|
Cumhurbaşkanı'nın masasından bildiriyorum
7 Haziran seçimlerine damgasını vuracak tartışmalardan biri şüphesiz ki başkanlık sistemi olacak. AK Parti bu konuda net. Başbakan Davutoğlu, ”Net olarak ifade ediyorum bu sistemin değişmesi lazım. Ya pür parlamenter sistem olması lazım ya da başkanlık sistemi olması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız haklıdır, bu sistem bir yetki çatışmasını beraberinde getiriyor. Halk tarafından Cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşmişse, bunun başkanlık sistemi yönünde değişmesi doğru olur. Başkanlık sistemine geçilmesi doğrudur” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise zaten bir süredir başkanlık sistemiyle ilgili kampanya yürütüyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda başkanlık sistemi hakkında çalışmaları olan bir grup akademisyenle bir araya gelmişti. “Türk tipi başkanlık” modelinin ortaya atıldığı yemekten söz ediyorum. Cumhurbaşkanı’nın sistemin özüne ilişkin düşüncelerini yansıttığı için, daha önce yazdığım sohbetin ikinci bölümünü de paylaşmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı, icradan gelen bir kişi olarak mevcut sistemin sıkıntılarını anlatıyor ve yeni bir sistem tartışmasına ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. “Başkanlık sisteminin akşamdan sabaha olmayacağının farkındayım ama bu konu tartışılsın, olgunlaşsın” diyor.

Bu arada kendi kafasındaki modelin ipuçlarını veriyor.

Türk tipi başkanlık sistemi deniliyor ama burada kuvvetler ayrılığı mı esas alınacak yoksa güçlerin temerküzü mü? Bu not Hürriyet yazarı Taha Akyol için.

“Güç temerküzü istemiyoruz” diyor Cumhurbaşkanı. Güç birliği istemiyor ama bildiğimiz anlamda bir kuvvetler ayrılığına da taraftar değil.

Güçlerin tek elde toplandığı bir sistem istemediğini söylüyor. Örneğin kısa bir süre önce ziyaret ettiği Meksika’da gücün tek elde toplandığı bir başkanlık sistemi hakim. Yasama, yürütme ve yargı başkanın elinde toplanmış durumda. Cumhurbaşkanı isim vererek Meksika modelinden söz ediyor ama olumlu anlamda bir referans vermiyor.
Erdoğan kafasındaki modeli şöyle anlatıyor:

“Güçlü bir Meclis

Güçlü bir icra

Güçlü bir yargı

Ama bunlar birbirine muhtaç olsun, birbirini dengelesin”

Cumhurbaşkanı ile akademisyenler arasındaki Amerikan sistemi ve AK Parti’nin TBMM Uzlaşma Komisyonu'na sunduğu başkanlık önerisi üzerinde yoğunlaşılıyor.

İsterseniz önce, Türk tipi başkanlık sistemini savunan ve ”Bal gibi olur” diyen Cumhurbaşkanı’nın buna ilişkin sözlerini aktarayım.

“Tarihimize, kültürümüze ve bünyemize uygun olmalı”

Erdoğan, sistemin kendine biçtiği role uygun olarak hareket eden değil, sistemi zorlayarak kendi rengini veren bir lider. Başkanlık sisteminde de ithal bir model tercih etmek yerine, Türkiye’ye özgü bir model olsun istiyor. Amerikan tipi başkanlık sistemi en başarılı uygulama olarak gösteriliyor. Erdoğan, Türk tipi başkanlık sistemini gündeme getirirken, Amerika’daki sistemin zaaf noktalarına dikkat çekiyor.

Ve masada Amerikan sisteminin zaafları ve Türk Tipi sistem olmazsa olmazları üzerine bir fikir alışverişi başlıyor.
1-ABD’deki sistemin en büyük zaaf noktalarından biri bütçe. Bütçe kabul edilmeyince sistem kilitleniyor. ABD, uzlaşma kültürünün gelişmesi nedeniyle bunu aşabiliyor ama bizde kamplaşma olması nedeniyle sistem ciddi bir krize girebilir.

