|

7 Haziran’da sürpriz yok

Etnik kimliklerin siyasete yansıması üzerine çalışan Yrd. Doç Dr. Şener Aktürk, 40-50 yılda oluşan örgülerin birkaç yılda kırılmayacağını ifade ediyor. Aktürk, “Daha sonucu görmeden diyebiliriz ki; etnik Kürt seçmenin oyları yine HDP ve Ak Parti arasında paylaşılacak. Coğrafi dağılım da değişmeyecek” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/05/2015 Pazar
Güncelleme: 19:46 - 16/05/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Koç Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç Dr. Şener Aktürk'ün daha önce Cambridge Üniversitesi Yayınları arasından yayınlanan kitabı “Almanya, Rusya ve Türkiye'de Etnisite Rejimleri ve Milliyet” Türkçe olarak yayınlandı. Aktürk, Almanya ve Rusya'nın yanı sıra Türkiye'de devletin etnik kimlik politikalarının hangi koşullar altında değişebileceğini ortaya koyuyor. Kürt açılımındaki önemli adımların neden ancak AK Parti iktidarı döneminde gerçekleşebildiği sorusunun cevabını arayan Aktürk, Alevi ve Kürtlerin 1950'den bu yana, kendilerini hangi siyasi partiler içinde ifade etmeye çalıştıklarını da inceliyor. Aktürk ile hem açılımı hem de günümüzdeki Alevi ve Kürt seçmenin durumunu konuştuk. 1970 yılı itibariyle Kürt seçmenin taleplerinin Sosyalizm ve İslamcı Milli Görüş olmak üzere iki ana ideolojik-siyasi geleneğe kanalize olduğunun altını çizen Aktürk, bugün Kürt oyları ve taleplerinin İslamcı Milli Görüş'ün mirasçısı AK Parti ve sosyalist TİP'in daha radikalleşmiş ve Kürt bölgesine sıkışmış bir mirasçısı olan HDP arasında paylaşıldığını ifade ediyor. Yaklaşık 50 yıldan bu yana devam edegelen etnik siyaset üzerinden bugünkü durumu değerlendirmesini istediğimiz Aktürk, genel anlamda tablonun çok değişmeyeceğini öngörüyor.



1950'de yapılan ilk gerçekten serbest çok partili seçimde Aleviler ve Kürtler ilk oylarını Demokrat Parti'ye verdiler sonrasında ne oldu?

Aleviler 1950'lerin ortasından itibaren CHP'ye ve daha sonra da kısmen sosyalist partilere yöneldiler. DP sonrası Aleviler CHP'ye kaydı. 1960'larda Aleviler Türkiye Birlik Partisi'ni kurdu. Bu parti Türkiye genelinde yüzde 3 oy alıyorken, Amasya, Tokat, Çorum ve Sivas gibi Orta Anadolu illerinde oyu yüzde 16 ila 23 arasında değişiyordu. Kürt oyları 1960'ların başında DP'nin devamı olduğunu iddia eden Yeni Türkiye Partisi'ne gitti. Bu parti gayriresmi olarak ilk kitlesel Kürt partisi olarak bile kabul edilebilir. Türkiye genelinde ancak yüzde 10-13 civarında oy alabiliyorken Kürtlerin çoğunlukta olduğu Doğu illerinde mesela Bingöl'de oy oranı yüzde 54'e kadar çıkıyordu.



2 ANA DAMAR SOSYALİZM VE İSLAM


Yeni Türkiye Partisi Kürtlere, Türkiye Birlik Partisi Alevilere ne vadediyordu?

YTP'nin vaatlerinde ekonomik vaatler dışında çok bir şey yok. Ama Kürtçe konuşan, en azından Diyarbakır'da, Van'da, Bingöl'de seçim çalışmaları sırasında Kürt olduğunu ifade etmekten çekinmeyen milletvekilleri vardı. Bunlar büyük ekonomik yatırımlar yaptılar. TBP de Türkiye genelinde marjinal ama Alevilerin yoğun yaşadığı orta Anadolu illerinde yüzde 10'un hatta yüzde yirminin üzerinde oy alan bir parti. Hacı Bektaşi Veli'nin soyundan geldiğine inanılan Ulusoy ailesinden üç tane milletvekili adayını meclise soktu. Türkiye İşçi Partisi ise seçim bildirgesinde Kürt ve Alevi kelimelerini geçiren bir parti. 1970 yılı itibariyle Kürt seçmenin talepleri biri Sosyalizm ve diğeri de İslamcı Milli Görüş olmak üzere iki ana ideolojik-siyasi geleneğe kanalize oldu.



KÜRT OYLARI HDP VE AK PARTİ'YE


Türkiye'nin 60 yıllık etnik siyasetine bakarak bugünü değerlendirmenizi istesem. Önümüzdeki seçimde nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Söyleyeceklerimin herhangi bir güncel kamuoyu araştırmasına dayanmadığını, süregelen etnik siyasete bakarak değerlendirme yaptığımı belirteyim öncelikle. 40-50 yılda oluşan örgüler birkaç ay veya birkaç yılda kırılmaz. Bu seçimde de daha sonucu görmeden diyebiliriz ki; etnik Kürt seçmenin oyları büyük ölçüde HDP ve Ak Parti arasında paylaşılacak. Coğrafi dağılım da değişmeyecek. Hepsi Kürt çoğunluklu iller arasında olan Adıyaman, Elazığ, Urfa ve büyük ihtimalle Bingöl Ak Parti'ye oy verecek. Yine Kürt çoğunluklu olan illerden Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari ve muhtemelen Mardin, Van gibi birkaç il daha HDP'ye oy verecek. Bu uzun erimde makro sosyolojik tarihsel bir örgünün devamı. Alevi seçmen 3 büyük muhalefet partisi etrafında kenetlenecek.



HDP'NİN İŞİ ALEVİ SEÇMENE KALDI


HDP'nin barajı geçmesi konusunda Alevi seçmenin kritik rolü olacağını düşünüyorum. HDP Avrupa Alevi dernekleri başta olmak üzere diyasporadaki ve Türkiye'deki bazı Alevi dernek ve kuruluşlarıyla ittifak yaptı ve bunu da halka açıkladı. HDP yüzde 10'u geçebilmek ve Türkiyelileşme hedefini somutlaştırabilmek için geçmişte büyük ölçüde CHP'ye oy vermiş Alevileri kendine çekmeye çalışıyor. Bu da HDP'nin Batı Anadolu'da CHP ile Güneydoğu Anadolu'da da Ak Parti ile oy rekabetinde olduğunu gösteriyor. Çünkü Güneydoğu Anadolu'da da Sünni Kürt seçmeni Ak Parti'den HDP'ye oy vermeye ikna etmeye çalışıyor. Orada da HDP'nin tabanını genişlettiği tespitini yapmak durumundayım. Örneğin geçen seçimde ilk defa Mardin'de HDP kazandı. HDP'nin barajı geçmesi CHP'nin de oylarının düşmesi anlamına gelecek. Çünkü hem HDP hem CHP sol stratejiye yöneldi. Dolayısıyla aynı seçmen tabanına gidiyorlar. Batı Anadolu'daki Aleviler başta olmak üzere sol seçmen için kıyasıya bir mücadele yaşanacak.



Kitap ödül kazandı


Yard. Doç. Dr. Şener Aktürk çalışmasına 2006'da yılında başlamış. Kitabını Temmuz 2011'de Cambridge Üniversitesi Yayınları'na teslim eden Aktürk, "Her ne kadar Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de doktora tezim olarak başladıysa da, kitap asıl şeklini Harvard Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak geçirdiğim 2009-2010 akademik yılında gerçekleşti. Araştırmam için Berlin, Moskova ve Ankara başta olmak üzere üç ülkede mülakatlar yaptım, parlamentoların stenografik tutanaklarını inceledim, önemli gördüğüm birincil kaynakları İngilizceye çevirdim. Türkiye'de her kesimden etnik siyasete bakışı aydınlatacak mülakatlar yapmaya çalıştım. Bu çerçevede, Meral Akşener'den Tarık Ziya Ekinci'ye, rahmetli Toktamış Ateş'ten Naci Kutlay'a pekçok kişiyle görüştüm. Türkiye İşçi Partisi arşivini ve TBMM tutanaklarını inceledim. Bu çalışma uluslararası düzeyde karşılığını buldu, 2013 yılında Joseph Rothschild en iyi kitap ödülünü kazandı. Bir düzine uluslararası akademik dergide hakkında değerlendirme yazıları yayınlandı. Umarım Türkçe çevirisi de okurların ilgisini çeker."



İslamcı söylem açılımın itici gücü



Alevi ve Kürt açılımlarının arkasında sanıldığı gibi AB ya da PKK baskısı olmadığını ifade etmenizin sebebi ne?

Açılım PKK baskısıyla olsaydı PKK'nın en güçlü olduğu 1990'ların başında ve ortalarında gerçekleşirdi. AB baskısıyla olsaydı AB sürecinin en fazla gündemde olduğu, toplumdan en yüksek destek aldığı, devletin bir numaralı önceliği olduğu bir dönemde, yani 1990'lardan 2002'ye kadarki dönemde gerçekleşirdi. Oysa TRT 6'nın açılması ve Kürtçe seçmeli ders gibi en önemli adımlar 2009-2011 yıllarında, yani AB sürecinin tamamen gündemden çıktığı, PKK'nın 1990'larla karşılaştırılamayacak kadar zayıf olduğu bir dönemde gerçekleştirildi.



Peki Kürt açılımının Ak Parti döneminde gerçekleşme sebebi ne?

Bence, Ak Parti örneğinde görüldüğü üzere, Kürtlerin büyük bölümünün desteğini alan bir partinin iktidara gelmesi, bu partinin asimilasyoncu ulus devlete karşıt bir İslamcı, ümmetçi söylemi olması ve son olarak da siyasette hegemonik bir çoğunluğa ulaşmasıdır. Bu üç koşulun her biri açılımın gerçekleşmesi için ayrı ayrı gerekli ve beraberce yeterlidir. 65 yıllık çok partili siyasi hayatımızda bu üç koşul ilk defa AK Parti iktidarında bir araya geldi.



İslamcı Osmanlıcı çok kültürcülük'ün işlevi nedir? Açılım için neden bu kadar önemli?

İslamcı Osmanlıcı çok kültürcülüğün en önemli ve kritik işlevi Kürt olmayan yüzde 84'lük çoğunluğu, açılıma ikna etmesidir. Demokrasi bir ikna rejimidir. “Kürtçe yayını ve/ya öğretimi başlatacağız” gibi radikal bir karar aldığınızda Kürt olmayan ezici çoğunluğa bu kararı benimsetebilmeniz için onları ikna etmeniz gerekiyor. AB böyle istiyor veya PKK tehdit ediyor söylemleri seçmenlerin büyük çoğunluğunu ikna etmekten uzaktır. Ama “dinimiz Kürtçe eğitimi emrediyor” veya “Osmanlı geleneği çok dilli, çok kültürlü olmamızı gerektirir” dediğiniz zaman AK Parti seçmeninin çoğunu değil belki ama çok önemli bir yüzdesini ikna edebiliyorsunuz. Oysa Milli Görüş geleneği dışındaki sağ partilerin kendi seçmenlerini çok kültürcü, çok dilli reformlara ikna edebilecek böyle bir söylemi yoktu. Eğer Çiller, Yılmaz veya Demirel Kürt açılımını yapmaya kalksaydı, partilerinde çığ gibi tepki istifaları olur, gensoruyla hükümetleri düşer, partileri parçalanır ve belki de baraj altında kalırlardı. İslamcı söylem olmasaydı Türk kamuoyu açılıma ikna olmayacaktı ve açılım gerçekleşmeyecekti.



50 yıllık tarihi var


1960'lardan itibaren gerçekleşen başarısız açılım girişimleri olduğunu söyleyen Şener Aktürk, bu girişimleri şu sözlerle anlatıyor: "1960'ların başında TBMM'de Kürtlük tartışması yapılıyor YTP'li önde gelen Kürt politikacı, Diyarbakır milletvekili ve bakan Dr. Yusuf Azizoğlu ve İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata arasında. Yine bir YTP milletvekili, Kemal Badıllı, Türkçe izahlı Kürtçe dilbilgisi kitabı yayınlıyor. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, dönemin başbakanı İsmet İnönü'den Diyanet'te bir Alevi masası kurulmasını istiyor. İnönü bunu önce gündeme getiriyor, sonra gelen yoğun tepkilerden dolayı vazgeçiyor. Kısacası, Kürt ve Alevi talepleri en azından 1960'lardan bu yana Türk siyasetinde dile getiriliyor. 1960'lardan itibaren pekçok sosyalist, İslamcı ve diğer kişi ve örgütler bu taleplerin taşıyıcısı olmuş, mücadele etmiş. Bu talepler ve mücadeleler kesinlikle 1980'lerden sonra başlamış değil, en az 45-50 yıllık çaba var, herhangi bir siyasal tarihsel çalışmada bu çabaların görmezden gelinmesi hem o insanlara haksızlık olurdu hem de eksik, çarpık ve yanıltıcı bir analize yol açardı."





#Şener Aktürk
#ak parti
#7 haziran seçimleri
9 yıl önce