|
Anayasa Mahkemesi ve seçim barajı

Seçim barajıyla ilgili tartışmalar barajla ilgili yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar devam edeceğe benziyor. Ne var ki, tartışmaya basılı ve görsel medyada katılan bazıları elmalarla armutları karıştırmaya ve akıl yürütmede anlamı olmayan gülünç örneklerle tezlerini doğrulamaya çok hevesli.

Seçim sisteminde baraj uygulamak demokrasilerde hiç görülmeyen bir şey değil. Birçok demokratik ülkede baraj var. Ancak, Türkiye’de demokratik temsile zarar verebilecek yükseklikte bir baraj uygulanıyor. Bunun olması kaçınılmaz değil ama muhtemel. 2002 seçimlerinde buna şahit olduk. Sistem en büyük partiyi orantısız şekilde kayırdı ve %35 civarında oy alan Ak Parti TBMM’de %60 civarında temsilcilik kazandı. 2002 seçimleriyle oluşan parlamentonun temsil kabiliyeti nispeten zayıftı, zira, önemli miktarda oy koltuğa dönüşememişti. Ancak, bu o parlamentonun ve Ak Parti’nin Meclis çoğunluğunun gayri demokratik ve gayri meşru sayılmasına sebep olamazdı. Demokratik seçim belli kurallara tâbi, sonucu önceden bilinmeyen bir oyun gibidir. Kuralları kabul ediyorsanız sonucu da kabul etmeniz gerekir. Oyun bittikten sonra sonuçları sevmedim deyip, çocuk deyişiyle, “cınıyamazsınız”. Buna tevessül ederseniz, her kaybeden aynısını yapmaya kalkar ve oyun oynanamaz.

Buna karşılık, aynı seçim sistemiyle yapılan 2011 seçimlerinde oluşan parlamentonun temsil gücü çok yüksekti. Neredeyse tüm ana oy çizgileri TBMM’de temsil edilme imkânına sahip oldu. Büyük partiler olarak Ak Parti ve CHP’nin sistem tarafından kayırılma oranı 2002 ve 2007 seçimlerine nispetle geriledi. İşte bu yüksek temsil gücü yüzünden yeni meclisin yeni bir anayasa yapmasını beklemek normaldi.

2002 seçimleri ile 2011 seçimleri arasındaki muazzam temsil farkı, cari sistemin standart bir sonuç vermek ve parlamentoda her zaman zayıf bir temsile yol açmak mecburiyetinde olmadığını gösteriyor. Bu yüzden, konuyu tartışırken abartmalara gitmemek, ülkenin demokratiklik derecesini sadece mevcut baraja bağlamamak ve barajın kalkmasının mucizeler yaratacağı beklentisine girmemek lâzım.

Bazıları AYM’nin bir ara seçim barajını iptal etmeye niyetlenmesine karşı çıkmayı barajı savunmakla eş anlamlı sayıyor. Hemen söyleyeyim, cari barajı savunmuyorum. Yüzde 10’luk barajın çok yüksek olduğu kanaatindeyim. Barajın %5’e indirilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. İtiraz ettiğim şey, bunun yetki sahibi olmayan bir organ tarafından, yetki aşımı gerçekleştirilerek yapılmak istenmesiydi. Zaten Gezi’den beridir siyasî tartışmaları daha çok usul üzerinden yapmaktayım. Baraj elbette kaldırılmalı ama bunu yapmak AYM’nin yetkisi dâhilinde değil, siyasetin işi. Biliyorum, siyasetin bunu yapması bazı şartların oluşmasına bağlı, ama yapacak bir şey yok. Doğru şey yanlış usulle yapılamaz.

Diğer taraftan, AYM bu işe karışmaktan uzak dursun deyince bazıları tuhaf, “en kötü durum” senaryosuna uygun örnekler veriyordu. Meselâ, “parlamento %40 baraj koysa bu da mı meşru olacak?” diye soranlar var. Bu saçma bir soru. Böyle bir şey elbette olamaz. Bir demokraside de kimse buna teşebbüs edemez. Hem bu kadar yüksek bir baraj demokrasiyi işlemez hâle getirir hem de sistem gerçekten demokrasiyse böyle bir barajı koyan siyasî aktörün kendisinin bu baraja takılmayacağının bir garantisi bulunamaz.

Seçim sistemleri önemlidir ama mucizeler yaratmaz. Öyle olsaydı, dinî kökenli ve Kürt temelli partileri engelleme beklentisiyle konan %10 barajı işe yarardı. Dinî kökenli bir akımdan doğan bir parti en büyük parti hâline geldi. Kürt hareketi ise zaten çalıyı yandan dolaşıyor. Yani baraj aslında kadük. Barajın kalkmasının veya düşmesinin, kamuoyu yoklamalarının sonuçları göz önüne alınırsa, Ak Parti’ye önemli bir zarar vermesi ihtimâli yok. Bu parti, kamuoyu araştırmalarına göre, %50 civarında bir oyu yanında tutmayı başarıyor. Barajın kalkması, oyların dağılımına bağlı olarak, milletvekili sayısında artmaya bile yol açabilir. Ayrıca, unutmayalım, sadece Ak Parti değil CHP de, Ak Parti’den daha az oranda olmakla beraber, barajlı seçim sistemi tarafından kayırılmakta.

Bir demokraside seçim sisteminin istikralı olması seçim sisteminin kendisinden daha önemli. Sistem uzunca bir süre düzgün şekilde kullanılırsa seçmenler ve siyasî aktörler ona uygun yapılanma ve davranış tarzlarını zaten geliştir. Türkiye seçim sistemini sadece barajı değil sistemin kalıcılık ihtiyacını da göz önüne alarak yeniden düşünmeli. Bana kalırsa, barajı %5’e düşürüp çok büyük seçim çevrelerini küçültmek her bakımdan daha iyi bir seçim sistemine ulaşmaya yeterli. Böylece, devrimci bir tarzla değil reform yoluyla ilerlemiş ve kaş yapayım derken göz çıkartmamış oluruz. Ancak, tekrar söyleyeyim, bunu yapacak olan yargı değil siyaset ve siyasî aktörlerdir. Bu yüzden, AYM’nin konunun yetkisine girmediği gerekçesiyle bu tartışmaya girmekten kaçınması çok doğru bir hareket oldu. Şimdi top siyasetçilerde, siyasî partilerde.

#TBMM
#Ak Parti
#Meclis
#CHP
9 yıl önce
Anayasa Mahkemesi ve seçim barajı
Darbelere direnişin sembolü
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü