|

Kafalar kurnazlığa çalışıyor

Tekneden oyuncağa, ulaşım araçlarından mobilyaya çeşitli alanlarda ürün tasarımları ve mekân düzenlemeleri yapan ödüllü tasarımcı Dr. Hakan Gürsu’nun Türklerle ilgili ilginç bir tespiti var: “Merdaneli makinayı köylerde yayık makinası yapmışız yani bizler yeni şey geliştirmek yerine kafayı biraz kurnazlığa çalıştırıyoruz”.

Yeni Şafak
04:00 - 4/01/2015 الأحد
Güncelleme: 19:41 - 3/01/2015 السبت
Yeni Şafak

Hakan Gürsu, tekneden oyuncağa, ulaşım araçlarından mobilyaya çeşitli alanlarda ürün tasarımları ve mekân düzenlemeleri bulunan ödüllü bir tasarımcı. Kurucusu olduğu Designnobis Tasarım/İnovasyon ofisiyle 5 yıl içerisinde Türkiye’nin 40 Öncü Girişimci Şirketi arasında yer alırken 125’in üzerinde uluslararası ödülle tasarım alanında küresel platformlarda Türkiye’yi temsil ediyor. Çevreci ve vizyoner projeleri Wired, Popular Science, BusinessWeek gibi saygın yayınlarda yer alan Gürsu, aynı zamanda ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünde öğretim üyesi olarak tasarım öğrencileri yetiştirmeyi sürdürüyor. Anlayacağınız CV’si kabarık isimlerden. Uluslararası Tasarımcılar Örgütü, tarafından ‘Yılın Tasarımcısı’ seçilen Gürsu, “Benim Türklerle ilgili şöyle bir tespitim var, çok yaratıcıyız ama kutuplar ters bağlanmış. Mesela Türkiye’ye ilk gelen merdaneli çamaşır makinelerini almış, yayık makinesi olarak kullanmışız köylerde. Tabii oldukça akılcı ve mantıklı bir çözüm. Ancak, biz genelde bir şeyler geliştirmek yerine bir şey nasıl çalışmaz hale getirilir veya nasıl etrafından dolaşılır, onu buluyoruz, yani kafa biraz kurnazlığa çalışıyor” diyor.


YOKLUKTAN FİKİR ÇIKAR 

“İmkânsızlık her zaman sizi daha yaratıcı olmaya zorluyor. Yoklukta neyi nasıl yaparım diye düşünmeye başlayınca, kendi kendinize çözüm üretmeye de başlıyorsunuz” diyen ödüllü tasarımcı Gürsu, en basit tanımı ile tasarımı, “merkezinde “insan” olan estetik ve rasyonel bir problem çözme sanatı” olarak açıklıyor. Bu tanım içinde rasyonellik kavramı malzeme ve teknolojik alanda üretim, teknoloji, kaynak ve diğer bilenen değerler sistemini ifade ederken estetik kavramı ise evrensel beğeni düzleminde yüksek bir performans çizgisine yaklaşma düzeyini belirtiyor.


MESAJ VEREN ÜRÜNLER

Peki, tüm bu sürecin sonucunda ortaya çıkan tasarımın iyi veya kötü olduğu nasıl anlaşılıyor? Gürsu, gelişen talepler doğrultusunda iyi tasarımın rasyonellik ve estetik olmasının dışında beklentileri de olan dinamik bir sürece dönüştürdüğünü söylüyor. Gürsu, küresel rekabet sisteminde bir “hikayesi” ve bir “mesajı” olan ürün ve ürün gruplarının giderek daha çok talep edildiğini de gözlemliyor ve iyi bir tasarımın bildik problemlere ve tanımlara farklı çözümler bulmasının yanı sıra ezberleri de bozması gerektiğinin altını çiziyor.


KENDİNDEN YOLA ÇIKIYOR

Tasarım birden çok bilinmeyenle aynı anda uğraşılan bir çözüm süreci. Pek çok şeyden beslendiklerini, içinde yaşadıkları toplumun kültürünün ve sosyolojisinin de oldukça belirleyici olduğunu söyleyen Gürsu, insan odaklı, hayat kalitemizi yükseltmeyi, iyileştirmeyi amaçlayan projeler geliştiriyor. Her proje ise öncelikle bir soruyla başlıyor, bu küresel sorunlara bir çözüm önerisi olabileceği gibi, gündelik hayatta karşılaştığımız basit bir problem de olabiliyor. Gürsuların evinde bir yıl içinde dört kez çaydanlık yanınca o da ister istemez “Ocakta unutulduğunda yanmayan bir su ısıtıcısı yapabilir miyim?” diye sormuş kendine. Sonunda da Twist isimli kettle’ı yapmış. Benzer bir şekilde, ‘1 m2’den az bir alanda evde yediğimiz besinleri organik olarak üretebilir miyiz?’ veya ‘sıfır karbon salınımıyla aralıksız seyrüsefer yapabileceğimiz bir deniz aracı yapılabilir mi?’ gibi sorulara karşılık, doğaya saygılı, tükettiği enerjiyi üretme döngüsüne sahip, atıkları kaynak olarak kullanan tasarım önerileri geliştiriyorlar.


BİLİNÇLİ TÜKETİCİYİ KANDIRMAK ZOR

“Markaları farklı ve rekabetçi kılan tasarım odaklı bir süreç içinde yakaladıkları başarı düzeyleri olarak karşımıza çıkmakta” diyor Gürsu. Tasarım odaklı sürecin odağında ise “akılcı çözüm” ve “akılcı ürün geliştirme” süreçleri yer alıyor. Gürsu, Batı’da şirketlerin yükselişi incelendiğinde kaçınılmaz olarak bu süreçlerin yaşandığını ve giderek daha yoğun bir şekilde de yaşanmakta olduğunu kaydediyor. Gürsu'nun söylediklerinden bilinçli tüketiciyi kandırmanın zor olduğu sonucunu çıkarabiliriz.


Diğerleri için tasarım

Konuya hep bir kitle üzerinden yaklaşmak olmaz. Bu dünyada fiziksel engelleri olan insanlarla bir arada yaşıyoruz. İhtiyaçlarımız birbirinden farklı. “Design for others”, “sosyal sorumluk için tasarım” gibi önemli temalara yönelik ürünlerin insanlığın geleceği ve sürdürülebilir bir barış için önemli girişimler olarak karşımıza çıktığını söyleyen Hakan Gürsu, özellikle “diğerleri için tasarım” adı altında yer alan ürün gruplarına heyecan duyuyor. Gürsu, “Gerçekten insanlığın temel ihtiyaçlarını karşılamaya ve bir parça bile olsa onların yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabaları yürekten destekliyorum. Bu çerçevede geliştirdiğim pek çok ürün de dünya da çok talep görüyor ve ödüllendiriliyor. Bu çabanın içinde yer almak arayışlarımı sürdürmemin en önemli sorumluluğu olarak önümde duruyor” diyor.


İhtiyaçlar tasarımı belirliyor

Gündelik hayatta kullandığımız tüm her şeyi ihtiyaçlarımız belirliyor. Su içmek için bardağa, bir yerden bir yere gitmek için araçlara, çalışmak için bir masaya, yaşamak için bir eve, kanalı değiştirmek için kumandaya ihtiyacımız var. Tüm bu saydıklarımız birer endüstriyel tasarım sonucunda hayatımıza giriyor. Zaman geçtikçe ihtiyaçlarımız da değişiyor, ihtiyaçlarımız değiştikçe kullandığımız eşyalar da değişiyor. Böyle gidiyor. Dün hayatımızda hiç olmayan bir ürün bugün en sık kullandıklarımız arasındaki yerini alıyor ve yaşam kültürümüz farklılaşıyor. Gürsu, gelecekte bunların daha yoğun yaşanacağına dikkat çekiyor ve giyilebilir teknolojik ürünleri bu konuya örnek gösteriyor. 


İnsanları cesaretlendiriyoruz

Gürsu’nun inovasyon üzerine eleştirel bir yaklaşımla yazılmış ‘Sahi, İnovasyon Neden Bize Bu Kadar Uzak?’ isimli bir kitabı bulunuyor. Gürsu kitapta, ülkemizin, ekonomik politikalarımızın, kültürümüzün, eğitim sistemimizin özeleştirisini yapıyor. Kitap, inovasyonun önündeki engelleri biraz alaycı, eğlenceli bir dille anlatırken inovasyonun alt bileşenleri olan tasarım, ar-ge, girişimcilik gibi konulara eğilerek inovasyonla nasıl ekonomik katma değer yaratarak rekabet gücü sağlanabileceğini ele alıyor. “Biliyorsunuz, bizde yenilik pek sevilmez, ‘akşam akşam icat çıkarma’ minvalinde deyimler bolca mevcuttur. Ancak bunun yanında müthiş bir kültürel zenginliğimiz ve yaratıcılığımız da mevcut” diyen Gürsu, Designnobis serüveni ve bizzat yaşadıkları tecrübe ve başarı öyküleri üzerinden, aslında yenilikleri hayata geçirmenin mümkün olduğuna dair cesaret vermeyi hedefliyor.


Katma değer lazım

Tasarımın, artık dünyada kültür ile bütünleştiğinde çok etkili bir uğraşa ve kazanıma dönüştüğünü kaydeden Gürsu, etnik kültürlerden beslenen ürünlerin, küresel dünyada ürünü pazarlayan ülkelere ciddi anlamda katma değer yarattığının altını çiziyor. Uluslararası havalimanlarımızda bile ülkemizin tanıtımı için 'tasarımcı' eli değimiş ürünlerin satılmadığına dikkat çeken Gürsu, üreticileri de bu konuya teşvik ediyor. Gürsu’nun ülkemizin kültürünün katma değer yaratacağına inancı yüksek.


Tasarım şişirilmiş bir kavram

Gürsu, bilim, teknoloji ve tasarım bileşenlerinin inovasyonu oluşturduğunu bilsek de ülkemizde “tasarım” katma değer yaratma sürecinde hala kodları çözümlenememiş, telaffuz edilse de içeriği özümlenememiş ve biraz da dolgusu aceleye getirilerek şişirilmiş bir kavram gibi durduğunu düşünüyor ve “3-5 sanatçı-stilist ve bireysel girişimcinin trend açılımlara uygun gündelik ürün çözümlemeleri ile üretim sorumluluğuna girmeden yaptıkları denemeler dışında tek tük bağımsız ürün görüyoruz. Tasarımı; bireysel yeni bir tür sanatsal eylem gibi görme yanılgısını bir türlü aşamayan üreticilerin, bu ihtiyacı tekniker eğitimi ile çözebileceklerini düşünmeleri, ülkeyi giderek katma değerden uzaklaştırıyor. Dolayısı ile katma değer yaratan, teknolojik ürünlerden bahsetmek, henüz mümkün gözükmüyor” diyor.

#hakan gürsu
#tasarım
#mobilya
٪d سنوات قبل