|

Müzikal kültürümüzle barışma zamanı

Çocukların içindeki müzik yeteneğini ortaya çıkarmak ve onlardaki klasik Türk müziğine olan önyargıları yıkmak için ''Seslerin Sırrı'' isimli çalışmaya imza atan Yurdal Tokcan ve Feride Koç, müzikal kültürüyle barışık bir toplum bilinci oluşturmak istiyor

Harun Karaburç
00:00 - 2/11/2014 Pazar
Güncelleme: 19:46 - 1/11/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Müzikal kültürümüzle barışma zamanı
Müzikal kültürümüzle barışma zamanı

Birlikte Müzik Yapalım kitaplarıyla tanıdığımız Feride Koç, değerli müzisyenler Yurdal Tokcan, Göksel Baktagir, Derya Türkan ile Türkiye''nin çocuklara yönelik hazırlanan ilk enstrümantal albümüne imza atıyor. Seslerin Sırrı, bir kitap ve CD''den oluşuyor. Kitapta genç kahramanların başından geçen bir hikaye masalsı ve modern bir dille anlatılırken CD''de çocuklar için bestelenmiş eserler yer alıyor. Seslerin Sırrı ile çocuklara Türk müziği sevgisi aşılanmak isteniyor. Albümün müzik danışmanlığını yapan dünyaca ünlü udi sanatçımız Yurdal Tokcan, aynı zamanda albümdeki bestelerin de sahibi. Feride Koç ve Yurdal Tokcan ile klasik Türk müziğini ve çalışmalarını konuşmak üzere bir araya geldik. Bu keyifli sohbette bize ud, tambur, kemençe ve doğa sesleri eşlik etti. Tokcan ve Koç''un ortak görüşleri klasik Türk müziğinin toplumumuz tarafından bir önyargı ile karşılandığında birleşiyor. Dünya müziklerine karşı açığız ama kendi sesimizi işitmiyoruz.

BATI KÜLTÜRÜ YÜCELTİLİYOR

''Türk müziği çok büyük bir değer, en azından çocukların müziğimizi tanıması için bir şans yaratılması gerekiyor. Çocuklar Türkiye''de Türk müziğini tanımıyorlar. Okullarda Batı müziği yüceltiliyor ama Türk müziğine dair en ufak olumlu bir cümle duymuyorlar'' diyen Koç, Türk müziğini de içine alan bir masal yazmakla işe başlıyor. Bu sayede hem çocuklara Türk müziğini sevdirmeyi amaçlayan hem de onların da istediklerinde bu müziği icra edebileceklerini ispatlamak isteyen Koç, yolculuğuna Yurdal Tokcan''ı da dahil ediyor. Tokcan''ın Türk müziğine ülkemizde kıymet verilmediğiyle ilgili güzel bir anekdotu var: ''Bunca yıldır sakladığım lisedeki müzik ödevim üç beş yıl önce elime geçti. Diğer müzik türlerine dair üç beş sayfa yazmışım. Türk müziğine ''Klasik Türk müziği belli bir grup tarafından dinlenen, icra edilen artık günümüzde pek değeri kalmamış müzik türüdür'' diye en sona bir paragraflık bir yazı yazmışım.''

ENSTRÜMANLAR BİLİNMİYOR

Klasik Türk müziği dinlemesi ne kadar zevk veriyorsa icrası da bir o kadar zordur. Hele bir eseri kusursuz çalmak istiyorsanız çok iyi eğitimler almanız ve sürekli provalar yapmanız gerekir. Klasik Türk müziğindeki bu zorluktan mıdır yoksa kolaycılığa kaçtığımızdan mıdır hep bir önyargı ile yaklaşırız kendi müziğimize. Bizim bile sebebini bilmediğimiz bir önyargıdır halbuki. Evet, Türk müziği zor bir müzik. Bunu herkes kabul ediyor ama zor deyip kenara çekilmek olmaz. Hangimiz müzik dersinde layıkıyla kendi müzik kültürümüz hakkında bilgi edindi? Fikir sahibi bile değiliz. Bir sesin hangi enstrümana ait olduğunu bile çıkaramıyoruz. Başka bir tarafta daha önce o enstrümanla karşılaşmamışlarımız bile var.

BU ÜLKEYE SANATÇI KAFASI LAZIM

Modernizmin her şeyi pratikleştirdiğini bu pratikliğin de kültürel değerleri düzleştirdiğini ifade eden Koç, ''Çocuklarda bir şeyleri hemen öğrenelim uygulayalım kafası var. Biraz sanatçı kafasına ihtiyacımız var. Müzik içsel bir şeydir. Sanat eğitiminin birdenbire olmadığını bilmek gerekiyor. İyi bir okula gittiğinizde çocuklar örgü örer, heykel yapar, ağaç fidesi dikerler bahçede, yemek yaparlar. Müzik eğitiminde notaları öğrenelim, aynısını çalalım var. Fırtına Deresi''ne baraj kurmaya çalışan mühendis biraz sanat eğitimi alsa müzik eğitimi alsa barajını başka yere kuracak. Her türlü ilişkiyi etkiliyor eğitim'' diyor. Çocuklarını yarış atı gibi yetiştiren ebeveynler de sadece öğretim kısmıyla ilgilendikleri için kendi kültürüne yabancı bireyler yetişiyor. Her alanda olduğu gibi özellikle müzik alanında da Batı hayranlığı devam ediyor. Üretimlerini bu hayranlığın dışında yapan sanatçılarımıza daha çok söz vermemiz gerekiyor.

Minyatürlü müzik tarihi

Akademik açıdan bir metot kitabının olmayışını öğrenmek için teşebbüsün de olmadığı şeklinde yorumlayan Koç, Türk müziğindeki bu akademik boşluğun bir an önce doldurulması gerektiğini vurgulayarak kendisinin okulda öğrencilerine 1725 yılında basılmış bir müzik kitabıyla flüt öğrettiğini ilginç bir örnek olarak veriyor. Koç, 19. yüzyılda Osmanlı topraklarında 3.500 tane müzik okulu olduğunu söylüyor. Bugünkü rakamlara baktığımızda sonuç oldukça düşündürücü. İlerleyen dönemlerde müzik tarihimizi minyatürlerle anlatacak bir kitapla karşımıza çıkmayı hedefleyen Koç, ''Klasik Türk müziğinde kendi kültürümüze yönelik önyargılar çok fazla. Bizim müziğiniz diğer klasik müziklere baktığımızda çok daha toplumun içinde. İnsanların korktuğu, yaklaşamadığı bir tür değil. Mesela bizde türkü formunda şarkılar, şarkı formunda türküler vardır. Öyle bir ayrım olsaydı bu formlar ortaya çıkamazdı. Dede Efendi müziğinde halk müziği yapıları görürüz'' diyor.

9 yıl önce