|
Erdoğan-Davutoğlu aile fotoğrafı

1987 seçim kampanyasıydı.

Turgut Özal’la “Arım balım peteğim” şarkıları eşliğinde ANAP’ın seçim otobüsünde Bingöl’e doğru gidiyorduk.

Özal’ın, her yaptığı açıklama ile gündem belirlediği günlerdi.

Özal, ”Oynak merkez teorisini” gündeme getirmişti.

Özal’a bu işin nasıl olacağını sorduk.

Dudaklarını büzdü, ”Bir merkez olacak. Bu merkezin bir odağı olacak. Ama nerede boşluk varsa oraya akacak. Sağda boşluk varsa sağa, solda boşluk varsa sola” diye anlatmıştı.

Oynak merkez tutmadı. Zaten Özal’dan sonra ANAP diye bir parti de ortada kalmadı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun MİT Müsteşarı Hakan Fidan konusundaki kanaatinin değişip değişmediğinin sorulması üzerine, ”Aynı görüşteyim” karşılığını vermesi, Özal’la ilgili anekdotu aktarmama neden oldu.

Önceden siyasetçi dedin mi herkese mavi boncuk dağıtan, “Dün dündür bugün bugündür” ilkesini şiar edinen kişi demekti.

Erdoğan, bu algıyı kırdı. Aleyhine olacağını bilse dahi doğruları söylemekten sakınmadı.

Başbakan Davutoğlu’nun da şimdiye kadar, ”Yok ben öyle demek istememiştim” dediğine tanık olmadım.

O nedenle Hakan Fidan konusunda düşünceleriniz değişti mi diye sorulunca, ”Değişmedi” demesine şaşırmadım. Tersini söylese benim için sürpriz olurdu. Ahmet Davutoğlu o zaman kendisini inkar etmiş olurdu.

AK Parti kadrolarının devlet yönetimine kazandırdığı güzel gelenekler var. Örneğin Başbakan eşiyle birlikte Cumhurbaşkanı’na aile ziyaretinde bulunabiliyor. Ya da Cumhurbaşkanı torununu da alıp Başbakan’a akşam yemeğine gidebiliyor.

Üzerinden kısa bir süre geçti ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun aile sıcaklığını yansıtan karşılıklı ziyaretlerde verilen o fotoğrafın yeterince değerlendirildiği kanaatinde değilim.

Türkiye’de sistem, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın uyumlu çalışması üzerine kurulmuş değil. Bu sistem sorun üretir mi diye sormamak lazım. Bizatihi kendisi sorun olan bu sistemde sorun çıkarmadan bu ilişkileri yürütmek mümkün olur mu diye sormak gerekir.

Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer gibi birisi döneminde dahi, sorunları krize çevirmeden ülkeyi yönetmeyi başardı. Sezer’i seçip Çankaya’ya çıkaran Ecevit dahi bunu başaramamıştı. MGK’daki Sezer-Ecevit kavgası Türk siyasi tarihinin en ağır krizlerinden birinin yaşanmasına neden olmuştu.

Ama aynı Sezer’le Erdoğan kavga etmeden ülkeyi yönetmeyi başardı. Abdullah Gül- Erdoğan ilişkisi ise uyum ve istikrarın ülkeye neler kazandırdığını göstermesi açısından değerli bir örnekti. Hiç sorun yaşanmadı mı? Bakanlar kurulu listesinin değiştiği, yasalar çıkmadan önce Cumhurbaşkanı’nın bilgi alıp, değişiklikler yaptığı dönemler oldu. Ama bu hiçbir zaman yönetim krizine dönüşmedi.

Ahmet Necdet Sezer döneminde buna tanık olabilir miydik?

Aynı partiden olmalarına rağmen Tansu Çiller’in Özer Bey’i de alarak Demirel’leri ziyaret ettiğine tanık olabildik mi?

Ya da Mesut Yılmaz, Berna hanımla birlikte Özal çiftine çay içmeye gitti mi?

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Başbakan Davutoğlu eşleriyle birlikte ziyarette bulundular.

Siyaset ve devlet hukuku kadar önemli bir nokta da aile hukuku. AK Parti kadroları Cumhurbaşkanı ya da Başbakan oldular. Bakanlık koltuklarına oturdu ve parti yöneticisi oldular. Ama bu aile hukukunu kaybetmediler. Devlet yönetiminde, siyasi süreçlerde bu hukukun birçok konuyu sorun olmaktan çıkardığına inanıyorum.

Milletvekili adaylığına sıcak bakmadığını söylemesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Hakan Fidan konusundaki görüşlerinin değiştiğini sanmıyorum. Fidan’la ilgili eski sözleri hatırlatılsa Erdoğan, “Yok artık öyle düşünmüyorum” mu diyecek.

Erdoğan, paralel yapı konusunda dahi ”Ne istediler de vermedik” demekten, “Yanıldığını, aldatıldığını” itiraf etmekten çekinmemiş birisi. MİT Müsteşarlığından ayrılması konusunda eleştirilerini söylemekten kaçınmadığı gibi, Hakan Fidan’ın şahsıyla ilgili fikri değişse onu söylemekten de imtina etmez.

AK Parti siyasi geleceği açısından çok önemli bir seçime giriyor.

1-AK Parti ilk kez Erdoğansız bir seçime girecek. Şimdiye kadar girdiği 9 seçimi kazanan liderini Cumhurbaşkanı yapan AK Parti, Erdoğansız ilk seçim sınavını verecek.

2-Erdoğan gibi karizmatik bir liderden sonra AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanlık görevini üstlenen Ahmet Davutoğlu’nun ilk seçim sınavı olacak.

3-AK Parti’nin kurucularından Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerini üstlenmiş olan Abdullah Gül varken, Erdoğan’dan sonra emaneti üstlenen isim olan Davutoğlu, seçimlerde sadece dışarıya karşı değil, içeriye karşı da bir sınav vermiş olacak.

4-Başkanlık sisteminin geleceğinin, Erdoğan ile Davutoğlu’nun konumlarının etkileneceği kritik seçim olacak.

Bu seçimde AK Parti muhalefet partileri ile yarışacak. Milletin Anayasayı değiştirecek bir çoğunluk verip vermeyeceği sandıklar açılınca ortaya çıkacak.

Ama daha da önemlisi;

AK Parti bu seçimlerde muhalefetle değil, kendisiyle yarışacak.

Bu seçimlerde AK Parti’nin rakibi AK Parti olacak.

Lider değişimine rağmen AK Parti yüzde 50 civarındaki oy oranını koruyorsa bunun bir anlamı var demektir.

Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan- Başbakan Davutoğlu modelinin tuttuğunu gösterir.

Erdoğan-Davutoğlu uyumunun toplumda bir sinerji meydana getirdiği anlamını taşır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başbakan Davutoğlu ilişkisinin siyasi istikrarı devam ettireceğine olan inancı ortaya koyar.

AK Parti’nin yapacağı bu sihirli tabloyu korumaktır.

Bu modele zarar vermemektir.

Bu değerli vazoyu kırmamaktır.

#Turgut Özal
#ANAP
#Hakan Fidan
#MİT
9 yıl önce
Erdoğan-Davutoğlu aile fotoğrafı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle