|
Bu çılgınlığa bir son vermeli…
Suriye iç savaşı ile cereyan eden büyük çatışmaların, toplumsal yarılmaların, DAİŞ gibi garip örgütler üzerinden yaşanan demografik yıkıcı hareketliliğin 1. Dünya Savaşı şartlarını yanıbaşımızda hortlattığı günlerde, sahip olduğumuz huzur ve istikrarın ne kadar değerli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

Türkiye bir yandan iki milyona yakın talihsiz göçmeni ölümden kurtararak dünyanın, en azından BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres ve BM İyiniyet Elçisi Angelina Jolie'nin takdirini toplamış durumda. Birkaç bin göçmen için AB'nin Sırbistan sınırına utanç duvarı inşa ettiği bir dünyada Türkiye yüzyılın insanlık dersini veriyor.

Bu noktada dört ülkenin coğrafyasında yer alan Kürtler yaşanan gelişmelerin odak noktasındalar. Geç ulus devlet ve milliyetçiliğin etkisindeki PKK ve PYD, konjonktürün bir devlet kurma yönünde çok elverişli olduğunu düşünüyor olmalılar ki, Kobani meselesi ortaya çıktığından beri, zaten Öcalan'ın birlikçi yaklaşımına mesafeli olan tutumlarında artık kendilerini daha da özgür hissetmeye başladılar. Öcalan'ın arkasında ABD, İngiltere ve muhtemelen İsrail ve İran'ın da olduğu bu rüzgâra karşı duramayacağını düşündüler.

Haksız da değiller.

Bu durum PKK/PYD'nin, ülke içinde AK Parti ve Sayın Erdoğan'a karşı verilen amansız mücadelenin merkezine taşınmasını sağladı. CHP, Doğan ve paralel medyanın desteği ile, HDP üzerinden PKK/PYD ülke içini etkileyecek bir güce kavuşturuldu. HDP, şiddetle tamamen ilişkisi koparması, birlik ve eşitlik temelinde siyaseten PKK'ya karşı güçlenmesi ve PKK'nın silahları ile birlikte sınırları tamamen terk etmesi sonrasında ancak elde edeceği siyasal güce, bu ittifak sayesinde ters rotadan ulaştı. Bu ise, aslında HDP üzerinden ayrılıkçı eğilimi kesinleşmiş PKK'nın Türkiye siyasetini içeriden fethetmesi anlamına geldi.

Bu sonucun sorumlusu, Çözüm Süreci'ni başlatan aktör değil, bu sürece önce karşı çıkıp, sonra PKK meşrulaştırıcısı görevi üstlenen CHP'nin başını çektiği ittifaktır. Sadece ve sadece Sayın Erdoğan ve AK Parti'nin hal edilmesi çılgınlığına kapılan bu ittifak, oluşabilecek komplikasyonlar konusunda son derece sorumsuz bir yol izledi. Hak ihlalleri, infazlar ve güvenlikçi politikalar yüzünden ülkenin batısından duygusal olarak kopmuş, Ankara'ya mesafelenmiş Kürtlerin, uygun konjonktürde fiziken de kopmayı göze alabilecekleri bir ortamı normalleştirmek için mecbur olunan Çözüm Süreci, belki de bu ülkenin birlik içinde barışçı ve demokratik bir düzene geçebileceği son şanstı.

Gerçekçi bir temelde diriltmeyi başarabilirsek hala da öyle…

Sadece oligarşik egemenlik tekeline yeniden kavuşmak için Sayın Erdoğan'a açılan itibarsızlaştırma ve hal etme kavgası, CHP ve bu ittifakı bu noktalara sürükledi. Oysa hem CHP, hem MHP ve tabii ki HDP sorumlu ve art niyetsiz davranabilselerdi, bu yükü tek başına kaldırmaya çalışan AK Parti'yi yalnız bırakmayıp, hadi destek vermeseler de, köstek olmasalardı, bugün çok daha olumlu bir noktada olabilirdik.

Artık akılları başa toplamak gerekiyor.

Hem Türkler, hem de Kürtlerin kaybetmediği bir oyunu bu bölgede kurmak çok zor. Her halükarda yan yana yaşayacak iki halkın birlikte aynı kaderi paylaşacakları ve bu kaderin ancak işbirliği yapılması halinde olumlu bir seyir izleyeceği de ortada. PYD'nin Suriye'de sırtını ABD veya diğer ülkelere değil, Türkiye'ye dayayacağı bir rota çizmek, herkesin kazanacağı bir süreç açmak, ama kazançtan önce, herkes için çok acılı olacak bir kırılmanın önüne geçmek adına şart.

Bu konuda Türkiye'nin çok incelikli bir strateji üretmesi ve bu stratejinin CHP, MHP ve HDP tarafından desteklenmesi gerekiyor. Türkiye'de asgari yüzde 41 olan muhafazakâr sosyoloji ve onun siyasi hareketi buhar olup uçmayacak. Bu kesimlere dönük sürek avının, düşmanca tutumun, gayriahlaki ve antidemokratik olmaktan da öte, ülkeyi felakete sürüklediğini görmek lazım.

Belki bir yüzyıl daha sürecek, sürekli kanayacak, kimseye de nihai bir sonuç sağlamayacak bir yara açmamak için, işte şu anda fırsat satın alınabilir. Ankara'ya gelen Salih Müslim Türkiye'yi yatıştırmak için değil, Türkiye ile birlikte, demokratik bir geçiş için işbirliği yolları aramalı, PKK ve HDP ise AK Parti'nin arkasından dolanmayı bırakmalı. Türkiye'nin de soğukkanlı ve Kürtleri içerecek şekilde bir devlet aklı ortaya koyması gerekli. Ama tüm bunların olması için artık dürüst bir çerçeveye sadık kalınmalı.

Seçimlerle AK Parti veya bir başka hükümetten “kurtulmak” mümkün. Yarın öbür gün de cumhurbaşkanlığını CHP veya başka bir partinin adayı kazanabilir. Ancak ülkenin toplumsal barışını, işleyen demokrasisini, birliğini ve istikrarını Allah muhafaza bir kaybettikten sonra geri kazanmak o kadar kolay olmayabilir.

Bu çılgınlığa artık bir son vermenin zamanı. Diktatörlük söylemleri ve linç kampanyası bir son bulmalı. Siyasi ve demokratik sınırları çoktan aşan bu savrulmanın ülkenin geleceğini tehlikeye attığını her sorumlu siyasi parti lideri görmeli.
#abd
#hdp
#seçim 2015
9 yıl önce
Bu çılgınlığa bir son vermeli…
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu