Üsküdar Sahaflar Festivali''nde açtığı ''Dünden Bugüne Türkiye''de Mizah Dergiciliği'' koleksiyonu ile tanıdığımız Aral Koleksiyonun sahibi Murat Sevgikuran''la Kadıköy Ak Çarşı''daki tarihi dükkânında görüştüğünüzde bütün hayatını Türk mizah kültürüne adamış biriyle karşılaşıyorsunuz. İlk mizah dergisi Diyojen''den bugün yayınlanan son mizah dergilerine kadar tamamını koleksiyonunda bulunduran Murat Sevgikuran''la Türkiye''de mizah dergiciliğinin tarihini konuştuk.
Zaten ince latifeler yapan bir edebiyatçı kimliğimiz var. Çizgi roman ve dergi sektöründe editörlük yapıyorum zaten. Bir iki dergi toplamaya başladık, mantıklı biriyseniz heves ettiğinizde önce ilk sayılara yönelirsiniz. Öncesinde merhum pederim Rauf Bingöl''den de kalanlar vardı.
Armut dibine düşmüş. Koleksiyonu da tutkuyu da ondan gördük. Pederim zamanında, kendi gençliğinde mizah dünyasının içinde bulunmuş. Muhtelif cemiyetlere girmiş. En son Hac''ca gittikten sonra biraz mesafe koymuştu mizahla arasına ama yine de tamamen kopmamıştı. Arap Camii''ni bilir misiniz?
Merhum pederim oranın vakıf başkanıydı aynı zamanda. Ensar Vakfı''nın da kurucuları arasındadır.
Elbette. Rahmetli babamın, Akbaba, Karakedi, Dolmuş gibi dergilere girip çıkmışlığı, Ra-Bi müstearıyla orada dörtlükler yazmışlığı da vardı. Ama bir Gırgır''da, Fırt''ta baldır bacak gördüğü zaman ''bunlar mizah değil'' derdi. Biz o gün anlamaz, burun kıvırırdık ama bugün anladık pederi. Onun mizah anlayışıyla bizimki arasında bir fark vardı. Ha müdahale değil ama kenardan sitemkâr olurdu bize.
Şimdi şöyle bir şey var, her kuşak kendi değerlerine sahiptir. Şimdiki mizahı ayıplamak için bir şey söylemiyorum doğrudan. Yarın gelecek olan kuşakların ne yapacağını bilmiyoruz, şimdikine rahmet okutmasınlar. Allah daha beterini göstermesin. Ben Gırgır''la büyüdüm. Ciddi olarak söylüyorum, çıktığı gün sabah erkenden alır okurdum. Herkes kendi meşrebine göre anlıyor.
1860''ların sonlarında çıkıyor ilk dergilerimiz. Uzun bir süre devam eder bu şekilde. II. Meşrutiyet 1908''de ilan edildiğinde haftasına kalmadan bir anda altmış yetmiş tane dergi çıkar. Bir patlama yaşanır. Nispeten bir özgürlük sahası açılmıştır. Sonra ne yazık ki felaket dönemleri başlar. Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı… Orada Milli Mücadele döneminde İstanbul''da sözü edilen iki dergi vardır, Aydede ve Güleryüz.
Biri, Milli Mücadelecilere siz ne yapıyorsunuz, vatanın kurtarabileceğimiz kısmını da kurtaramayacağız diyor, diğeri ona cevap veriyor. Aydede, İstiklal Harbi kazanılınca kapatılmak zorunda kalıyor. Harp sonrası Aydede Akbaba oluyor. Akbaba da 1922''den 1977''ye kadar aralıklarla çıkıyor.
Atatürk döneminde mizah dergileri epey azalmıştır. Dönem içerisinde mizah biraz kısır kalır.
Atatürk''ten sonra İnönü devresinde şartlar aynı şekilde devam eder. 1946''da Demokrat Parti kurulunca Türk demokrasisine bir hareket gelir. 1946''da da Marko Paşa çıkmaya başlar.
Elbette. Denildiği gibi, ''Türk halkı söylemez, söylenir.'' Marko Paşa kapatılır. Malum Paşa çıkar, kapatılır, Merhum Paşa çıkar. Onlar kapattıkça bunlar çıkartır.
Türkiye''de mizah olayının gelişimi ve çeşitliliği 70''lerde başlar.Döneme damgasını vuran Gırgır, eski ekolden gelen Oğuz Aral tarafından çıkartılır. Dünyanın en büyük üçüncü dergisi olur. Çok büyük tirajlardan bahsediyoruz. Fırt, Taş, Karikatür, Dolmuş bunlar da çok önemli dergilerdir.
80''li yıllarda ihtilalden sonra mizah büyük baskı görmez. Bir iki ufak kulak çekmenin ardından devam ederler. 80 ve 90''lı yıllarda enteresan bir gelişme olur. Daha önce ufak tefek denemelerine rağmen başarılı olamamış milliyetçi, muhafazakâr, İslami mizah dergileri daha büyük alan bulur. Daha fazla okuyucuya hitap etmeye başlarlar. Şöyle bir iddia vardı, bu sanat İslami kesimde pek başarılı olamaz denirdi. Çıngar, Dinazor, Çaylak vs. Sonra Gırgır''dan ayrılan bir grup Hasan Kaçan''la birlikte Ustura''yı çıkardı. Epey ilgi gören Ustura da daha sonra kapandı.
Bizde ilk çıkarılan mizah dergisi, Letaif-i Asar''dır.
Diyojen ilk müstakil dergi. Letaif-i Asar, Terakki gazetesinin ilave eki şeklinde çıkarılıyordu. 1867''de.
Dönem dikkat ederseniz, Abdülaziz dönemi. Abdülaziz''in yurt dışına gidişi, Ali ve Fuat Paşalar ve onların yurt dışı ilişkileri… Mizahi bir dille bu haberler yorumlanıyordu. Ama gerçek anlamdaki ilk mizah gazetemiz ise 1869''da Teodor Kasap''ın çıkardığı Diyojen''dir. Osmanlıcanın yanında Ermenice, Rumca ve Fransızca da çıkarılmıştır. Tam Osmanlıdır yani.
1908''de mesela El-Üfürük adlı bir dergi çıkar. Ve çıkaran adamlar ''asırda bir çıkar'' diye yazarlar. 2008''de Trabzon''da bazı arkadaşlar, ''asırda bir çıkar işte çıktı'' diyerek aynı derginin ikincisi sayısını çıkardılar. Tıpkıbasımıyla birlikte…
Evet. Böyle bir proje var. Kayıtları, künyesi, tarihi, bilgilerinin toparlanacağı hacimli ve bütünü toplayacak bir kitap olacak inşallah. Türkiye''de mizah dergiciliğinin toplam fotoğrafını ortaya koymuş olacağız inşallah.
O da benim kanayan yaram. Birkaç kişide gördüm, edinemedim. Olayı şu; Savaşta esir düşen askerler için oluşturulan esir kamplarını bilirsiniz. Orada insani şartlar mümkün olduğunca yukarıda tutularak şeref ve haysiyetlerine dokunulmadan düşman askerleri alıkonulur. Bu kamplar büyük olduğu için içerisinde çeşitli aktivitelere de imkân veriliyor. Büyük bir sansüre maruz kalsa da dergi ya da gazete çıkarılmasına izin veriliyor. Birçok esir kampındaki askerimiz de mizah dergisi çıkarmışlar. Bu dirençle ilgilidir. Mizahın direnç aşılayan yönü kuvvetlidir.