|

Haz duygusu köleleştirir

Bütün hayatımızı alt üst eden bağımlılık kimi zaman bir insana kimi zaman bir maddeye kimi zaman da teknolojiye karşı gelişiyor. Bağımlılığın altında ise haz alma duygusu var. Uzun yıllar bu alanda çalışan Psikiyatr Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, maneviyat eksikliğinin insanları bağımlı birey haline getirdiğini söylüyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 9/11/2014 Pazar
Güncelleme: 20:48 - 8/11/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Haz duygusu köleleştirir
Haz duygusu köleleştirir

Son yıllarda madde bağımlılığı başta olmak üzere, pek çok şeye bağımlı olarak hayatımızı sürdürüyoruz. Yaşamımızı etkisi altına alan madde, internet, iş, aşk, intihar, alışveriş, teknoloji, güç bağımlılığı sadece bazıları. Bağımlılıklar arasında aynı zamanda kuvvetli bir ilişki var. Eğer bunlardan birine bağımlılık geliştirdiyseniz diğer türleriyle de tehdit altındasınız. Nasıl mı? Bağımlılıklar tabiri yerindeyse ''birbirini çekiyor''. Yani eğer siz uyuşturucu bağımlısıysanız, bu aynı zamanda sigara ve alkol veya kumar bağımlısı olma ihtimalinizi kuvvetlendiriyor. Çünkü bir bağımlılık diğerini tetikliyor.

BAĞIMLILIĞA TÜKETMEKLE BAŞLIYORUZ

Dünyada artan bağımlılığın türü dönemlere göre değişiyor. Özellikle son atmış yıla bakıldığında dünyayı etkisi altına alan tüketim bağımlılığı öne çıkıyor. ''Ne kadar tüketirsen, o kadar varsın'' sloganıyla varlığımız adeta madde üzerinden tanımlandığına hepimiz şahit oluyoruz. Gerçek şu ki, bu yaşam biçimi ister istemez davranışlarımızı da belirlemiş oluyor. Türkiye''de bağımlılık üzerine uzun yıllardır çalışan Psikiyatr Prof. Dr. Mansur Beyazyürek ''İnsan maddeden öte bir varlıktır. Dünyadaki varlığını anlamlandırmaya çalışır. Kendini mutlu etmek için inançlara sarılır. Eğer maneviyat ve inançlar olmazsa insan bu defa maddeyle arasında bir bağlılık geliştiriyor'' diyerek durumu açıklıyor. Son yıllarda kadınlarda madde bağımlılığı artış gösterirken, ek olarak alışveriş ve teknoloji bağımlılığına da sıkça rastlanıyor.

KUMAR BİRİNCİ SIRADA

Türkiye''de çok sayıda madde, alkol, sigara bağımlılığı üzerine kampanyalar yapılıyor, seminerler veriyor. Çevremizde uyuşturucu ve alkol haberlerine sıkça rastlıyoruz. Peki, Türkiye''de hangi bağımlılık daha yaygın dersiniz? Kumar bağımlılığı, özellikle son yıllarda madde bağımlılığının önüne geçmiş durumda. Uyuşturucu ikinci, alkol sorunu ise sigara bağımlılığından sonra geliyor. Mansur Beyazyürek, hayatımızın her anında kumarla karşı karşıya olduğumuza dikkat çekiyor ve özellikle iddia, milli piyango, süpertoto ve at yarışı gibi oyunların giderek yaygınlaştığını belirtiyor. Televizyonlarda maç öncesi liglere sponsor olan firmaların kumar firmaları olduğunu anlatan Beyazyürek; ''Önce göz alışkanlığına sonrasında bağımlılığa sebep oluyor. Kumar oynama yaşı 11''e kadar düştü. Bu tür oyunlara yaş sınırlaması gerekir'' diyor. Kumar bağımlılığının diğer bağımlılıklara göre daha tehlikeli oluşunun altında geçerli sebepler yatıyor. Kumar bağımlısı olan bir kimse, para kaybetme kaygısıyla sürekli ya gergin veya öfkeli oluyor. Bu da başka bağımlılıklara davetiye çıkarıyor. Alkol ve sigarayı bağımlılığını uyuşturucuya göre kontrol altına almak daha kolay olduğunu söyleyen Mansur Beyazyürek, ''Alkolün veya sigaranın ne kadar satıldığını biliyoruz. Fakat uyuşturucuyu bilmiyoruz'' diyor.

ÖNCE SAYGI GEREKİYOR

Bağımlı kişilere yardım etmek, önce saygı duymaktan geçiyor. Bunun sebebi ise kişi kabul gördüğünü anladığında ancak yardıma açık olabiliyor. Beyazyürek, bu nedenle bağımlılığa karşı yürütülen kampanyaların bağımlılığı daha çok attırdığı görüşünü savunuyor. Bu görüşün dayanağı ise şu; bağımlılık oluşmasının en önemli sebebi ise haz duygusu. Eğer ucunda mutluluk yoksa bağımlılık da oluşmuyor. Dolayısıyla bağımlı olan kişiler zaten bu haz karşısında ölmeyi bile göze alan insanlar olduklarından ''Uyuşturucu öldürür'' gibi ifadeler hatırlatmaktan başka bir işe yaramıyor.

Bağımlılık bir beyin hastalığıdır

Bağımlılıktan çabuk kurtulabilenler arasında sosyo-kültürel seviyesi yüksek olanlar ilk sırada. Eğitimli insana bağımlılığın nasıl bir şey olduğunu anlatmanın daha kolay olduğunu söyleyen Mansur Beyazyürek, özellikle eroin bağımlısı olanların tedavisinin çok zor olduğunu dile getiriyor. Eğer geçmişte bağımlılık tedavisi gördüyseniz bu ömrünüzün sonuna kadar garantide olacağınız anlamına gelmiyor. Tekrar yakalanma olasılığınız var. Bağımlılığın irade değil biyolojik bir hastalık olduğuna işaret eden Mansur Beyazyürek, genellikle göz ardı edilen önemli bir noktaya dikkat çekiyor; ''Bağımlılık bir beyin hastalığıdır, biyolojiktir. Beynimizde eroin, alkol ve bağımlılık yapıcı maddelere duyarlı reseptörler vardır. Tedavi olup maddeden uzaklaştığınızda, duyarlı reseptörler uykuya dalıyor ancak kaybolmuyor. Aradan altı ay gibi bir süre geçiyor. Kişi iradesine güvenerek içmeye başlıyor ve sanki ilk günkü gibi o uyuyan reseptörler birden uyanıyor. Sigara bağımlılığı da böyledir. Bir tane içersiniz devamı gelir.'' Bağımlılıktan kurtulamayanlar ise müptezeller. Tek dayanağı madde onlar bağımlıktan kurtulamıyor. Aileniz yoksa yalnız yaşıyorsanız, evli değilseniz bırakamama olasılığınız daha yüksek. Bu nedenle özellikle çocuk esirgeme kurumunda büyüyen çocuklarda bağımlılık daha yaygın.

Herkes tehdit altında

Peki, hangi ruh halindeki ve karakterdeki kişiler bağımlılığa daha yatkın? Belli bir kişilik ve karakter tipi yok. Hangi kişilik tipi, ekonomik, sosyal sınıf olursanız olun herkes madde bağımlılığı tehdidi altında. Bağımlılığa kolay teslim olunmasının nedeni ise kişinin kendini gerçekleştirememesi. Eğer bağımlı olmak istemiyorsanız, kitap okumak, hobi edinmek, yaşamdan keyif almak, özetle kendinize vakit ayırmanız gerekiyor. Yeme, içme, üreme, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlardan öteye gidemeyen kişilerde bağımlılık daha fazla görülüyor.

Çocukla iletişim önemli

Bağımlılığın önüne geçilememesinin veya alışkanlığın başlamasının en büyük sebeplerinin altında anne- babanın çocuklarıyla arasındaki ilişki yatıyor. Nasıl mı? Çocuk ne kadar aile içinde korunduğunu hissetse de düşünsel olarak aileden kopuk yetişiyor. Teknolojinin hızla gelişmesi, çocukla ebeveyn arasındaki makasın giderek açılmasına neden oluyor. Çocuğa aile içindeki eğitimine dikkat etmemiz gerektiğini anlatan Mansur Beyazyürek; ''Anne ve babalar çocuklarıyla konuşurken ''benim zamanımda'' gibi cümleler kurmamalı. Çünkü sizin zamanınız geçmiş artık. Eğitim anne karnında başlar. Hamile bir kadın alkol ve sigara içmemeli ve öyle ortamlarda bulunmamalı. Eğer bunu hamileyken yaparsanız çocuğunuz öyle veya böyle bağımlı olur. Rol model anne ve babadır. Özellikle 7 yaşından sonra çok da fazla yapılacak bir şey yoktur. Çocuğa sevgiyi ve ilgiyi doğru bir biçimde vermezseniz hep tehlike altındasınız'' diyor.

Uyuşturucuyla mücadelede Deniz Seki de olmalı

Bağımlılıkla mücadelede medyaya da önemli görevler düşüyor. Ünlülere yapılan uyuşturucu operasyonlarının medyada yer bulma şeklini eleştiren Mansur Beyazyürek, ünlülere sempati duyan gençlerde özenti oluşturabileceğini, bağımlılığın bir ünlü hastalığı olmadığını ve sanatçı Deniz Seki''nin dışlanmasını da doğru bulmadığını belirtiyor. ''Deniz Seki''nin bağımlılık kampanyalarında yer alması sağlamak daha doğru olur'' diyen Beyazyürek, yurt dışında böyle örneklerin mücadelede oldukça işe yaradığına işaret ediyor.

Erkekleri anneler kadına bağımlı kılıyor

Madde bağımlığı kadar sosyal bağımlılık da yaygın. Bunlar da belki ölümcül değil ancak yaşam kalitemizi düşüyor ve bizleri mutsuz bireyler haline getiriyor. Mansur Beyazyürek, sosyal bağımlılığın sebebini şöyle açıklıyor; ''İnsan bağımlı olarak dünyaya gelir. Hayatta kalabilmek için bağımlılık geliştirir. Bir süre sonra anneye, baba ve aileye olan bağımlılığın çözülmesi gerekir. Fakat bizim kültürümüzde bağımlılık ömür boyunca devam eder. Çocuk evlenecekse annesi ve babası karar verir. Yani bağımlılık hayat boyu hiç bitmiyor. Bu bireyin insanlarla olan ilişkilerine de yansıtır. Ya kadına ya da erkeğe bağımlı olurlar» Üçüncü sayfa haberlerinde kadın cinayetlerine sık rastlanmasının altında da erkeklerin kadınlara olan bağımlığı yatıyor. Mesela ''ya benimsin ya toprağın'' sözü bağımlıların kurdukları bir cümle. Bu tür bağımlılığın sonu genellikle şiddet oluyor. Kliniğe başvuranların sayısının kadınların erkeklere göre daha fazla olduğuna işaret eden Beyazyürek, kadınların farkındalığının daha fazla olduğunu buna karşın erkeklerin inkâra başvurduklarını söylüyor.

10 yıl önce