|
Bilim, siyaset ve Kılıçdaroğlu
Bir siyasî lider, bir işadamları derneği üyeleriyle kahvaltıda buluşmuş. Sohbet esnasında, “bilimi kullanıp iktidar olacağız” demiş. Bu ifadeyi hangi liderin kullanmış olabileceğini birkaç arkadaşıma sordum. Hiç tereddüt etmeden cevap verdiler: Kemal Kılıçdaroğlu. Doğru cevap. Kılıçdaroğlu bu minvalde sözleri daha önce de sarf etmişti. Bir seferinde, ülkenin problemlerini nasıl çözeceğiyle ilgili açıklama yaparken, “gayet kolay, bilimi uygulayacağız, bilimle yol alacağız” demişti. Bu, sosyal teoride bilimizm adı verilen bakışın kaba bir yansıması. Bilimizm, kısaca, beşerî problemlere tek veya en iyi çözümün bilimle bulunabileceği zannıdır.

Siyasî parti liderleri fikir öncüleri, işi fikir geliştirmek ve fikirleri sistematik olarak incelemek olan düşünürler veya akademisyenler değil. Onlardan anlamlı ve tutarlı fikir açıklamaları beklemek de, bilim felsefesi ve metodolojisindeki kavram ve teorilerden haberdar olmalarını beklemek de haksızlık. Ancak, siyasî liderlerin var olan fikirleri doğru anlamaya ve ifade etmeye çalışmasını beklemek hakkımız. Hiçbir siyasî liderin karnesi bu bakımdan kusursuz değil elbette, ama en kötü karne kimde diye soruştursak, karşımıza açık ara farkla Kılıçdaroğlu çıkar.
Kılıçdaroğlu’na haksızlık etmeyeyim. Onun naif şekilde dile getirdiği bu bilimist tavır başka kişilerde ve kuruluşlarda da zaman zaman karşımıza çıkıyor. Üstelik onlarda Kılıçdaroğlu’nun ifade tarzındaki basitlik ve sevimlilik yok; çok despot ve ceberrutlar. Taksim Dayanışması’nın Gezi hakkındaki sözlerini hatırlayın. Gezi’ye niye Topçu Kışlası yapılamazdı? Bilim buna izin vermediği için! TD’na niçin karşı çıkılamazdı? Bilimi temsil ettiği için! Neredeyse tüm mimar mühendis ve tabip odalarında da aynı kafanın egemen olduğu kamusal meseleler hakkındaki açıklamalarıyla ve takındıkları tavırlarla ortaya çıkıyor.

Bilim temel beşerî faaliyetlerden biri. Bilimin insan hayatında vazgeçilmez bir yeri var. Ancak, bilimsel bilgi tek bilgi türü olmadığı gibi bilim tüm insan hayatını kuşatacak bir olgu da değil. Siyaset de bilimle bir şekilde ilgili ama bilim denen şey siyasetin alanını işgal edemez. Siyaset aynı zamanda bir faaliyet, bir sanat, kendine özgü kuralları ve sonuçları olan bir süreç. Dikkat edin, bilimle siyaseti örtüştürme çabası her zaman despotizm doğurmuş. Bu yüzden, “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü de bir saçmalık. Bilimin başka her şeyden daha fazla dikkate alınması gereken alanlar ve faaliyetler olabilir, fakat hayatı bilimle eşitlemek ve bilimi tek mürşit hâline getirmek bir tür sapkınlık. Hele hele sosyal bilim söz konusu olduğunda, bu formül despotizme açılan kapı.

Totaliter kafalı kişi ve kuruluşlardaki bilim fetişizmi bazen sıradan insanlar arasında da görülüyor. Meselâ, siyaset bilimi tahsil eden veya öğreten kişilerin iyi siyasetçi olacağına ve siyasette başarıdan başarıya koçacağına inanılıyor. Oysa, eldeki veriler bunu doğrulamıyor, hatta tersini gösteriyor. Siyasetin gerektirdiği niteliklere sahip olanlar ve siyasette sabırlı olup tecrübe kazananlar siyaset bilimi profesörlerinin asla ulaşamayacağı başarılara imza atıyor. Türkiye’nin en tanınmış on siyaset bilimi profesörü bir araya gelip bir parti kursa, o partinin rezil olacağına ve yüzdeye girecek oranda oy bile alamayacağına eminim.

İnanmayanlar denesin!

Siyaset bir iktidar kavgası sürecidir. Bu kavganın topluma bazı zararlar vermesi ihtimâli hayli yüksek. Kavgada ana araç olarak şiddete başvurulursa bir felaket doğacağı ve her kavga döneminin topluma inanılmaz yüksek maliyetler bindireceği kesin. Tarihte bunun birçok örneği var. Demokratik siyaset iktidar kavgasının zararlarını en aza indirmenin yolu olarak gelişti. İnsanlar iktidar için meydanlarda savaşacağına, rakiplerini bilek gücüyle etkisizleştirmeye çalışacağına, demokratik seçimlere katılıyor. Bu, kuraları önceden belli bir oyunda yer almak gibi. İnsanlar demokrasi oyununa katılmakla kuralları ve kuralların vereceği sonuçları kabul etmeyi taahhüt etmiş oluyor.

Bu yarışta yarışmacılar bilimsel verilerden ve tekniklerden yararlanabilir. Kamuoyu araştırmalarıyla seçmenin nabzını tutmaya, etkili iletişim yöntemleriyle seçmenlere ulaşmaya çalışabilir. Ancak, yarışmanın sonucunu belirleyecek şey bilime olan bağlılık değil, milyonlarca insanın yapacağı tercihlerdir. Seçmen en bilimsel olanı aramaz, görüşleri kendine en cazip görüneni arar. Sonuç böylece ortaya çıkar. Bu yüzden, Kılıçdaroğlu’nun bilime atıf yapan sözleri boş ve anlamsız. Kendisinin ve partisinin iktidar olmak için yapması gereken, ülke problemlerini doğru teşhis etmek, inandırıcı ve işlerliği olan çözüm önerileri geliştirmek, bunları hayata aktaracak beceri ve cesarete sahip olduğuna seçmen çoğunluğunu ikna etmek.

#bilim
#siyaset
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
9 yıl önce
Bilim, siyaset ve Kılıçdaroğlu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle