Necla Nazır, Yeşilçam'ın haylaz kızıydı. Herkes onu Tarık Akan'la başrolünü paylaştığı Ateş Böceği filmiyle tanıdı. Çeşme filminde Ferdi Tayfur ile tanışmasından kısa bir süre sonra da evlendi. 30 yıllık uzun süren bir beraberlikleri oldu. Bugün o evliliklerinden 24 yaşında Tuğçe adında bir kızı bulunuyor. Tuğçe, evlenip Amerika'ya yerleşti. Necla Hanım ise Annesi Fikriye Nazır'la Emirgan'daki evinde yaşıyor. Bir dönem örtüsü ve Ferdi Tayfur ile olan evliliği ile gündeme gelen Nazır, şu anda Semertkant TV'de kadınlar için program hazırlıyor. Program çekimleri sonrası buluştuğumuz Nazır'la annesini ve kendi anneliğini konuştuk.
Çocukluğumdan beri annemle olan ilişkim çok düzgün ilerledi. Küçükken bana 'annene ne kadar bakacaksın?' diye soruyorlarmış ben: 'ölene kadar bakacağım' diyormuşum. Ben bunu çocukken daha kalbime koydum. Elhamdülillah şanslı bir evladım. Rabbim bana anneme bakmayı nasip etti.
Ben annemle her zaman beraberdim. Çok kısa bir dönem evlendiğimde ayrı kaldık. Yazları yine hep birlikteydik. Yıllardır annemle birlikteyim.
Evlendikten sonra da hep bana yardım etti. Kaç yaşınıza gelirseniz gelin annenizin hala çocuğu oluyorsunuz. Ben annemin Neco'suyum. Onun gözünde büyümedim. Kızım dünyaya geldiğinde ben uykusuz kalmayayım diye annem zaman zaman baktı. Aile olmak benim için böyle bir şey zaten.
Anneniz Alzheimer hastası. Bu sizi zorluyor mu?
Evet, ama çok şükür ileri safhada değil. Ben onu çok seviyorum. İlerlememesi için de onu sevgi bahçesinde tutuyorum. Aşırı ilgi ve sevgi hastalıkları iyileştiriyor. Herkesi iyileştirmiyor mu?
Sadece kızıma karşı değil herkese karşı anne gibiyim. Bu bir sorumluluk diye de düşünüyorum. Hayatın merkezinde çok bulundum, çocukluğumdan itibaren çalıştım. Belki bu bana sorumluluk ve olgunluk kazandırmıştır. Bir de ailenin içinde mutlaka daha açıkgöz olan birisi oluyor. O da bendim. Çocukluğumdan beri idareci bir tarafım vardı. Belki okuma şansım olsaydı, Halkla İlişkiler okurdum. Ailenin hem annesi, babası, ablası, kardeşiyim. Ailenin her şeyiyim.
Tabi ki anne olduktan sonra annemin değerini bir kez daha iyi anladım. Evin bereketi, köşede otursun bana yetiyor.
Yaşlılar genelde geçmişle ilgili şeyleri hatırlarlar. Yeni ile ilgili problemlerimiz oluyor. O anlattıkça ben dinliyorum. Ben 'Evet annecim bak şu sinemaya gitmiştik, şöyle yapmıştık' diye konuşuyoruz. Karşılıklı kahve içiyoruz. Annemin adı Fikriye, ben ona 'Fikriye Hanım' diyorum. Çok içim coştuğunda ise 'Fikoşum' derim. Bana: 'Hadi Neco bir kahve yap da içelim' der.
'Bak annene gör halini' demişler. Çok uzağa gitmenize gerek yok (gülüyoruz). Bütün evlatlar kendilerini annelerine benzetirler. Çünkü tek örnek aldıkları kadın rol model anneleridir. Ben de anneme çok benzerim. Annem çok hoş komik bir hanımdır. Bizi hep güldürürdü. Hala da güldürür.
Annemle yaşadığımız o kadar çok hikâye var ki. Sabaha kadar anlatmakla bitmez. Annem gerçekten çok komik bir hanımdır. Biz onunla ablam, ben, annem üçümüz bir yere gidemeyiz. Çünkü kriz halinde gülmeye başlarız. Çok basit bir şey de olsa annem orada çok farklı bir şey görür ve bizi krize sokar. Bu nedenle bazı ortamları terk ettiğimiz olmuştur. (gülerek anlatıyor). Bu konuda aile olarak tescilliyizdir. Senede bir kez yaz aylarında bir araya geliyoruz. Görseniz böyle bir sohbet ve kaynaşma başka yerde yok.
Yok. Biz çocukluğumuzdan beri annemizi koruduk. Bizim çok güzel bir annemiz vardı çünkü. Çocukluğumuzdan beri çok korurduk onu. O bizim gözümüzde hep prenses ve kraliçe gibiydi. O hep evin başköşesindeydi. Onu hiç dışarılara çıkartmadık, sakladık. Annem çok güzeldi. Allah güzel yaratmış ne yapalım. (gülümsüyor)
Evet. Çünkü biz ona öyle hissettirdik ve prenses gibi yaşadı, hala da prenses gibi yaşar.
Evet. Ben hala anneme danışırım. İzin verirse arkadaşıma giderim, vermezse gitmem.
Hem içimden geliyor hem de ona olan saygımdan. Aklına danışırım. Annem çok akıllı bir kadındır.
Biz birbirimizi o kadar iyi tanıyoruz ki. Ailem benim neyi yapıp neyi yapmayacağımı bilir. Bildikleri için de verdiğim karara saygılıdırlar. Ben bilirim ki annem de veya ablam da olsa aynı kararı alacaktır. Onun için problem yok. Soru ve şüphe olmuyor. Ne yaptıysak iyi yaptık olur. Bir de ne yapmak istiyorsanız hissettirmeden yaparsınız. Bir de bakarsınız sizin dediğiniz olmuştur. Karşınızdaki de şaşırabilir. (gülüyoruz)
Kızım evlendi ve şimdi Amerika'da yaşıyor. Tuğçe ile günde iki sefer görüşüyoruz. Bir sabah bir akşam. İstanbul'da yanımdayken bu kadar sık görüşemiyorduk. Ama şimdi aramıza mesafeler girince teknoloji bizi birbirimize yaklaştırdı. Tuğçe de anneannesine çok düşkün. Böyle bir ortamda büyüdüğü için kızım da sevgi dolu bir çocuk.
Her şeyden önce o bir aile oldu artık. Ben anneme ne yaptıysam o da bana öyle yaklaştı. Tabi ki onun bir yuvası ve ailesi var artık. Olması gereken yerde. Ben Allah'ın emaneti olduğu için kızımı evimden gönderene kadar taşıdım. O yine benim kalbimde ve ciğerimde. Bütün anneler gibi ben de çocuğumu çok seviyorum. Ama önemli olan onun sağlıklı olması ve mutlu olması.
Olmaz mı? Mutlaka olmuştur. Biz de mükemmel değiliz. Ben Tuğçe'yle çok iyi bir arkadaş oldum, ancak çok da iyi bir anne oldum. Çocuğuma hiçbir zaman vurmadım, bağırmadım. Benim bir bakışımdan Tuğçe'nin dudağı uçukladığını gören arkadaşlarım oldu. Ben öyle yüz göz olmam. Bu tamamen içgüdüsel bir şey. Bunu nasıl yaptığımı ben de bilmiyorum. Yaradılışım böyle. Ceza veren de bir anne olmadım. Fakat hiçbir zaman da çocuğum sınıfta kalmadı. Beni hiç mahcup edecek bir şey yapmadı, Allah razı olsun. Etkim altında bıraktığımın farkında değilim.
Çok sık arardım.
Meraktan. O benim aşkımdı. Evladıma âşık oldum ben. Evimizin alt katındaki gençlerle olurdu. Ergenlik döneminde çocuğumu dakikada bir arıyordum. Farkındayım ama elimde değil. Sonra bir karar aldım 'aramayacağım' dedim. Ama evin içinde dört dönüyorum. Beş dakika sonra telefon çaldı. Arayan kızım 'Merak ettim aramadın' dedi. 15 dakika sonra yine bir telefon 'Anne sen beni niye aramıyorsun' dedi. (gülüyoruz)
Ergenlik çağında kontrolüm altında tuttum. Özel okullarda okuyan bir çocuktu. Birlikte okuduğumuz dönemler çok oldu. Mesela ona sürprizler yapardım. 'Tuğçecim yemek yemeğe geldim beni yemeğe götürür müsün?' derdim. Onu baskı altına alarak değil, sürprizler yapardım. Hoşuna gideceği şeyler yapardım anlamazdı. (gülüyor)
Hiç öyle olmadı. Çünkü mesela okula gitmek istemediğinde ben hiç zorlamazdım. Tuğçe 'Annecim bugün okula gitmesem olur mu?' diyordu 'olur yavrum' diyordum. Eğer uyumak istiyorsa uyurdu. Zaten ben ona çok baskı yapmadım okul konusunda da. Dozunu çok iyi ayarlamak gerekiyor. Çocuğu ürkütüp kaçırmamak lazım.
O dönemler bugünkü gibi değildi. Bir masumiyet vardı. Hala bugün bile çektiğimiz filmler konuşuluyor. Çünkü o masumiyeti arıyoruz. Artık ne o masumiyet kaldı ne de samimiyet. Bu sadece sinema sektöründe yok her iş için geçerli. Yaptığınız işin ne olduğunun bir önemi yok. Kişinin kendi ahlaki değerleri çok önemli. Sinemada kaldığım süre içinde rahatsız edecek bir şey görmedim. O dönem sinemayı kadınlar ayakta tutuyordu. Bizi izleyenler kadınlardı. Çok kadın hayranımız vardı. Hala da öyle. Tarık Akan ile oynadığım Ateş Böceği'ni hala şimdiki çocuklar seyrediyorlar.
Hayatım boyunca sevmediğim hiçbir işi yapmadım. O dönemde sinema benim için şanstı. O süreçten geçmem gerekiyordu. Uzun süre kalmadım, çok büyük bir geçmişim yok. Kısa bir süre içinde de evlendim. 30 yıllık bir evlilik hayatım oldu. İnşallah tövbe ettik. Yeşilçam'a geçerken bir uğradım yolum düştü diyeyim.
Aslında çocukluğuma dayanıyor. Çocukluğumda hep mistik kitapları okurdum. Eyüp Sultan çocuğum. 6 yaşımdan beri Eyüp Sultan Hazretlerine ziyarete giderdim. Manevi bağlarım çok kuvvetliydi. Büyük dedelerimin hepsi imam. Ailemde aşağı yukarı herkes namaz kılıyor. Hiç yabancı olduğum bir şey değildi. Ama demek ki günü ve saati vardı. Keşke çok genç yaşta Allah bana nasip etseydi. Ama olmadı. Hani insan bunun lezzetini aldıktan sonra çok büyük pişmanlıklarınız oluyor. Manevi anlamda oluyor.
Tabi ki çok kolay olmadı. Geçiş dönemi yaşadım. Hemen her şeyi birden kabullenemedim. Önce perukla başladım. Ama komik bir tablo ortaya çıktı. Bunun böyle olmayacağını zamanla fark ediyorsunuz. Allah'ın bir emri var. Ben de eğer inanıyorsam mutlaka o emirlere uymak zorundayım. Ben de zorlandım zorlanmadım değil, geçiş dönemim oldu benim de. Çok kolay kabul edilmiyor. Her şeyden önce nefsiniz var. Nefsi yenmek çok önemli. Geçişim zor oldu ama şimdi kabullendim. Kabullendikten sonra da 'Ya Rabbi nasıl böyle bir süreçten geçtim, affet diye çok da ağladım' dedim.
Ben çok 'insanlar benim için ne der' diye düşünen biri değilim. Benim doğrularım vardır. Eğer benim başkalarına karşı bir sorumluluğum varsa bunları çok iyi de kaldırabilirim ve taşıyabilirim. Ama benim hayatım bana aittir. Kimseye laf söylemek düşmez.
Annem zaten hazırdı. Herkes bekliyordu ama ne zaman olacağını kestiremiyorlardı. Onlar için çok tanıdık bir şeydi. Ben çok ünlü bir sanatçıydım 15 günde bir evimde mevlit okunurdu. Daha yaşım 18'lerdeydi. Benim hayatım buydu. Kimse bilmiyordu.
Evet. Bir de belki benim şöyle bir avantajım da olmuş olabilir. Ben çok sinemanın içinde bulunmadım. Ben sinemaya 1973 yılında başladım. 1976'da ferdi beyle ile tanıştım. Zaten sonra evlendim. Belki daha fazla içinde olsam daha farklı olabilirdi. Ben hep şöhretten korktum. Sakinliği seviyorum. Karışık işler beni korkutuyor.
Güçlü bir kadınım elhamdülillah. Mutlu bir insanım. Allah öyle yaratmış. Gülerek uyanırım. Azık yüzlü insanlardan tedirgin olurum. Neden öyle olduklarını düşünürüm. Hep tebessüm ederim. Çocukluğumdan beri bu böyledir. Hayata hep tebessüm ederek baktım. Tabi ki yaşadığım sıkıntılardan çok etkilendim. Benim dışımda gelişen şeyler var. Ben yokken hakkımda bir şey ortaya atılıyor ve erkanlarda vtr dönmeye başlıyor. Bunlar çok incitici. Bir insanın fikri alınmadan eski görüntülerin dönemsinin bir anlamı yok ki. Artık benden bahsetmesinler ben o defteri kapattım.
Artık görünmek istemiyorum. İlgimi çekmiyor artık. Kalbime soğukluk geldi. Hiç gerek de görmüyorum. Artık bitti gitti. Şimdi artık basında olmanın bir söz söyleminin bir anlamı yok.
Evet içim çok rahat. Bu bana uygun bir iş. Ama oyunculuk artık hayatımda olamaz. Dizi oyunculuğu yapamam. Benim için rol yapmak çok zor.
Hayır, asla değil. Yapamam. Bu halimle oyunculuk yapmam çok farklı bir şey. Oyunculuk çok farklı.
Programı 3 yıldın yapıyorum.En güzeli her şeyden önce nasıl örtündüğümü soruyorlar. Samimiyetinizi merak ediyorlar. Allahtan inanıyorlar. Beni görüp çok örtünen hanım var. Buraya ziyaretime geliyorlar. İnsanlar şunu fark etti, örtünmek yaşlılara mahsus bir şey değil. Geleneksel olarak bakılıyordu. Şimdi insanlar bunun farkına vardılar. Çok şükür. Bu da bir şeydir. Eğer beş vakit namazını kılıyorsan rabbimin emirlerine de uymak gerekiyor. Ama kimseyi yargılayamayız. Ben Allah'ın emri olduğu için tercih ettim.
İnsanlar bilmediklerinden samimiyetinizi sorguluyorlar. Reklam yapacak olsaydım yıllar önce bu işin içindeydim, reklamın nasıl yapıldığını da bilen biriyim. Hiçbir zaman böyle bir şeye meyil etmedim.
Örtündüğünüz için yıllarca oyunculuk teklifi almadınız. Bu sizi olumsuz anlamda etkiledi mi?
Bir taraftan Rabbinize teslim olurken diğer taraftan başka bir şey yapmak olmuyor. Tercih yaptım. Elbette Rabbimi seçeceğim. Dünyayı seçecek halim yok. Ben dünyada bulundum. Gördüm, yaşadım. Önemli olan Rabbinin rızasını kazanabilmek. Bunun farkına vardım. Bunu fark ettiğinizde dünya gözünüzde olmuyor ki.. Bana şimdi 'sana TC.'nin anahtarını vereceğiz, bir dizide oyna' deseler. Büyük sözüme tövbe Rabbim, ben oynamam, oynayamam. Çünkü ben şimdi rol yapamam.
O çok farklı bir şey. O yüzden hayatım boyunca da inanmadığım hiçbir şeyi de yapmadım. İnsanlar belli bir süreçten geçiyorlar. Ben o devri kapattım, benim için yeni bir dönem başladı. Bu benim yeni hayatım. Bu hayatın içinde de Rabbimin rızası olmayacak hiçbir şey yapmak istemiyorum.
Ekonomik anlamda belli bir dönem ne yapmam gerekiyor diye düşündüm açıkçası. Kendimi çok yalnız ve boşlukta hissettiğim bir dönem oldu. Çok şükür çabuk toparlanıyorum. Rabbim beni çocukluğumdan beri hiç sıkmadı. Ben darda kaldığım bir zamanda mutlaka bir çıkış kapısı açtı. Onun için samimi olmak lazım. Acaba başörtüm var da ondan mı teklif gelmiyor diye düşündüğüm zamanlar oldu. Fakat sonra bana teklif gelirse ben oynayabilir miyim? diye düşündüm. Oynayamam ve anında geri döndüm. Belki de şunun farkına varamıyoruz: rızık Allah'tandır. Senin rızkının bittiği gün öldüğün gündür. Bunun telaşıyla başlıyor belki de yanlışlıklar.