2-Sistem krize girdiği anlarda Fransız sisteminde olduğu gibi eşzamanlı olarak fesih sistemi getirilmeli. Cumhurbaşkanı ile Meclis birbirini fesih edip seçimlere gitmeli. Arayışa girip bir parantez açmak istiyorum. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Süleyman Demirel de Meclis'i fesih etme yetkisini istemişti. Ancak Demirel bunu tek taraflı fesih olarak gündeme getirmişti.

3-Cumhurbaşkanlığı kararnameleri.

AK Parti’nin Meclis'e sunduğu teklifte insan hakları dışında Cumhurbaşkanı'na kararname çıkarma yetkisi tanınıyor. Ancak kanunla düzenlenen alanlarda kararname çıkarılamayacağı hükme bağlanıyor.

Bir istisna daha var. Eğer Cumhurbaşkanı bir konuda kararname çıkarır ve Meclis bunu kabul etmezse, aynı konuda Meclis kanuni bir düzenleme yaptığı taktirde kanun, kararnamenin önüne geçiyor. Ya da Meclis'e 110 imza ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açma imkanı getiriliyor.

4-Başkanlık sisteminde kazanan her şeyi alıyor. Bizdeki sistemde kazananın her şeyi aldığı değil, muhalefeti de tatmin edebilecek bir sistem üzerinde çalışılması fikri gündeme geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemini hızlı karar alma ve hızlı icraat açısından önemsiyor.

Başkanlık sisteminin bizim açımızdan bir de görünmeyen yüzü var. Askeri darbeler ve vesayet süreçleri. Bizim tarihimizin en önemli parçası bu. Başkanlık sistemi ile bunlar tarihe gömülecek.

Hukuk adamları birkaç konuda ciddi uyarılarda bulunuyorlar.

1-Türkiye’de kutuplaşma çok yüksek. Dünyada yüzde 5, Türkiye’de yüzde 20. Siyasi kutuplaşmayı düşürmek gerekiyor.

2-Başkanlık sistemi ile federalizm gelecek korkusu var.

Muhalefetin bir temsil alanı olmalı.

Üçüncü unsuru ise Cumhurbaşkanı ekliyor. Tek adamlık meselesi.

Erdoğan, ”Benim şahsi bir sorunum yok” diyor ve ardından devam ediyor:

“Ben Cumhurbaşkanıyım. Önümde 5 yıl var. Benim görüşüm iktidarda. Benim içinden geldiğim parti yüzde 49’la iktidarda. 7 Haziran’dan sonra da benimle uyumlu bir hükümet gelecek. Benim şahsi bir sorunum yok”

Tek adamlık tartışmasına geçen yazıda geniş yer verdiğim için burada kısa geçiyorum. Anayasa hukukçuları, tarihi önceden açıklanmış periyodik ve açık seçimlerin yapıldığı ülkelerde tek adamlığın olamayacağını kaydediyorlar. Ama şuna da değinmeden geçemeyeceğim. İki yazı da aktardığım tartışmalar tek adam iddialarına muhatap olan, Cumhurbaşkanı’nın masasında gerçekleşiyor. Siz gidin de bu tartışmayı tek adamların yüzüne karşı yapın bakalım?

Cumhurbaşkanlığı sofrasından yaptığım yayını Prof. Hasan Tahsin Fendoğlu’nun bir tespiti ile sonuçlandırmak istiyorum.

“Türkiye, imparatorluk bakiyesidir. Başkanlık sistemi, ilaç gibi bir sistem olur. Başkan birleştirici olur”
#Cumhurbaşkanı
#Erdoğan
#Başkanlık sistemi
#AK Parti
#Davutoğlu
9 yıl önce
default-profile-img
Cumhurbaşkanı'nın masasından bildiriyorum
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..