|
Hafızamda kalanlar
“Yıl 1988… 1 Mayıs. Hürriyet'in esrarengiz patronu o gün peçesini çıkarıp attı. Yüzünü kamuoyuna ilk kez gösteriyordu. “Basın için dünyada 'beş büyük kuvvetten birisidir… dördüncü kuvvettir' derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil. Hakimiyet elbette kayıtsız şartsız milletindir. O başka. Ama birinci kuvvet Türkiye'de ordu mu? Hayır… Basındır… İkincisi ordudur… Çünkü orduyu ihtilallere basın hazırlar…“ dediği an yumruğunu masaya vuruyordu. Bu açıklama o günlerde çok yadırganmadı. Çünkü o basın imparatoruydu. Babıali'nin amiral gemisi Hürriyet gazetesinin imtiyaz sahibi Erol Simavi'ydi. Simavi'lere ne pes dedirtti? 6 yıl sonra ,1994 yazında mağrur imparatora gazetesini Aydın Doğan'a sattıran sebepleri bilmiyoruz.”

Yukarıdaki satırları İrem Barutçu'nun Simavi ailesini anlatan kitabından aldım. Bir gazetenin Türk siyasi hayatını etkileyen bazen de yön veren serüveni üzerine yazılan kitap aslında medya kadar siyasi tarihimiz üzerine de ufuk açıcı bilgiler taşıyor. Kitabı okurken hep “Hürriyet'in asıl sahibi kim” sorusu ister istemez akla geliyor. Gazete ilk manşetini 1Mayıs 1948'de atsa da 1870'lerden beri uzanan bir derin tecrübeyi de taşıyor. Simavilerin gazeteyi neden Aydın Doğan'a satmak zorunda kaldıkları ve sonra da adeta ortadan kayboldukları sorusu hala cevapsızdır. Bu sorunun dışında, aynı sermaye grubunun OHAL bölgelerindeki ticari ve siyasi ilişkileri de cevaplanmamış başka sorular arasındadır. Bu sebeple logosunda “Türkiye Türklerindir” yazısı dururken Hürriyet gazetesinin HDP'ye verdiği destek bir başka soru işareti oluşturmuyor mu?


1993-2001 yılları arasında Özal'ın öldürülmesiyle başlayan süreçte Türkiye, en karanlık dönemlerinden birisini yaşadı. Sadece bu dönem manşetlerine bakmak bile, Kürt meselesi bir tarafa Kürtlere ve azınlıklara insan olarak nasıl baktığını çok iyi özetler. O dönemde medyada aktif çalışan birisi olarak Hrant Dink'ten Ahmet Kaya'ya, Ayşe Önal'dan Vivet Kanetti'ye, Zeynep Atikkan'a, Gülay Göktürk'e, Ali Bayramoğlu'na, Cengiz Çandar'a, Nazlı Ilıcak'a, Mehmet Altan'a, Derya Sazak'a ve daha sayamayacağımız pek çok insana karşı bu yayın grubunun

tutum ve üslubu ortadadır. Yakılan köyler, faili meçhuller, insan hakları ihlalleri, işkenceler, cumartesi anneleri apaçık ortadayken onları yok sayıp, Kürtleri hizaya getirmeye çalışan Hürriyet'in desteğini kabul edip etmemek Kürtler için bir onur meselesi olmalı.


Bu arada bu saydığım isimlerin epey bir bölümü o günlerde muhafazakar kesimin tek yayın kanalı olan Kanal 7'de ve Yeni Şafak gazetesinde yer bulabilmişti. O dönemde Kürtlerin yaşadığı mağduriyeti bir tek biz dile getirebiliyorduk. Programlar arşivlerde sabit. Bu sebeplerle şimdi yazılıp çizilenleri hafızamıza hakaret olarak görüyorum. HDP'nin barajı geçmesine elbette hem olumlu bakıyor hem de çok önemsiyorum. Ancak bu aynı zamanda Hürriyet'in misyon edindiği Türkiye'nin resmi ideolojisinde büyük bir kırılmadır. Hürriyet, bu kırılmaya misyonu dışına çıkarak mı destek vermiştir?


Bu sonuç, 'devletin ve ona destek veren elitlerin güçlü ve haklı, bireyin güçsüz ve haksız olduğu' bir sistemi değiştiren, birey haklarını güçlendiren Ak Parti hükümetinin bunu tahkim etmek için çıkarttığı yüzlerce kanunun sonucudur. Halkın desteklediği Ak Parti iktidarı sayesinde artık devletin vatandaşına bakışı değişmiştir. Geçen haftaki seçim sonuçlarını; bu değişimin devamlılığında ortaya çıkan zigzaglara ilişkin bir uyarı olarak okumak gerekir. Halk hem uyarıyor, hem de daha demokratik bir toplum oluşturma misyonunu yine Ak Parti'ye veriyor. Bundan sonra, her şeyi siyaset arenasında halledilebilir bir noktaya da getiriyor. Bu sürecin Ak Parti için daha güçlü bir canlanmaya vesile olacağına inanıyorum. Çünkü CHP ve MHP gibi kemikleşmiş bir yapısı yok.

Halkı anlamaya ve hizmet etmeye odaklanmış siyaset anlayışını merkeze alması kısa sürede toparlanmasını sağlayacaktır.

02.03.2001

Bu tarihlerde Parti kimliğini konuşmak üzere yaptığımız bir toplantıdan bazı notlar paylaşmak istiyorum. “Bu partiyi halk kurdu. Halk bizi görevlendirdi. Herhangi bir partinin devamı değiliz, tanımlanan değil tanımlayan partiyiz.

Toplumun değerlerine saygılı bir partiyiz. Özgürlüklerin hepsi kabulümüzdür.

Kürtler azınlık değildir, bizzat vatandaştır. Onların varlığı zenginliktir.

Demokrasi, yerelleşme ve sivilleşme temel ilkemizdir. Sosyal politikalara ilişkin kanunlarda bile devlet kelimesi 154 kez, vatandaş kelimesi ise 17 kez geçiyor, bunun değişmesi lazım….”

LOCADAN…

- Ne çok “ben demiştim” diyen var. Bunların söylediklerini duymama sebebimiz acaba fısır fısır konuşmaları olabilir mi?

- Ak Parti seçmeni “Yeni Türkiye” sözüne de tepki gösterdi. 13 yıllık iktidar sürecinde yapılanlar güçlendirip uygulamaya geçildikten sonra “yeni” olanı konuşmak lazım. Henüz o aşamada değiliz, önce muhafaza edilmesi gerekenlere yoğunlaşmak lazım.
#Ak Parti
#özal
#seçimler
#hdp
#Yeni Şafak
9 yıl önce
Hafızamda kalanlar
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu