|

Binbir gece masallarının izinde

Masal, edebiyatımızda bugün için artık cesaret isteyen bir tür. Öyküleriyle tanıdığımız Kamil Doruk, okuyucusunun karşısına yepyeni bir türle çıkıyor. Sil Pasını Gönlünün, Binbir Gece Masalları''nın izinde, derin hikmetleri işaret eden başarılı bir üstkurmaca.

İsmail
00:00 - 29/09/2014 Pazartesi
Güncelleme: 18:57 - 29/09/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Binbir gece masallarının izinde
Binbir gece masallarının izinde

Kamil Doruk''un yeni kitabı, Sil Pasını Gönlünün, geçtiğimiz aylarda Büyüyen Ay Yayınlarından çıktı. Antik Sevgililer, Ağlamayın Efendim, Hikayevikaye adlı öykü kitapları ve toplu öykülerinin yer aldığı, Yağ Sevgili Yürek adlı kitaplarıyla tanınan yazar, bu kez farklı bir türle, masalla okurlarıyla buluştu.

Masalın kökeni çok eskilere dayanmasına rağmen, edebiyatımızda fazla ilgi gösterilmeyen bir tür. Mevcut masal kitapları ise daha çok çocuklara yönelik yazılmış eserler niteliğinde. Edebiyatımızda modern anlamda masalın örnekleri fazla bulunmadığı için bu alanda eser ortaya koyan yazarları bazı riskler bekliyor demektir. Bu yönden Kamil Doruk''un daha popüler türler varken, masal türünde eser vermesini ve bunu birçok kültürü içinde barındıran Binbir gece Masallarını baz alarak yapmasını takdirle karşılamak gerek.

YÜZLEŞME MASALLARI

Binbir Gece Masalları tadındaki, Sil Pasını Gönlünün, insanların sürekli mücadeleyle iyiliğe doğru ilerledikleri bir masal. Olağanüstüyle olağanın iç içe geçtiği bu masalda kötülüğün gelip geçici, aslolanın ise iyilik olduğu anlayışı vurgulanıyor. İnsanın başına gelen her türlü olay, değerlerin ve erdemlerin uygulama alanı haline geliyor.

Kitabın tanıtım yazısında denildiği gibi masalın bazı kısımlarında yer alan metafizik müdahaleler, insanı kendisiyle yüzleştiriyor. Masal bittiğinde okuyucuya sunduğu hayat algısı, her türlü olayın ve durumun ötesinde, okuyucu için dost bir dünya ortaya koyuyor.

Sil Pasını Gönlünün, ''söz anka''sı kanatlanınca…'' adlı, biraz felsefik, biraz tasavvufi bir dille yazılmış bölümle başlıyor. Bu bölümde yazar, bu masalı yazmaktaki maksadını, masal anlatıcısı Şehrazad''la söyleşerek anlatıyor. Şehrazad, masal anlatmaktaki maksadını şu şekilde açıklıyor: ''anlatmak insan nüvesi bulunanlara güneş ışığıdır. güneş ışığının ısıtacağı gönlü nefesli insan, bu ışık ile etrafındaki selin temsili olduğunu yani sizin tabirinizle sanallığını anlayıp görür ve sokağa değil işine içine, gücüne gönlüne bakar. böylece rüzgarla yarışmak ve döne döne şehre tecavüz boğuntusundan kurtulur.''

Daha sonra yazar, hısım-akrabayı ziyaret amacıyla yolculuğa çıkıyor. Bindiği otobüs deniz kenarından geçerken, sahildeki insanlara göz ucuyla bakıyor ve bu sırada Şehrazat masal anlatmaya başlıyor. Böylece asıl bölüme geçiliyor.

Görüldüğü üzere, Binbir Gece Masallarında olduğu gibi ''çerçeve öykü'' veya modern ismiyle ''üstkurmaca'' şeklinde yazılmış bir masalla karşı karşıyayız.

Masal, balıkçının küp ile imtihanı adlı bölümle başlıyor. Bu bölümde, her gün nasibini aramak için balık tutmaya giden ihtiyar balıkçının, günün birinde ağına bir küpün takılması, küpten bir cinin çıkması, sonra cinin balıkçıyı öldürmek istemesi, balıkçının bir yolunu bulup cini tekrar küpün içine sokması, balıkçının cine acıyıp küpten tekrar çıkarması, buna karşılık cinin onu ödül olarak içinde çok güzel balıkların yaşadığı sihirli gölün yerini göstermesi anlatılıyor.

Bu bölüm Binbir Gece Masallarında geçen ''Balıkçı ve Ecinni'' masalını anımsatıyor. Ancak belli bir düzlemden sonra farklı bir çizgiye kayıyor.

ESKİYİ HATIRLATMA

Daha sonra balıkçı, burada tuttuğu dört iri, göz alıcı balığı cinin söylediği gibi emirin konağına götürüyor. Balıkları çok beğenen vezir, balıkçıya bir kese altın veriyor. Ancak balıklar akşam pişirilirken ilginç bir olay oluyor. Aşçı kadının karşısındaki duvar yarılıyor ve içinden bir genç kız çıkıyor. Değneğiyle, balıkların olduğu tavaya üç kez vurduktan sonra ''ey balıklar, balıklar! bağıdınıza her an bağlılar mısınız? sadıklar mısınız? sabitler misiniz?'' diye soruyor. Balıklar da ''evet! evet! evet!'' diye cevap veriyor. Bunun üzerine aşçı kadın bayılıyor. Balıkçı, her balık getirişinde aynı olay meydana geliyor. Bundan emir ve vezirin de haberi oluyor. Daha sonra bu işin aslını araştırıyorlar. Balıkçı da onlara cinle arasında geçen olayı anlatıyor. Bu işin aslını öğrenmek için emir ordu topluyor ve sefere çıkıyor. Ve gide gide kimsesiz şehre ulaşıyorlar. Burada emir ve yanındakiler belden aşağısı taşlaşmış gençle karşılaşıyorlar. Bu kısımdan itibaren, yarısı taşlaşmış gencin hikâyesi anlatılıyor.

Yani Binbir Gece Masallarında olduğu gibi masal içinde masal. Yarısı taşlaşmış genç aslında bu şehrin emiridir. Âşık olduğu cin kızı insan kılığına girerek emirle evlenir. Daha sonra emiri bu hale getirmiş, halkını ise balığa çevirmiştir. Emir ve yanındakiler yarısı taşlamış genci ve halkını kurtarmak için bir plan hazırlarlar ve kurdukları plan tıkır tıkır işler. Sonunda emir ve halkını kurtarırlar. Büyü yapan cin kızı ise öldürülür. Yani her masalda olduğu gibi iyiler ödüllendirilip kötüler cezalandırılıyor. Ve masal bu şekilde sona erer.

Kitap ayrıca imla ve noktalamasıyla da farklılık arz ediyor. Tüm cümlelerin küçük harfle başlaması, Arapça kelimelerin asli şekilleriyle yazılması masala farklı bir hava katıyor. Sil Pasını Gönlünün, bir masal kitabı olarak, yazar için önemli bir ilk adım. Umarım yazarın bu iyi niyetli ilk adımı, masala olan ilgiyi artırır ve bu alanda yazılacak başka eserlere de ilham kaynağı olur.

Kitabın Künyesi:

Sil Pasını Gönlünün

Kamil Doruk

Büyüyenay Yayınları

Mayıs 2014

102 Sayfa

10 yıl önce