İnan bana fikirleri didik didik edip, perişan etmenin lezzetini kimse bilemez. Keşke sürekli olayları ve insanları konuşanlar bunları anlasa değil mi?
Aslında meseleyi öyle fikir, dünyayı değiştirme, derya deniz ilim falan meselesine getirmek istemiyordum. Ben daha insani, her gün hayatta yaptığımız o muhteşem güzel davranışlardan bahsetmek istiyordum. Günlük, gündelik hayatta her zaman yapageldiğimiz ama şimdilerde kaybettiğimiz için eksikliğini hissettiğimiz sıradan şeyleri anlatacaktım sana. Mesela komşunun biri öldüğünde evimizde yas tutulurdu, televizyon, radyo kapatılırdı, yüksek sesle gülünmezdi. Annelerimiz yemekler yapar götürürdü cenaze evine, mahallenin en becerikli adamı mezar yerini, mezara konacak tahtları falan ayarlardı hemen.
Dostum diyeceğim, komşuluğun, dostluğun, mahalleli olmanın, yol arkadaşı olmanın bir anlamı vardı. Hesapsız olmak, sanırım en çok özlediğim konu. Hesapsız ve plansız dost olmak, güvenmek, sevmek...
Köşelerde kaybettiğimiz, hayat değişiyor, ne yapalım yaşamın kuralı bu diye kendimizi ikna etmeye çalıştığımız, o küçük şeyler meğer ne anlamlıymış. Bizi insan yapan, millet yapan, Müslüman yapan şeylerdi onlar. Sıradan, basit, hayatın içinden ama çok değerli, o bir köşede unuttuğumuz şeyler... Sana bunları anlatacaksın aslında iki gözüm.