Bazıları kısacık ömüre çok şey sığdırır. Dolu dolu yaşar. Hiçbir zaman da bırakmaz ucunu. Hem kendine faydalı olur, hem çevresindekilere. Hem yaşar hem yaşatır da diyebiliriz. Nuran Turan bu insanlardan biri. Hayatının hiçbir diliminde boş durmamış, üstelik hangi alana girdiyse başarı kazanmış. Her gün işe gelmeye devam eden Nuran Turan ne zaman emekli olduğunu bile hatırlamıyor. Çünkü onun emeklilik gibi bir kavramı yok. Turan’ın hayat hikayesini Boğaz Köprüsü’nün ayağının altındaki, denize nazır ofisinde, Boğaz manzarası eşliğinde dinledik. Turan özetle “İnsanlar sevdikleri işi yapsınlar. Sevdikleri işi yaparlarsa başarılı olurlar ya da yaptıkları işi sevsinler başka şansları yoksa. Hayat fırsatlar sunuyor. Onları kaçırmamak lazım. Ben öyle yaptım” diyor.
Eşiyle orta ikiden beri sınıf arkadaşıdır Nuran Turan. Liseyi bitirdiklerinde evlenmeye karar verirler. Eşi üniversitede İnşaat bölümünü seçer, o da edebiyata yatkın diye gazeteciliği. Turan aslında gazeteciliğim ne olduğunu bilmeden seçtiğini söylüyor: “O zaman hocamız Burhan Felek’ti. Burhan Felek kalkacak, Nuran Hanım buyrun siz yazın diyecek, köşe yazısına oturacağız zannediyordum. Böyle olmadığını sonradan gördük. Gazetecilik çok meşakkatli bir şey.”
Evlendikten sonra eşiyle Amerika’ya giden Nuran Turan’ın bu esnada ikiz erkek çocukları olur. Onları büyütürken Türkiye’ye dönerler. Ancak evde oturmak Nuran Hanım’a göre değildir. Milliyet gazetesine muhabirlik yapmaya başlar. Sonra İşletme İktisat Enstitüsü’nün imtihanına girerek sertifika programını tamamlar. Bu arada işler çalışmasına izin vermez. Bir çocuk daha düşünür bu arada. Oğlu 2 yaşına geldiğinde yine evde oturmak istemez. Nuran Turan o günleri şöyle anlatıyor: “Oğlum 2 yaşına gelince oradaki anaokuluna götürdüm. Bunu siz alın ben de size bedava çalışayım dedim. 3 sene orada çalıştım ve çok da başarılı olduk. 15 öğrenci, 60 öğrenciye çıktı. Eşim bana ‘Sen bu işi öğrendin. Bir anaokulu açalım dedi. Fakat ben başka bir iş bulmuştum. Bütün gazete yazı işleri müdürlerine bağlı, Cağaloğlu’nda bir işti. Fakat eşim onun yerine şantiyeye gitmemi istedi.” Nuran Turan’ın inşaat sektörüne girişi böyle olur.
Nuran Turan o dönem inşaatını yaptıkları Çapa Tıp Fakültesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin bazı binalarındaki şantiyelere gider. Daktilo, muhasebe, şoförlük her işi yapar; en alt seviye işten en üst seviye kredi görüşmelerine kadar… Sonra inşaat sektörü için Libya seçeneği açılır. Bu sefer Libya’ya iş yapmaya başlarlar. 1975’den beri Libya’da inşaat sektöründe olduklarını söylüyor. Ancak bugün Libya’daki iç karışıklıklar nedeniyle işler durmuş durumda. O zamandan bu yana Turan şirkette yönetici olarak çalışıyor. 1938 doğumlu olan Nuran Hanım, her gün şirkete geliyor. Önce idari işlere bakıyor. Sonra yazı çalışmalarına giriyor.
Yazı çalışmaları deyince Nuran Turan’ın kitaplarından bahsetmek gerek. Nuran Turan çocukluğundan beri hikayeler anlatır kardeşlerine, arkadaşlarına. Edebiyata merakı vardır. Çocuklarını kendi hikayeleri ile büyütür. Sonra torunları olduğunda onlara da hikayeler anlatır. Bir gün oğlu, “Anne ben çocuğuma hikaye okuyorum. Ancak senin hikayelerin hepsinden daha orijinal. Artık bunları kitap olarak bastır” deyince çocuk kitaplarının yolu açılmış olur. Turan, “Oğullarımın bir arkadaşı ‘Ben resimliyorum, sen de güzel hikaye yazıyorsun. Bunları bastıralım’ dedi. Yaklaşık 20 kitabım Mavi Bulut’tan çıktı. Sonra Önel Yayınevi, İş Bankası, Can ve Erdem’den yayınlandı. Yaklaşık 80 kadar kitabım çıktı” sözleriyle anlatıyor yazı macerasını.
Çalışmayı ve yazmayı bırakmayı hiç düşünmeyen Nuran Turan gülerek, “Yok canım daha genciz” diyor. Arkasından ekliyor: “Gençlik iddiam yok ama bıraktığınız anda gider” Nuran Hanım şimdi eşi ile bol bol seyahat ediyor. Turan, “Şaka gibi ama son iki ay içinde 2 defa Japonya’ya, 2 kere Çin’e ve Kore’ye gittik. Gerçi benim için iyi bir birikim oluyor. Gezdiğim yerlerden en çok Hawai’yi sevdim. Ama İstanbul dışında bir yerde yaşamayı düşünmem” diyor.
Nuran Turan oldukça dinç. Bunun sebebini sporla açıklıyor. Gençliğinden beri yüzen Turan, kayak ve tenisten de vazgeçemiyor. Turan, “Gençliğimden beri spor yapıyorum. Tenisi kalp ameliyatından sonra bıraktım ama yüzme ve kayağı hiç bırakmadım” diye anlatıyor spor sevgisini.
Nuran Turan şu aralar Şair Nigar Hanım’ın hikayesini yazıyor. Ofisinin hemen yan tarafındaki Şair Nigar Yalısı olarak geçen binayı satın almışlar. Bu da Nuran Hanım’ı Şair Nigar’a yöneltmiş. Şair Nigar Hanım’ın 2. Abdülhamit’in kızlarıyla arkadaş olmasından yola çıkarak anlatmış. Zonaro’nun 2. Abdülhamit’in süvari alayının tablosu onu çok etkilemiş. Dolmabahçe Sarayı’nda olan tablonun kopyasını yaptırmış. O da ofisinde duruyor. Diğer bir çalışması ise Göbeklitepe. Gitmiş, gezmiş, üzerine çalışmış ve yazmış. Basılma aşamasında.