|

İlim ve İrfan dergisi 3. yılında

İlim ve İrfan dergisi çağın getirdiği sorumluluklar karşısında üzerine düşeni hakkıyla yerine getirme kararlılığını her sayı bir kez daha ispat ediyor. Bu sayıyla birlikte 3. yılına giren dergi, ilk günkü heyecanla yoluna devam ediyor.

yenisafak.com.tr / kültür sanat
00:00 - 3/09/2014 Çarşamba
Güncelleme: 10:50 - 3/09/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
İlim ve İrfan dergisi 3. yılında
İlim ve İrfan dergisi 3. yılında

Bir duvarın taşları gibi olmalıyız, ilkesiyle 25. sayısını çıkaran dergi, mü''min mü''mine muhtaçtır anlayışını bütün yüreklere hatırlatıyor. Birlik olmanın, bir topluluk içinde bulunmanın, sosyal hayatı ibadet hayatıyla bütünleştirmenin önemine vurgu yapan dergi, ayın zamanda büyük bir toplumsal vicdana ve şuura işaret ediyor.

İslam''ı bütün hususiyetleriyle, bütün amaçlarıyla, bütün kurumlarıyla yaşayabilmesi için bir müminin başka müminlere ihtiyaç vardır. Namaz kılmak için cemaate, o camiyi yapabilmek için yardımseverlere, zekat vermek için yoksula, ilim öğrenmek için hocaya, cihad etmek için silah arkadaşına muhtaçtır.

Ahlaki erdemleri gerçekleştirmek için de söylediklerimiz geçerlidir. Tevazuyu yaşayabilmek, hoşgörülü olabilmek, diğergam davranabilmek için hep bir başkasına muhtacız. İnsanın en büyük ihtiyacı nihayetinde bir başka insandır.

Bu geniş çerçeveden hareketle hepimiz aynı iman duvarında kardeşiz, birimize gelen hepimiz için bir tehlikenin varlığına işaret etmektedir. İşte bu tehlikeler karşısında İlim ve İrfan tarihi bir misyon ve sorumlulukla hepimize birlik olmanın, dirlik olmanın güzelliğini hatırlatıyor.

Birlik ve beraberlik

Dosya kapsamında Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Prof. Dr. Ali Akpınar ve Doç. Dr. Selahattin Yıldırım''ın yazıları yer alıyor. Bir topluluğun içinde olmanın zaruretlerini, avantajlarını ve risklerini değerlendiren Ebubekir Sifil, Asr-ı saadet neslini, topluluğunu hatırlatarak o toplumun gökten inmediğini, Resululllah''ın sohbetleriyle inşa edildiğini belirtiyor. Sifil, bugün farklı cemaat ve gruplar içinde bulunmayı ise şöyle değerlendiriyor: ''Farklı cemaatler ve gruplar içinde olmayı bir ayrıcalık değil, Ehl-i Sünnet''in cadde-i kübrasında bir renklilik olarak algılamak ve herkesin kendi anlayışı içinde bu dine hizmet gayesi güttüğünü unutmamak durumundayız.''

Prof. Dr. Ali Akpınar ise Müslümanların birlikteliğini sosyal hayat üzerinden değerlendiriyor. İslam''ın sosyal bir din olduğunu vurgulayan Prof. Akpınar, ''İslam''daki bütün ibadetlerin sosyal bir yönü vardır. Dinin direği namaz, bireysel olarak kılınabilse de onu cemaatle kılmak çok daha faziletlidir. Hatta cuma, bayram ve cenaze namazları tek başına kılınamaz.'' Diyor.

''Allah''ın İpine Birlikte Sarılmak'' başlıklı yazısında Doç. Dr. Selahattin Yıldırım ise, ferdiyetçilik yerine topluluk halinde, birlik içinde hem dini hem de sosyal hayatı yaşamanın önemine vurgu yapıyor. ''Kitap ve Sünnet, Müslümanlara gerek ibadet hayatında gerekse sosyal hayatta ferdiyetçilikten sakınmalarını ve cemaat halinde yaşamalarını emreder. Bundan dolayıdır ki yolculuğa dahi bir cemaat oluşturabilecek üç kişi ile çıkılmasının Sünnet''e daha uygun olduğu Peygamberimiz (sas) tarafından bildirilmiştir.'' diyen Doç. Yıldırım, birlik olmanın aynı zamanda Peygamberimizin sünnetine en uygun hareket tarzı olduğunu beyan ediyor.

İrfan Kaynağı sayfalarında her ay düzenli olarak sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta'' Haznevi bu sayıda, en büyük gücümüzün birlik halinde bulunmamız olduğunu belirtiyor. ''Birlik ve beraberlik içerisinde olan topluluklar başkasına üstünlük sağlar. İnsanlar yardımlaşmayla amaçlarına ulaşır. Nitekim hayır ve güzelliklerin tamamı birlik ve beraberlikte olmasaydı, cemaatle kılınan namaz, cemaatsiz kılınan namazdan çok daha fazla sevap olmazdı.'' diyen Şeyh Muhammed Muta'' Haznevi, ayrılık, ihtilaf, kin, kızgınlık ve tartışmanın sonucunun hem dünyada hem de ahirette zarardan başka bir şey olmayacağına işaret ediyor.

Tefekkürden kişisel gelişime

Dergi sayfalarında bir birinden önemli yazılar okurlarını selamlamaya devam ediyor. Prof. Dr. Süleyman Derin, tasavvuf ve ruhbanlığı karşılaştırdığı dikkate değer yazısında somut örneklerden hareketle manastır ve tekke kültürüne dair çok çarpıcı bilgiler veriyor. Derviş ile rahip arasındaki farklara dikkat çeken Prof. Derin, iki unsurun aslında ayrı dünyaların insanı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Prof. Dr. Süleyman Uludağ ise, kavramlar üzerinden tasavvuf ve irfan hayatımıza yeni bir bakış getiriyor. Bu sayıda fikir ve tefekkür kavramını merkeze alan Prof. Uludağ, ''Tefekkür, kulu zahirden batına, sathi olandan deruni olana, lafızdan manaya, cüz''iden külliye, batıldan Hakk'' taşır. Bu yüzden tefekkür manevi bir yolculuktur.'' diyor.

Muhammed Emin Yıldırım, Hazret-i Ebubekir''in hayatını ve samimiyetini çok geniş bir çerçeveden hareketle bugüne taşıyor. Efendimizle geçen bir ömre sahip olduğunu belirttiği yazısında Yıldırım, Hazret-i Ebubekir''i, özellikle muhabbet, sadakat, teslimiyet, celadet ve evveliyet kavramları etrafında gündeme getiriyor.

Sami Bayrakçı bir ilim ve irfan mektebi olan büyük veli Necmeddin Kübra Hazretlerinin portresini sunarken Osman Toprak ilimle irfana yol almanın önemine vurgu yapıyor. Kemal Özer ise bu sayıda, kişisel gelişimdeki tehlikenin boyutlarına dikkat çekiyor, kişisel gelişim kişiliğimizi yok etmesin, uyarısında bulunuyor.

Ailemiz ekiyle birlikte her okuruna ulaşan İlim ve İrfan dergisi adının ve misyonunun hakkını vermeye devam ediyor.






10 yıl önce