|

Güzel Ayrılık mümkün mü?

Ekrem Özdemir’in ilk romanı “Güzel Ayrılık” insan ilişkilerini tasavvufi bir bakışla ele alıyor. Dünya yerinin bir sürgün olduğunun hatırlatıldığı romanda insanın içindeki cevhere sahip çıkma serüvenini ele alıyor.

Yeni Şafak
01:10 - 18/12/2014 Perşembe
Güncelleme: 01:14 - 18/12/2014 Perşembe
Yeni Şafak
AHMET ÖZTÜRK
Acı değil de huzur veren bir ayrılık neden mümkün olmasın? “Fena-Mevlana’da Özgürlük” kitabının yazarı Ekrem Özdemir’in ilk romanı “Güzel Ayrılık”, bu sorunu derinlemesine tartışıyor. Kimlik problemi üzerinden insanların yaşadığı sıkıntılar, sürekli yaşamak istediklerimle yaşadıklarım arasında kalma problemi, ayrılan insanlarda oluşan nefret duygusu ve cevaplamamız gereken bir soru: Ne yapmalıyız ki bir insandan ayrıldığımızda bu bize acı vermesin? Acıyı da bir kenara koyalım, öfke ve intikam hissine kapılmayalım? 

“Söylediklerine sabret ve onlardan güzel bir ayrılıkla ayrıl.” ayetini hareket noktası kabul eden roman, hayal, rüya ve gerçeklik arasında “Güzel ayrılık mümkün mü?” sorusuna içsel bir bakış sergiliyor. 

AYRILIK GÜZELDİR

Özdemir, Güzel Ayrılık’ta Mevlana’nın tasavvuf anlayışıyla örtüşen bir konu üzerinde duruyor: Ayrılık. Mevlana’ya göre dünya bir ayrılık yurdudur. Bu dünyada ilahî kaynağımızdan, asıl yurdumuzdan, vatanımızdan ayrı oluşumuz bir hüzün gizliyor hislerimizin içine. Güzel Ayrılık’ın kahramanı Cemal, dünyada yaşamakla dünyayı yaşamak arasında bir çizgide süren yaşamına güçlü ve kalıcı bir anlam katmak isteyen biridir. Güzel düşünmek için çok uğraşmış, güzel düşünmenin en büyük engeli ve en büyük kaynağı olan hayatla kavgası sürgit devam eden biridir. Anlamın peşindedir Cemal, bu yüzden hayatın içine girmekte zorlanır. Mevlana’ya göre içinde cevherler gizleyen insana yaklaşmak öylesine zordur ki! Çünkü kendisi de dahil tanıdığı herkes, özündeki ilahî kaynağa sırtını çevirmiş. Ne yapsa boş. Hep bir şeyler eksik duygusundan kurtulamıyor. Eksik yerleri tamamlama isteğinden de.  


İnsanı sevmenin insandan uzak durmakla mümkün olduğu bir çağda yaşamanın ızdırabı bu. Ha gayret, biraz Mevlana yardımcı oluyor ona. Gördüğü her insanda peşinde koştuğu anlamı arıyor. Bu arayış, her insanı bir imkân, bir fırsat yapıyor onun için. Seval, Gizem, Elif, Celal ve diğerleri. Fakat bir sorun var. İlgilendiği, yakınlaşmak istediği insanların ortak bir özelliği var: Sorunlu tipler. Hayatla barışık değiller. Gülen yüzlerinde Cemal’in hissettiği o gizli hüzün saklı. Bir süre sonra Cemal bir şeyi fark ediyor. “Demek ki problem bende” diyor, “hep sorunlu tipleri seçtiğime göre. Belki de asıl sorun bende.” 


O halde nerden başlamalı? Mutlu insanları dost edinmekle mi? Bir insan kendisi mutlu olmayı başaramıyorsa etrafına mutlu insanları toplamayı başarabilir mi? Hayata isyan etmek entelektüel bir zevk vermiyor değil. Ama sonuç yine kafanı küt diye duvara vurmak yani yalnızlık oluyor. Üniversiteden kalma aşklar, başlamadan biten, başlasa da sürmeyen, sürse de huzur vermeyen ilişkiler, acı veren hatıralar, kaygı veren yarınlar… birliktelikler güzel değil ki, ayrılık güzel olsun!..


Ne Seval’in güzelliği, ne Celal’in yeniden başlama arzusu, ne Gizem ve Elif’in içten eleştiri ve sitemleri, ne de Kemal’in olgun sözleri!... İktidardan şikayetler, yeni ev bakmalar, hak ettiği yere gelememeler, bir türlü Avrupa Birliği’ne girememeler, teknolojiye ayak uyduramamalar, mutlu ve güçlüymüş gibi görünmeler, ucuz zevkler, pahalı istekler, sahte cesaretler, ulaşılamayan yakınlıklar… Cemal başkalarının sahteliğinden şikayet etmez. Kendine ulaşamamaktan muzdariptir o. 


Artık dayanamaz. Bir tercih yapmak ister. Bu kez kesin bir ayrılık olsun ister… 

#güzel ayrılık
#ekrem özde
#kitap
9 yıl önce