|

‘Senin gelişin şiirdi baharın gelişi gibi’

Özcan Ünlü’nün son şiir kitabı ‘’Hiç Değilse Bugün’’ geçmişten bugüne şiir birikiminin de geldiği noktayı gösteriyor. Okur kitapları arasında çıkan kitapta şair buğulu aynasından dünyaya bakıyor.

Yeni Şafak
19:07 - 16/03/2015 понедельник
Güncelleme: 17:09 - 16/03/2015 понедельник
Yeni Şafak
NURETTİN DURMAN


Bir şeyi geçmişi ile hatırlamanın bir güzel tarafı var. O geçmiş halin bu güne gelme macerasında olan kendini tahkim etme kendini bulma vaktinin nasıl gelişmiş olması. Bu da yakınında olanı adeta bir hayretler galerisine davet ediyor. Hani o güzel lafın hal tavrıyla söylersek “nereden nereye”? Bunu zaman zaman size yakınlık duyan, arkadaş olan, dost olan ya da şöyle diyelim sizi o eski geçmişinizden bu yana ismen de olsa tanımış olanın kendini tutamayıp söylediğidir. Nihayet dayanamayıp o içinde gizlediğini ifşa ediş halidir…

Benim ki öyle değil de ne zaman Özcan Ünlü ’ye dair bir şeyi aklıma getirsem hep o Müştehir Karakaya ile Dergâh dergisine Mustafa Kutlu beye yaptığımız ziyaretlerde Özcan’ın daktilo makinesini başında oluşunu hatırlarım ve şöyle derim içimden. Bu Mustafa Kutlu bizim Özcan’ın şiirlerini niye yayınlamıyor. Hem Dergâh dergisinde çalışıyor hem de şiirlerini yayımlamıyor. Bu doksanlı yıllar ve Kardelen dergisinin çıktığı günlerdir. Özcan Ünlü, Kardelen dergisinde yazmaktadır o vakitler...

Şairin “Ateş Güzeli” kitabı için 13 Ocak 2003 tarihinde yazdığım inceleme yazısında demişim ki: “Ama her ne varsa vardır lakin Özcan Ünlü şiirinin artık kendine has duruşundan da bahsetmek gerekmektedir. Anlaşılmaktadır ki şair artık;  ya da epeydir fark ettiğimiz gibi ‘Teslimiyet’ şiiriyle birlikte atağa kalkmış, adeta uzun bir koşuya çıkmış ve ona göre de soluğunu uzun tutmaya çalışmıştır. Özcan Ünlü şiiri için bu bir ihtiyaçtı da diyebiliriz. Dahası bu gelinen nokta azdır da denilebilir şiir serüvenine baktığımızda. Biraz daha disipline bir mısra yapısına ihtiyaç var gibi, fazlalıkları atmak gibi, öyle bir şey daha çok fayda sağlayacak şaire…

Çünkü yakaladığı şiir damarını heba etmeden, bu lirizmi de göz ardı bırakmadan şiirindeki artı ve eksileri iyi bir hesaptan geçirmek şartıyla ve özellikle kendine kendini baş belası bir münekkit olarak tayin ederek pekâlâ şiirde daha öne çıkabilir kanaatindeyim. ‘Ateş Güzeli’ kitabındaki o enfes iki şiir ise ‘Güz Yorumcusu’ ve ‘Sürekli Kanayan O İnce Yara’dır.”

Her neyse, geçti gitti kuş uçuşu gibi o günler ve bu günlere geldik çok şükür.

PÜRÜZLERDEN AYIKLANMIŞ BİR ŞİİR

Bugüne gelindiğinde, “Hiç Değilse Bugün” kitabına geldiğimizde pürüzlerini ayıklamış bir şiirin artık varlığından edebiyat kamusunun bigâne kalamayacağı bir şair var ve tabii olarak bir Özcan Ünlü şiirinden rahatlıkla söz edebiliriz.  Şiirinin akıcı ruhunu iyice ortaya koymuş, rahat söyleyişlerin, ilginç dizelerin olduğu şiirlerin muhatabı oluyoruz böylece. 

Özcan Ünlü, “Hiç Değilse Bugün” şiir kitabıyla yakaladığı sesi, rengi, kokuyu bugüne kadarki yaşayış, görüş, anlayış hallerini bir araya getirerek salıyor “hayat bilgisi” kulvarına. Peki, nasıl olacak bu diye bakarken biz okurlar olarak, şair ise şiirin kanatlarına yükleyip ritimlerini şöyle diyor. “Şöyle yapalım bugün” bu haliyle sonrasında ne olacağını önceden kestiremediğimiz bir duyuru oluyor. Ardından ise işi biraz biraz anlamaya başlıyoruz. “Yerden bir çiçek alalım / Takalım dünyanın gamzesine”

‘TARAFSIZ KEDERLER İÇİNDE’

İkinci dizede “Bağrımızdaki taşları bağlayalım” demişti ya şair. Buradan da anlıyoruz ki o kadar uygunsuz durumlar olmuş, o kadar olumsuz haller yaşanmış ki, o kadar bağırlara taşlar atılmış ki artık buna bir son vermek gerekiyor. Bunu da kırmak için, bertaraf etmek için, iyiliklere çevirmek için en yeni olandan, en taze, en masum, en günahsız olandan başlatmak lazım ki durulsun ortalık. Ve böylece dünyayı bu kötü gidişattan kurtarmak lazım imajını en yeni olanın algı dünyasına emanet ederek bir gelecek tasavvuru kuruyor.  Böylece “Hayat Bilgisi” şiiri “Sudem’e”, yani kızına, o en küçüğe seslenerek, öneriler getirilerek adeta geleceğe taşınacak güzellikleri işaret ediyor. Kural, kaide, miras:

 “Şimdi duralım ve şöyle yapalım kızım

Çarşılara atalım kendimizi

Pervane gibi döne kıvrıla tezgâhlarda

İyilik arayalım dirlik düzenlik

Yeşil bir erik – kemezen

Al yanaklı elma

Elmaya saray kurmuş şu esmer kurt

Bilsin zarar gelmez ona da

Bağladığımız taşlardan” 

Aman ha kimsenin başına bir kötülük gelmesin, kimsenin başına bir hainin atmak isteyeceği taş da bulunmasın. Yeter ki sulhu salah olsun dünyada… Biz en iyisi bu taşları bırakmayalım sağa sola düşmesinler diye bir tedbir olsun.


Dahası bu dinmeyen ıstırapların “Tarifsiz kederler içinde” çağrışımlı dizelerin de hayatın içinde çok yeri olmalı. Böyle olmasa gelip dayanmazdı yamacına şairin. Yoksa zevk ü sefa içinde geçmiş günler vardı da şimdi mi çıkmıştı karşısına bu gamlı hazan vakitli dünya. Belli ki onca acının içinden geçilip gelinmiştir bu günlere. Şöyle bir soluklanılsa nasıl olacak diye dikkate aldığında bu defa başka ağrılar tutuyor göğsünden besbelli şairin. “Beni bir de özlerken görmelisiniz.” “Kavrulan çocuk sesleri gibi” eşliğinde o mübarek “Anne Kokusu”nu muhakkak derin acılara taşıyarak yaşatıyor olmalı. Buradan da daha detaylı olarak “Babam öyle gelirdi akşamları / Elini bağlayıp bıyıklarının balkonuna.” Anne kokusu, babanın, “Işıltılı bir ekmek devrimcisi” imajını taşıması doğrusu iyi düşürülmüş dizelerin şairin söz ustalığının da artık olgunlaşmış, pekişmiş olduğunu gösteriyor.


Gerçi bu ince işler merakı Özcan Ünlü ’nün ilk şiirlerinde de görülüyor olmasına karşın şimdi daha sarih bir şekilde isminden başlayarak iyi bir kitap içinde sunuluyor olması dikkatleri doğal olarak daha çok üzerine çekiyor. Bir de özel notum olsun kabilinden, kendi şiirimi de buna katarak şairlerin o ilk denemeleri yok mu o saf, o temiz acemi şiirleri benim hoşuma gidiyor doğrusu. Şair zaten o şiirlerden cesaret alarak yola düşürüyor kendini.  Özcan’ın, Süleyman Çelik’in, İbrahim Tenekeci’nin o ilkler hanesi dikkate değerdir bence.     


Şairin iyi dizeler kurmasını da burada takdirle karşıladığımı söylemeliyim. Şiirin kurgu hali, sayfadaki düzeni nasıl olursa olsun muhakkak iyi mısralar olmalı içinde. Hani o kadar mükemmeliyetçi bir anlayışı olmasa dahi mısra önemlidir ve şiirin kalıcılığının teminatıdır. Böyle bir okuyuşu da hesaba kattığımızda iyi mısraların var olduğunu görüyoruz. Birkaç örneğimiz olsun kabilinden: “Söyle vicdan susma kaç canım olsun” , “Bir vaad gibi mesela yağmurlu akşamlarda”, “Bir martı gibi kalsam da iskelende” , “Fırından yeni çıkmış ekmek kokulu omzuma / Biraz hıçkırık biraz kahkaha”. Bu örnekleri, bu tür rahat söylenmiş dizeleri 88 sayfalık kitabın içinden çoğaltabiliriz haliyle. Bunlara benzer rahat söyleyişli şiirler şaire yakışan imgelerden kurulu şiirlerdir de aynı zamanda. Yani bir Özcan Ünlü şiirinden söz edildiğinde şiirindeki sağlam yapının da irdeleneceğini hesaba katmamız gerekiyor. Kuru, yavan, söz kalabalığından örülü şiirler yazmıyor şairimiz. Kendine has bir şiir algısı ve stili ile şiirlerini söylüyor ve giderek de aşıyor kendini.


“Alçin” şiirini, “Son Kişot Ağıtı” şiirini, “Hüzn ü Aşk” şiirini, “Görülecek Hesabı Vardır Kederin” şiirini anmadan geçmek olmaz. Şairin “Hiç Değilse Bugün” kitabıyla çıtayı bir hayli yükselttiğini memnuniyetle, takdirle görmüş oluyoruz…

#özcan ünlü
#şiir
#Hiç Değilse Bugün
9 лет назад