|
Önce ‘Okyanus’, şimdi ‘Akdeniz’..

Külüstür teknelerle Akdeniz'e açılan 300 Afrikalı daha dalgalar arasında yitip gitti. Sadece geçen yıl Akdeniz'de 3500 civarında Afrikalı can verdi. Kaç yıldır bu insanlık utancına tanık oluyoruz. Avrupa ise olan-bitene kör ve sağır. Tarihin ibresini 400 yıl geriye çeviriyoruz. Bu kez “Akdeniz” değil “Okyanus”tur Afrikalıları yutan canavar. Yurtlarından koparılarak zincire vurulan genç Afrikalıların rotası Amerika’dır. Avrupalılar 1500’lerden 1800’lerin sonlarına kadar hiç durmaksızın köle taşıdılar. Binlercesi Okyanus'u geçemeden öldü.

Eduardo Galeano’nun “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” kitabında yer alan bilgilere göre, 17. Yüzyıl'da, ortakları arasında II. Charles’ın da olduğu “Kraliyet Afrika Şirketi” yüzde 300 oranında kâr payı dağıtıyordu. Oysa şirketin 1680-1688 yılları arasında gemilere yüklediği 70 bin köleden sadece 46 bini Okyanus'u geçebildi. Bir kısmı salgın hastalıklardan ve beslenme yetersizliğinden öldü. Bir kısmı yemek yemeyerek, kendilerini zincirleriyle asarak ya da köpekbalıklarının kaynaştığı Okyanus'a kendilerini atarak intihar etti. Atlantik’te kaç Afrikalının öldüğü tam olarak bilinmiyor ama Prof. Hovard Zinn’in tahmini şöyleydi:

“1800 yılına kadar 10-15 milyon Afrikalı, Amerika'ya getirilmişti. Bizim modern medeniyetlerin başlangıcı olarak gördüğümüz bir çağda Afrika, tahminen 50 milyon insanını kölelik yolunda kaybetti.”

16. Yüzyıl ile 19. Yüzyıl arasında Amerika’daki altın ve gümüş madenleri keşfedildi. Yerli nüfus köleleştirilip maden ocaklarında zorla çalıştırıldı. “Doğu Hint Adaları” işgal ve yağma edildi. Afrika kıtası bir zenci avı alanı haline getirildi. Amerikadaki altın ve gümüş Avrupa’ya aktarıldı. “Hollanda Hindistan Şirketi” Endonezya’dan büyük bir ganimet topladı. Fransız sermayesi köle ticaretinden semizledi. İngilizler bir yandan Antiller’deki köleleri çalıştırarak, bir yandan Hindistanı yağmalayarak inanılmaz bir sermaye birikimi sağladılar. Zenci ticareti ise diğer bütün kaynakların temeli; dişlinin her parçasını harekete geçiren bir zemberek idi.

“Kapital” adlı baş yapıtında Karl Marks bütün bunların kapitalist üretim çağını haber veren olgular olduğunu ve ilk birikim döneminin temel etkenlerini meydana getirdiklerini vurgular. Ernest Mandel’in yaptığı hesaba göre bütün bu kârların toplamı, 1800’lerde Avrupa’daki sanayi alanlarına yatırılan sermayelerin toplamını aşıyordu. Bu muazzam sermaye birikimi ‘teşebbüs ruhu’nu canlandırmış ve ‘Sanayi devrimi’ne atılım kazandırmıştı. Uluslararası zenginliğin Avrupa yararına gerçekleşen bu büyük çaplı tekelleşmesi, yağmaya uğrayan ülkelerin birikim sağlamalarına engel olmuştu. Batılılar bu kadarla da yetinmediler. 20. Yüzyıl başlarında Afrika tamamen sömürgeleştirilmiş haldeydi. Afrika’nın sadece insanları değil doğal zenginlikleri de kaçırıldı. 400 yıl Kuzey Afrika’yı elinde tutan Osmanlı’yı kapitalizme geçmediği için eleştirenler aradaki bu büyük ahlakî mesafeyi hesaba katmıyorlar.

Prof. Michael Mann’a göre ekonomilerin karşı konulmaz bir şekilde kapitalist olması dünyayı büyük bir tehditle karşı karşıya getiriyor. Mann küresel ısınma ve sera gazları salınımları ile bağlantılı bir felaketten söz ediyor. Ekonomilerin kapitalist yoldan gitmeye devam etmeleri halinde muazzam göç dalgalarıyla, su kaynakları savaşlarıyla ve dünya çapında ama daha da kaotik yoğun çatışmalarla yüz yüze geleceğiz. Daha iyi bir hayata susamış insanlarla yüklü olarak Akdeniz'e açılan külüstür tekneler bu kehaneti doğruluyor.

#akdeniz
#okyanus
#afrikalı
#köle
9 yıl önce
Önce ‘Okyanus’, şimdi ‘Akdeniz’..
Kaybedilmiş eski bir savaş
Kara dinlilerle milletin savaşı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı