İslam tarihi içerisinde Cemaatin yöntem ve usullerini kullanan başka bir yapıya rastlanmaz. Hep benzetilen Hasan Sabbah örgütü belki biraz benzeyebilir ama yine de Cemaatin kendine has, eşsiz sayılabilecek yöntemleri var. Şunu da belirteyim, Cemaatin tüm örgütlenme biçimi ve yaptıklarının tam anlamıyla çözüldüğü kanaatinde de değilim. Şu anda kadar öğrendiklerimiz bizi şok ediyor, tümünü öğrendiğimizde ne olacak bilemiyorum.
Sadece İzmir’deki casusluk ve fuhuş dosyasının detayları ortaya çıksa, akıllara durgunluk veren suç oluşturma taktiklerini görmüş oluruz. Bunu araştıran üst düzey emniyet yöneticilerinin bana söylediği cümle şuydu: “Bu, bütün polis tarihinde karşılaştığımız en tuhaf ve akıl almaz suçlu üretme biçimi.”
Bence en büyük şoku yaşayanlar şu anda İstanbul Adliyesi’ndeki usulsüz dinlemeleri araştıran savcılar. Onlar, Cemaatin hukuk içerinde suç oluşturma, suçlu üretme ve buradan örgüt çıkarma konularına vakıf oluyor. Öğrendikçe de ne büyük şok yaşadıklarını etrafındakilerle paylaşıyorlar. Onların da söylediği, bugüne kadar yargı ve hukuk tarihi içinde böyle akıl almaz bir suç ve suçlu üretme taktikleri görmedikleri yönünde.
Eğer Milli Eğitim Bakanlığı’nda Müsteşar Sayın Yusuf Tekin rahat konuşacağı bir ortam oluşsa, bakanlık içinde Cemaatin yaptıklarını kamuoyu ile paylaşır sanırım. O da sınavlarda ve terfilerde gördüğü akıl almaz usulsüzlüklere şaşırıyor. TSK, TÜBİTAK, Maliye gibi kurumlarda olanları siz düşünün artık.
Soruya hala cevap bulmadık, Cemaat nereden öğrendi bu taktikleri? Bir konuşmasında Cemaatin eski yöneticilerinden Latif Erdoğan, Cemaatin CIA bağlantısından ve CIA içindeki Yahudi damarıyla olan ilişkisinden bahsetmişti. Hoca’nın bu ekiple görüştüğünü, zaman zaman hesap verme durumunda kaldığını söylemişti. Diyelim ki Latif Bey duruma vakıf değil ya da kızgınlıkla böyle şeyler söylemiş olsun.