|

Küfür ve hakaret etmek sanat özgürlüğü değil

''Sanatta özgürlüğün sınırı nedir'' konusu sinema ve edebiyat başta olmak üzere sanat dallarında hemen her dönem tartışılan bir mevzu oldu. Altın Portakal''la tekrar gündeme gelen ''küfür ve hakaret sanatta var olabilir mi'' sorusunu farklı sanat çevrelerinden isimlere sorduk. Herkesin kendine göre bir kırmızı çizgisi olduğunu gördük.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 19/10/2014 Pazar
Güncelleme: 22:43 - 18/10/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Küfür ve hakaret etmek sanat özgürlüğü değil
Küfür ve hakaret etmek sanat özgürlüğü değil

Bu yıl 51''inci Antalya Altın Portakal Film Festivali''ne ''Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek'' adlı Gezi eylemleri belgeseli çerçevesindeki tartışmalar damga vurdu. Belgeselin küfür ve hakaret içerdiği ve bu haliyle TCK''ya aykırı olduğu gerekçesiyle Altın Portakal''ın programından çıkarılması, sonra küfür içeriğinin İngilizce alt yazıdan çıkartılmasıyla tekrar programa alınması bazı çevreler tarafından ''sansür'' olarak nitelendirildi. Fakat bir yandan da her dönem tartışılan ''Sanatta özgürlüğün sınırı'' konusu da gündeme geldi. Küfür ve hakaret sanat içinde nerede duruyor? Sanat adına gerçek bir kişiliğe küfür ve hakaret edilebilir mi? Bu soruların cevabını farklı sanat çevrelerine ve eleştirmenlere sorduk.

HÜSEYİN SU: ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞIMIZ ÖTEKİNİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAMAKTAN İBARET

Sanatta, siyasada ve elbette hayatın her alanında bir sorun olarak karşımıza çıkartılan ''özgürlük'' son derece netameli ve ''tuzak'' bir kavramdır. Yine son derece ideolojik amaçlı bir yükleme sahiptir. Kuramsal olarak ''özgürlük''ten yana olanların hepsinin de bu soruları cevaplarken ''özgürlük'' anlayışlarının ötekine karşı ''sansür'' istemekten ibaret olduğunu görürüz. Sinemada ve tiyatroda ''özgürlük'' isteyen, ''sansüre'' karşı tavır aldığını söyleyen kesim, İstanbul Şehir Tiyatrolarında, Türk Tiyatrosunun yüz akı olan Necip Fazıl''ın Bir Adam Yaratmak adlı oyununun sahnelenmesine toplu hâlde karşı çıkıp oynanmaması için gösteri yapan, rol alacak oyunculara baskı yapan ''sanatçı'' kesimidir. Küfür ve hakaretse, bunlar için son derece sıradan bir şeydir.

ÖZGÜRLÜK KAVRAMI TUZAK OLARAK KULLANILIYOR

Aynı ''özgürlük'' anlayışı, yıllarca zorbalıkla egemenliğini sürdürdü ve bu ülkenin kültür, sanat ve edebiyat duyarlığını aşağıladı, boğmak, yok etmek için bir ''tuzak'' kavram olarak sürekli kullanıldı. Köy romanlarının, resmî ideolojinin siyasal propagandasını üstlenen şiirin, romanın, öykünün yüz yıldır Türkiye''de yaptığı da bundan ibarettir. ''Sanat''la ''insanîlik'' hâllerinin aynı anlam ve bağlam içinde uyumlu bir bütünlük arzettiğini düşünüyorum: Ne kadar insanî, o kadar sanat; ne kadar sanat, o kadar insanî. İnsanın içindeki, ruhundaki ürpertilerin, duygular ve düşünceler halinde dışlaşırken söze, yazıya, resme, musikiye dönüşmesindeki anlatım diline ve bu dilin başarısına, uyumlu rabıtasına; beşerî planda tezahür eden bu ''yaratım''a ve ''yaşatma''ya sanat diyoruz. Eğer sanat, bu yalın içtenliğini ve gücünü kirletmeden, sağlıklı bir biçimde başarısını gerçekleştiriyorsa, bunun önünde hiçbir sansürün durması mümkün değildir ve sanat da sanatçı da sonuna kadar ''özgürdür.'' Kirlenmeye başladığı andan itibaren, ''özgürlüğünü'' yitirmeye ve sansüre boyun eğmeye de başlayacaktır. Dolayısıyla sanatta ''özgürlük'' ve bu özgürlüğün sınırları, sanatın kendi içindedir; özgürlüğün tanımını da sınırlarını da sanatın kendisi belirler.

ÖMER LEKESİZ: İDEOLOJİ UĞRUNA SANAT ARAÇSALLAŞTIRILIYOR

''Sanatta özgürlük''ten benim anladığım, sanatçı olanın kendi bakışının kendisine perde olmasını önleyecek şekilde kendi zannını, kabullerini ve kanaatlerini aşarak sanat yapabilmesidir. Ancak bu sayede yani kendi bakışının kendisine dayattığı perdeden kurtulabilen kişinin sanat yapabileceğine inanırım ki, buradan doğabilecek sınırsızlık da ancak idrakin sınırlılığı nedeniyle zorunlu olarak kendi doğal sınırını ''kendiliğinden'' üretebilecektir. Çünkü, Hz. Ebu Bekir''in (ra) söyleyişiyle: ''İdrak, idrakı idrak edebilmenin mümkün olmadığını idrak etmektir.'' Aksi halde sanatta sınırsızlık adına içinde durduğunuz şey ideoloji olmaktan öte gitmeyecek ve siz ''sanatta özgürlük''ten dem vurduğunuz yerde temsil ettiğiniz ya da sizi etkileyen ideoloji uğruna sanatı araçsallaştırmış olacaksınızdır. Oysa ki araçsallaştırılan şey sanat olmaktan uzaktır ve bunun böyle olduğunu ise yapıldığı iddia edilmekle birlikte yok hükmünde olan Sovyet ya da Kemalist sanattan görmek mümkündür.

İHSAN KABİL: İSTİSMAR EDİLMEMELİ

Sanatta özgürlük, insanların genelde kabul ettikleri değerlerin sınırlarına kadar olmalıdır. Gerçek hayatta tasvip etmediğimiz görünüm, diyalog ve halleri bir sanat eserinde nasıl dokunulmaz ve mubah sayabiliriz? Sanat eseri, insanın zihni tasavvurundan geçmiş, estetik bir dille anlatılmış ve son tahlilde kurmaca ve sanal bir ortamdır. Dolayısıyla aşkınla olan ilişkisi son derece aslidir ve genelde ruhun yücelmesi için araçsal bir işleve sahiptir. Küfür, hakaret, mahrem ve şiddet sanatın tanımı gereği ruhuna aykırıdır; gerçek hayatta geçen kimi insani haller olduğu gibi sanat eserine aktarıldığında, farklı bir gerçekliğe sahip bir düzlem olan sanat eseri zedelenmiş olur, doğası örselenir. Sanatsal özgürlük, bir sanat eseri için olmazsa olmaz bir unsurdur ancak bu bir istismar vesilesi ve aracı olmamalıdır. Burada özgürlüğün sınırı, temel hak ve hürriyetler bakımından belirlenmiş insanlık konumuna saygı noktasına kadardır.

SELDA ALKOR: SEVMEM AMA KULLANILABİLİR

Sanatta özgürlük sonsuzdur. Her ne kadar hoşlanmadığım bir konu olsa da canlandırılan karakterin kimlik özelliği eğer küfür ve hakaret gerektiriyor ise ''evet'' diyorum. Bir sokak serserisini anlatırken İstanbul beyefendisi gibi oynayamazsınız.Bir de sinemaya para verip gidiyorsunuz yani seçme özgürlüğünüz var. Küfür ve hakaret tabi ki sanat değildir fakat sanatın içinde kullanılabilir.

SALİH MEMECAN: KISITLAMALI DEĞİL BAĞIMSIZ

Sanatçı fikirlerini, ne kadar uçuk, ne kadar aykırı olursa olsun özgürce söyleyebilmeli, yazabilmeli, çizebilmeli. Kendini görüşleri ve fikirleri ile istediği yere konumlandırabilmelidir. Sanatçının küfür ve hakaret etmesini yasaklarsan mizah ve karikatürü de yasaklarsın. Fakat kurumun haraket veya küfrü yayınlamama özgürlüğü olmalı.

YILMAZ KÖKSAL: BİR DOZU OLMASI LAZIM

Türkiye''de sanatta özgürlüğün nerede başlayıp nerede bittiğini kimse bilmiyor. Ben şuanda Altın Portakal Film Festivali''ndeyim. Sivas diye bir film izledim. Her şey çok güzeldi fakat aşırı derecede küfür vardı. Hepimizin ailesinde küfürlü konuşan insanlar vardır. Fakat bunun da bir dozu olması gerekiyor. Mesela Yeşilçam''da mümkün olduğu kadar küfür kullanmamaya çalışırdık.

ORHAN GENCEBAY: SANAT, SİYASETİN PARÇASI OLAMAZ

Duygunun ve düşüncenin özgür olmasını, kurumlaştırılmamasını hep savunmuşumdur. Aksi takdirde insanlık gelişemez ve değerleri koruyamayız. Daha iyiyi, daha doğruyu bulabilmek için duygu ve düşüncenin özgür olması şarttır. Küfür ve hakaretin sanatta yeri olamaz bunlarla sanat yapılamaz. Tersine sanat, küfür ve hakaretlerin çirkinliğini, zararlarını, yapılmaması gerektiğini özellikle anlatan ortaya koyan bir kavramdır. Sanat: iyiliği, güzelliği, doğruluğu, sevgiyi, saygıyı, adaleti, paylaşmayı, estetiği ifade eder, ulvi duygular verir, yaşama bakış anlamını çeşitler, derinleştirir, tedavi eder, eğlendirir, düşündürür, sorunları irdeler çözer. Tüm bu değerleri ortaya koyarken olumsuzlukları, karşıt görüşleri de sergiler. Fakat, olumlu, iyi, doğru, yararlı, korumaya yönelik görüşler tercih edilir. Sanat hiçbir zaman siyaset yapmaz. Siyasi doktrinler değiştirilebilir fakat sanatın işlevleri değişmez.

HÜLYA KOÇYİĞİT: KİŞİYE HAKARET SÖZLÜ ŞİDDETTİR

Sanat, özgürce var olabilmektir. Toplumsal varlığın, kişinin yaratıcı gözünden yeniden şekillenip, izleyene, bakana, okuyana, duyana, dokunana kendi diliyle seslenmesidir. Kimi zaman ders verir, kimi zaman yerer, kimi zaman kimsenin söylemeye ya da gün yüzüne çıkaramadığı duyguları çekinmeden çizer, yazar, notaya döker, çeker. Bunu yaparken de kendini asla kısıtlamaz, çünkü en nihayetinde yaşamın içinden seçer, çeker alır. Hayatta bir sınırlama söz konusu değilken, sanatta neden olsun ki? Ama elbette ki bu küfür ve hakaret sanat demektir değil. Kişi haklarına hakaretten söz etmiyorum; bu bir nevi sözlü şiddet çünkü.

BEŞİR AYVAZOĞLU: AŞIRI VURGULAMAK BEZİRGÂNLIKTIR

Medenice protesto bir haktır; ancak Türkiye''de ''sanatçı''lar kendilerini dokunulmaz, yaptıkları işleri de kutsal olarak gördükleri için protesto edilmekten nefret ve işlerini beğenmeyenleri linç ederler. ''Özgürlük'', yani hürriyet benim için felsefi derinliği olan bir kavramdır. Hürriyeti ona buna küfretme serbestisi olarak anlayanlara hiç sempati beslemiyorum. Küfrü ve cinselliğin aşırı vurgulanmasını bir çeşit aciz ve bezirgânlık olarak görürüm.  

AYLA ALGAN: SANAT, GÜNDELİK ÜSTÜDÜR

Hakaret ve küfre her zaman karşıyım. Yıllar önce Şehir Tiyatrosu''nda küfrü kaldırmıştık. İsteğiniz her konuyu küfürsüz de anlatabilirsiniz. Özgür düşünce bu değil. ''Küfür hayatımızın içinde de var'' deniyor. Hayatımızın içinde olan estetik olmayan bir sürü şey var onları da mı sanata konu edeceğiz? Sanat, estetik, haz, gündelik üstü dünyayı yaşamaktır. Ben yurt dışında yıllarca tiyatroda rol aldım. Oradaki tiyatrolarda da asla küfür yoktur. Çünkü sanat bir üst yapıdır, gündelik yaşamla karıştırılmaz, gündelik üstü bir yaşamdır.

MESUT UÇAKAN: ÖZGÜRLÜK GÜZEL AHLAKLA OLUR

Siyasal ortamın kanunlarını tartışmak, eleştirmek, başkaldırmak bir sanatçının hakkıdır. Ama nereye kadar? Bu sınırı kim çizecek? Biliyoruz ki sınırsız bir özgürlük anarşiyi getirir, kaosu getirir. Kanunlar anarşiyi ve kaosu önlemekle sorumludur. Salt başkaldırı tek başına sanatsal bir duruş değildir, aksine politik çıkarlara hizmet eder. Bu sınırları, kişinin hayata bakışı, inancı belirler. Bireylerin hayata bakışları göreceli ise bu sınırlar da görecelidir. O zaman kavga kaçınılmaz olur. Ama bu hayata bakış, bu inanç, bir toplumda aynı kaynağa dayanıyorsa, sorun çözülmüştür. Özgürlüğün çerçevesini ya rejim belirler ya Yaratan. Yaratan''ın çerçevesi ise güzel ahlâktır. Güzel ahlâkta ise küfür ve hakaretin yeri yoktur. Güzel ahlaka aykırı her sanatsal eylem insanlığa, topluma ve sanata ihanettir.

10 yıl önce