|

Pabucumun sergisi

Sadberk Hanım Müzesi, koleksiyonunda bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine ait 127 çift ayakkabıyı tematik bir papuç sergisiyle ziyaretçilerine açtı. Sergi misafirlerini ayakkabı dünyasının 19. yüzyılına götürüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 7/12/2014 Pazar
Güncelleme: 20:22 - 6/12/2014 Cumartesi
Diğer

Her ne kadar bulunan ilk ayakkabı 10 bin yıl öncesine tarihlendirilen yavşan otu bitkisinin dallarından yapılmış bir sandalet olsa da aslında ayakkabının tarihi insanın tarihiyle başlıyor. Dünya şartlarına uyum sağlamak isteyen insanoğlu, dünyada var olduğundan beri ayaklarını dış şartlardan korumaya çalışmış. Bugün sadece moda değeri itibariyle üzerine düşündüğümüz ve ayağımıza geçirdiğimiz ayakkabının serüveni insanlık tarihi boyunca büyük maceralara da şahitlik etmiş. Antik Yunan’da sembolizm yüklenen ayakkabılar, evliliklerde genç kızın koca evine yaptığı yolculuğun taşıyıcı sembolü olarak algılanmış. Yunan aklı, bir ayakkabı üreticileri tanrısını bile icat etmeyi bilmiş.


KİLİSE ÖZEL FETVA YAYINLAMIŞ

Çok da önemsemediğimiz ama vaz da geçemediğimiz ayakkabının ele alınışı Bizans’ta inançların yedeğinde de gelişmiş. 15. Yüzyılda kilise, işini gücünü bırakıp ayakkabılarla ilgili fetvalar yayınlamış. Yüksek topuk ise 16. yüzyılın sonunda Venedikli aristokratların ‘yukarıdan bakmaları’na imkân veren bir ayrıntı olarak yükselmiş. 


İnsanın ‘onsuz yapamayacağı şeyler’ kategorisinde ilk sıralarda gelen ayakkabı, tarih boyunca tartışmalı başlıklara dâhil edilmiş olsa da koleksiyonculuğu 200 yıldan daha eskiye gitmiyor. Bugün dünyanın pek çok yerinde özel müzelere sahip olan ayakkabılar, sanayi devrimi sonrası geçmiş şaşasını bırakarak daha sade bir çehreye bürünür. Kaynaklara göre Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi Han’ın terekesi içinden para çıkmamış ama pek çok deri eşyayla birlikte bir de ‘sokman çizme’ çıkmıştır. Oğuzlardan beri dericilik konusunda uzmanlaşmış olan Türkler, Osmanlı döneminde de dericiliği ilerletmişler. 


AYAKKABININ DA PROTOKOLÜ VAR

Bir protokol imparatorluğu olan Osmanlı, ayakkabı konusunda renkleri ayrıca sınıflandırmış ve kimlerin hangi renk papuç giyebileceklerini belli bir sisteme bağlamış. Önce Müslümanlar ve gayri Müslimlerin ayırt edilebilmesi için farklı renklerde ayakkabı giymeleri zorunlu tutulmuş. Yeniçeri ocağında yayalar sarı çizme, bölükbaşları kırmızı, zabitler ise siyah çizmelerinden tanınır olmuş. Ulemanın papuçları ise mavi. Müslüman ahali sarı renk,  Yahudi ve Ermeniler ise siyah veya mor renk papuç giyebilmişler.


Mütevazi ve kıymetli

Ayakkabının tarihine ilişkin tüm bu bilgiler, kapılarını bu kez tematik bir sergiyle ziyaretçilerine açan Sadberk Hanım Müzesi’nde 31 Mayıs tarihine kadar sürecek olan Pabuç Sergisi’nden geride kalanlar. Sadberk Hanım Müzesi’ndeki ayakkabı koleksiyonu, aslında çok sayıda eserden oluşmuyor. Toplam 150 çiftten oluşan bu mütevazı ama benzeri olmaması açısından oldukça kıymetli olan koleksiyon nihayet özel bir sergiyle meraklılarının ilgisine sunuldu. İçinde seçkin örneklerin bulunduğu ayakkabıları, müze yönetiminin 2014’ün tematik sergisi olarak özel bir sergiyle ele almak istemeleri üzerine, ziyaretçiler için tarihten bugüne gelen pabuçları görme imkânı oluştu.


Orta Asya'dan pabuç getirmişem

Ayakkabı örnekleri arasında çizmeler, terlikler, papuçlar, potinler ve nalınlar da yer alıyor. Sergi, Osmanlı topraklarında üretilen ayakkabıların yanı sıra Orta Asya, Hindistan, Kuzey Afrika ve Avrupa’da üretilmiş ayakkabılara da ev sahipliği yapıyor. Sergideki örneklerin pek çoğu deri üzerine kumaştan işlenmiş özel parçalar. Sergilenen eserlerin büyük kısmı ise kadınlara ait. 


Osmanlı'da ikili giyim

Osmanlı’da ayakkabıda ikili giyimin söz konusu olduğunu söylüyor Sadberk Hanım Müzesi'nin müdürü Hülya Bilgi, evin içinde giyilen altı yumuşak tabanlı mest türü bir iç ayakkabı ve sert tabanlı dışarıda giyilen dış ayakkabı. Bunlar aynı renk ve işlemelere sahip oluyorlar. İkili giyimin, padişahlardan halka kadar Osmanlı toplumunda herkes tarafından kullanıldığını söylüyor Bilgi. Hatta bunun 20. yüzyılın başına kadar taşınmış bir uygulama olduğunu da belirtiyor. 


Sağ sol ayrımı sonradan başladı

Sadberk Hanım Müzesi’ndeki papuç sergisi, gidip yalnızca 19. yüzyıl ayakkabılarını seyrettiğiniz bir sergi değil. Ayakkabılardaki tasarım değişiklikleri üzerinden toplumsal pek çok okuma yapmak da mümkün. Osmanlı-Türk modernleşmesinin, papuç tasarım ve tarzlarından da okunabildiği sergi kataloğu ise hem ayakkabı görsellerini hem de hikâyelerini ayrıntılarıyla ziyaretçilere aktarıyor. 19. yüzyıla kadar ayakkabıların, sağ ve sol çiftleri arasında her hangi bir farklılık olmamış. Sağ ayağa geçirilen ayakkabı pekâlâ sol ayağa da geçirilebilecek şekilde düz yapılıyormuş. 19. Yüzyıl sonrası iki ayakkabının farklı olması gerektiği nihayet fark edilince ayrı üretim uygulaması da başlamış. Peşi sıra Osmanlı ayakkabılarının da sağ ve sol şeklinde ayırıldığını sergi üzerinden gözlemlemek mümkün. 


Değişen çok az şey

Ayakkabı renginin ya da desen ve işlemelerinin kıyafete uydurulması aslında ayakkabının tarihinde çokça olan bir başlık. Müzede kendi kıyafetinin altında sergilenen ayakkabılar, insan ve moda başlıklarının modern zamanlarda çok büyük değişikliklere uğramadığının en açık göstergesi. Osmanlı İstanbul’unun seçkin ailelerinin, Avrupa’dan ayakkabı sipariş etmeye başlamalarının tarihi de yine 19. yüzyıl ikinci yarısına denk geliyor. Pek çok ayakkabıda var olan hem Viyana hem de İstanbul damgası, Avrupa modasının o yıllarda da yakından takip edildiğini gösteriyor.

#Sadberk Hanım Müzesi
#osmanlı
#pabuç
9 yıl önce