|

Vahdeddin, tarih dünyasının mayını mı?

Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkan Vekili Mehmet Ali Beyhan, "Vahdeddin, tarih dünyasında hala mayınlı bir alan olarak görülmektedir" dedi.

Aa
00:00 - 16/09/2014 Salı
Güncelleme: 17:05 - 16/09/2014 Salı
Yeni Şafak
Vahdeddin, tarih dünyasının mayını mı?
Vahdeddin, tarih dünyasının mayını mı?

Beyhan, devam eden 17. Türk Tarih Kongresinde, kurumun aylar öncesinden ilan ettiği ve 23-24 Ekim'de yapılması planlanan "Sultan Vahdeddin Sempozyumu"nun ilgi azlığı nedeniyle yapılamayacağını açıkladı.

Sempozyuma yalnızca 9 başvuru yapıldığını bildiren Beyhan, bu şekilde bir sempozyumun değil ancak gerçeklerin açığa çıkması için bir panel düzenlenebileceğini söyledi.

Beyhan, müracaatın bu kadar sınırlı kalmasına ilişkin, "Vahdeddin, tarih dünyasında hala mayınlı bir alan olarak görülmektedir çünkü kimse dokunmak, kendi rahatını bozmak istemiyor. 'Acaba eleştirilir miyim', 'üniversitede kadro sıkıntısı yaşar mıyım' gibi bir endişe var. Artık bunu geride bırakmak lazım, cumhuriyetin kuruluş üzerinden 91 yıl geçti" değerlendirmesinde bulundu.

"Ne yazık ki bir paradigma var Türkiye'de ve bilim insanları da bunun dışına çıkmaya cesaret edememektedir" diyen Beyhan,

Vahdeddin'in aslında devletin olmadığı bir zaman diliminde, Mondros Mütarekesi'yle Osmanlı'nın fiilen sona ermesinden yaklaşık 4 ay önce tahta çıkması bakımından önemli olduğunu kaydetti.

"Aciz, korkak, hain bir Vahdeddin oluşturulmaya çalışılıyor"

Beyhan, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan itibaren 1914'e kadarki yaklaşık 150 yıllık zaman diliminin Osmanlı için tamamen mağlubiyetler tarihi olduğunu, devletin her savaşta toprak ve prestij kaybettiğini anlattı.

Birinci dünya savaşı başlamadan önce de Balkan ve Trablusgarp yenilgilerine işaret eden Beyhan devleti yönetenlerin durumun fakında olması gerektiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Ekonomisi tükenmiş, zayıflamış böyle bir devleti, akıbeti belli bir savaşa sokuyorsunuz, bu savaşın sonrasında 4 Temmuz 1918'de, Abdülmecid'in oğlu 1861 doğumlu Mehmet Vahdeddin tahta çıkıyor. Böyle bir kompozisyonda diplomatlar, askerler, komutanlar, bürokratların hepsini bir kenara bırakıp faturayı Vahdeddin'e çıkarıyorsunuz. Tarihi şahsiyetlerin biri 'oluşturulan', diğeri 'tabii yüz' olmak üzere iki yüzü vardır. Buna da en önemli örnek Vahdeddin'dir. Onun bir yüzü, olmayan bir devleti 'nasıl kurtarabilirim' endişesi içinde ateşten gömleği giymesidir. Diğer taraftan ise bir Vahdeddin yüzü oluşturulmaya çalışılmaktadır: aciz, korkak, hain bir Vahdeddin."

Mehmet Ali Beyhan, Mustafa Kemal'i Samsun'a Sultan Vahdeddin'in gönderdiğinin unutulmaması gerektiğini de vurguladı.

2. Abdülhamit tahtta kalsaydı...

Tarihin sadece olayları nakletmekten ibaret olmadığını, şartları ve sonuçları gören tarihçinin hipotetik sorular da sorması gerektiğini belirten Beyhan, "2. Abdülhamit'in 10 Şubat 1918 ölüm tarihini düşünürseniz, Osmanlı devletinin ömrüyle paraleldir. Eğer tahtta kalmış olsaydı, Hereket Ordusu'na karşı ülkenin menfaati, milletin geleceği için cesaret göstermiş olsaydı herhalde Enver Paşa olmazdı, Talat Paşa hiç olmazdı" yorumunda bulundu.

Beyhan, Osmanlı Devleti'ni savaşa sürükleyen devlet ricalinin önemli lider özelliklerinden yoksun olduğunu savunarak, tugay, tabur, ordu yönetmeyen 1881 doğumlu Enver Paşa'nın da 32 yaşında, inanılmaz derecede haksız bir yükselişle 19 gün içerisinde hem albay, hem tuğgeneral, 20. günde de harbiye nazırı olduğunu anlattı.

10 yıl önce