve yelkenliyle aşılan denizler… Bu bir arada anılması zor kelimeleri, aynı cümle içinde kullanabilme fırsatı veriyor Gürmen’in hayatı…”


Anne dört asır evvel Azerbaycan’dan kalkıp İstanbul’a göç eden Kafkas kökenli seçkin bir aileden, baba tarafı ise 20. Yüzyılın başında payitahta sürülen Siverekli Kürt aşireti Bucaklar… Osman Necmi Gürmen’in hikâyesi, talihin kendisine hazırladığı bu “renkli” terkiple başlıyor… Sonrası İstanbul’da konaklarda geçen bir çocukluk, Fransız kolejinde sıkı bir eğitim ve Paris’te öğrencilik yılları… Ama köklerde aşiret var bir kere. Yıllar sonra her ne kadar meşrebinde olmasa da törenin yazılı olmayan kuralları, Gürmen’i aşiretin silahla hemhâl olmuş yapısından da şöyle bir geçirecek, her merdiveninden tırmandıracaktır. Paris’ten Siverek’e hat çekecektir talih… Haliyle, daha kolej yıllarında kanına giren edebiyat tutkusu hep bir erteleme bahsiyle yer alacaktır hayatında Gürmen’in. Hemen burada araya girip hatırlatmakta fayda var: Gürmen’in hayatının kerteriz noktalarını, bu noktaların etrafında vücut bulan hadisatı tümüyle açık edip, “katil aslında uşakmış” gammazlığıyla biyografinin merak ateşini söndüreceğimiz sanılmasın! 

Ama her biyografinin bir ana teması vardır ya; işte Osman Necmi Gürmen’inki de bir nevi “yazmaya geç kalmak” ya da “kalem kâğıtla yapacağı kader ortaklığı için hep hayattan tenha bir köşe kapma” çabası… Şimdi burada tüyolarını vermeyeceğimiz sayısız fırtınadan sonra, 40’ından sonra bir daha hiç bırakmamak üzere alıyor eline kalemi. Bu belki de bir “geç kalış” değil. Heybesinde birikenleri, hayatla yaptığı ateşkesten sonra kâğıda dökecek dinginliği buluyor ruhunda Gürmen 40’ın dingin sularında. Paris, İstanbul sokakları ve konakları, Siverek’in kavruk delikanlıları, aşiret mevhumu ve dahi tasavvuf… Yıllarca Gürmen’in, vakti geldiğinde ortaya dökmek üzere muhayyilesinin ardiyesine attıkları sızıyor romanlarına, ince bir dil işçiliğiyle…

Toparlamak icap ederse; Bir Ömür Birkaç Hayat: Osman Necmi Gürmen, okurun sıkı bir biyografi kitabından beklediği, bekleyeceği ne varsa hepsini ziyadesiyle veriyor: Bir hayatın satır araları, labirentleri, kitabın öznesi olan şahsın yaşadığı toprakların bir asra yakın siyasi-sosyal tarihi, “insan”ın talih mıntıkasında halden hale, duraktan durağa geçişi… En önemlisi, son satırı okuyup kapağı çevirdikten sonra, modern hayatın günlük koşuşturmacasında unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz ruhumuza, ömrümüze yeniden titizlenme iştiyakı! Daha ne olsun…

MUHABBETİN İKTİDAR HIRSINA GALİP GELMESİ…

Mesnevi’den bir beyitle başlayan, Gürmen’in son romanı Yaban Gülleri, ilerleyen bölümlerinde de etkisini derinden hissettiren tasavvufi bir bakışın üzerinde seyrediyor. Yeni romanıyla ilgili olarak kendisiyle yapılan röportajların birinde, insanoğlu’nun gerçeği arayışı ve hayatı anlamlandırma isteğini “Genel anlamda ‘Hakikat’in ne olduğunu ve bendeniz, ne filozoflar ne de ilahiyatçılar bilebilir. Tasavvuf’ta ‘Hakikat’i arayanın öncelikle; Şeriat: Dinin kuralları, Tarikat: Kamil insan olma yoluna baş koyma, Marifet: Allah yolunda her şeyden vazgeçebilme mertebesine erişmesi için kendi şahsı üzerinde çetin bir çalışmaya, bir çeşit mücadeleye katlanması gerekir. Kitaplarımdaki personajların kimileri, ‘Dudu kadın’ misali, daha ‘Şeriat’ kapısından geçerken o kapı aralığında sıkışıp kalmış, kimileri Şeriat kapısını aşıp, ‘Şecaeddin efendi’ misali, Tarikat kapısı aralığından selamete varacak yola baş koymuştur. Daha basit bir deyimle, insan denen yaratığın, yüzyılların ters gelişimiyle abartılmış ihtiyaç, iktidar vs tutkusuyla bastırılmış, gönülde var olan sevgi mefhumunun hayat bulup bu mürüvvetsiz isteklerin üstesinden gelmesidir Yaban Gülleri’nde beliren umut ışığı. İnsan denen mahlûkta var olan sevgi, muhabbet duygusunun, iktidar hırsının üstesinden gelmesi. Ayrıca Tasavvuf’un ‘Hakikat’i arayışında insanoğlunun kitaptaki Dudu misali, ‘Şeriat’ olan kapıda sıkışıp kalmaması.”


Kitabın künyesi:

Bir Ömür Birkaç Hayat: Osman Necmi Gürmen

Ömer Sercan

Gölge Yayınları

2015

197 sayf
#Ömer Sercan
#Osman Necmi Gürmen
#Gölge Yayınları
9 yıl önce