Bir Avni Özgürel projesi olarak hayata geçirilen Kırımlı filmi, önümüzdeki hafta vizyona giriyor. Kırım Türklerinin yaşadıkları acıları, yazdığı romanlarla dünyaya duyuran Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar eserinden uyarlanan filmde, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında esir tutulan Tatar askerlerin yaşadığı acılara değiniliyor. Filmin yönetmenliğini Burak Arlıer üstlenirken senaryoda ise Atilla ve Nil Ünsal’ın imzası bulunuyor. Filmin başrollerinde Murat Yıldırım, Selma Ergeç, Bülent Alkış, Gülçin Santırcıoğlu yer alıyor. Filmi, yönetmen Burak Arlıel’le konuştuk. Kırımlı bir dönem filmi. Büyük bir prodüksiyonla kotarılan filmde gerçek bir hikâye anlatılıyor. 2. Dünya savaşı sırasında vatanını özgürlüğüne kavuşturmak için kendi özgürlüğünü feda eden, vatanı uğruna trajik bir rastlantı sonucu yakaladığı aşkını kaybetmeyi dahi göze alan onurlu ve cesur bir adam var karşımızda.
Gerçek hayat hikâyesine odaklanan film için yönetmen “Avni Özgürel ve Ayfer Özgürel ile yola çıktım. Cengiz Dağcı'nın Korkunç Yıllar kitabının senaryolaştırılması ben dahil olduktan sonra bir takım yeni fikirlerle daha hız kazandı. Atilla Ünsal ve Nil Ünsal tarafından kaleme alındı. Biz romandan esinlendik ve çok etkilendik. O dönemi, içine düştüğü zorlukları, savaşı ve aşkı elimizden geldiği kadar senaryolaştırıp filmi çektik” diyor. Filmin görüntü ve sanat yönetmenliğinin baskın biçimde öne çıktığı söylenebilir. Yönetmen teknik detayları aktarırken “Filmin çekimlerini gerçekleştirdiğimiz Bolu hepimiz için büyük bir tecrübe oldu. İki büyük gerçekle bir kez daha karşılaştık; soğuk ve çamur… Bu iki gerçek birleştiğinde hayat 5 kat daha zorlaşıyor. 7 hafta o soğuk ve çamur bize inanın çok şey kattı” cümlelerini kuruyor.
Peki, bir dönem filmi çekmenin zorlukları neler? Hele ki plato konusunda pek de gelişmemiş olan ülkemizde… Yönetmen Arlıel şöyle söylüyor: “Ülkemizde dönem filmi çekmek deveye hendek atlatmaktan inanın daha zor. Kırımlı filmini çekmek herkes adına zor ve meşakkatliydi. Ormanın derinliklerinde soğuk ve çamurla mücadele ederken aslında ortaya nasıl bir film çıkacağını biliyorduk. İnandığımız gibi de oldu."
Daha önce Türk Pasaportu’nu da çeken yönetmen, filmlerinin tarihsel arka planını kabul edip ekliyor: “Film çekmek için politik duruş sergilemek veya bir tarafın yanında yer almak benim tarzım değil. Olduğum yerden baktığımda ne görüyor ve hissediyorsam olduğu gibi aktarmayı yeğlerim her zaman. Türk Pasaportu’nda gerçekleştirmeye çalıştığım da bundan ibaretti.”
