|
Paralel Devlet tepetaklak

PDY’nın aynı strateji ve taktikle kendileri ve üst akıl için tehdit oluşturan kişi ve kurumları hedef alarak kumpas kurmak suretiyle tasfiye ettikleri bugün tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarılmış bulunuluyor. Paralel Devlet Yapılanmasının El-Kaide ile ilişkilendirip kumpas kurduğu Taşhiyeciler ile ilgili Türkiye genelinde yapılan operasyonlarda Tahşiye Yayınevi sahibi M. Nuri Turan ile Mehmet Doğan’ın da aralarında bulunduğu 122 kişi tutuklanmıştı. Mehmet Doğan ile Vakit gazetesi yazarı Mustafa Kaplan 17 ay hapiste kaldılar. Suç bulunamadığı için 17 ay sonra beraat ettiler.

Aslında Taşhiyeciler isimli bir örgüt yok. El-Kaide yaftalaması da tamamen bir algı operasyonu. Bu grup minik sayılabilecek bir ‘’Risale-i Nur Cemaati’’. Tahşiye ise Cağaloğlu’nda bu cemaate ait bir yayınevinin adı.

Fethullah Gülen, Nur camiasının bir parçası olan Taşhiye Grubu’nu neden hedefine almıştı? Taşhiye Yayınevi sahibi M. Nuri Turan, Fethullah Gülen’in Nur hareketinin bir parçası olmadığını aksine Nur hareketini istismar eden, İslam’ı tahrif ederek İslam Dünyası’nı, Batı’ya köle yapmak amacında bir kişi olarak tanımlıyor.

Gülen’den başka hiçbir hocanın İsrail’i meşru otorite olarak görmediğini belirten Turan kaleme aldıkları 5 eserden oluşan Rumuz-ul Kur’an serisinin Gülen’i rahatsız ettiğini belirterek Maide Suresi 51-56. ayetlerinin tefsirinde ‘’Tek din İslam’’ meselesi işleniyor. En önemlisi istismar ettikleri Lailahe İllallah meselesi. Gülen bu ayeti istismar ederek ,’’Muhammedun Resulullah’a’’ gerek olmadığını, Hristiyan, Yezidi, Yahudi ve Hinduların Allah’ın zatını kabul ettiklerini bunun üzerinde anlaşmamız gerektiğini belirtiyor. Biz de bu kitapta Lailahe İllallah’ın içinde Muhammedun Resulallah’ın zaten olduğunu ve bunların ayrılmaz olduklarını ayet, hadis ve fıkhi hükümlerle ispatladık’’ diyor.

Fethullah Gülen’in kendisine biat etmeyen Tahşiyeciler ile ilgili olarak 6 Nisan 2009 yılında bu grubun faaliyetleri, El Kaide ile irtibatları dini ve siyasi söylemlerinin tehlikeli olduğuna yönelik Herkül org sitesinde yaptığı konuşma, 8 Nisan 2009 da STV ana haberde ve Zaman gazetesinde bazı köşe yazarları tarafından ele alınarak bu gruba operasyon yapılmasına yönelik algı ve psikolojik harekat operasyonlarına dönüştürülmüştü.

STV’de yayınlanan, Tek Türkiye dizisinin 64 bölümünde karanlık kurul sahnelerinde Tahşiyeciler bir tehdit unsuru olarak işlenmek suretiyle Tahşiye Yayınevi’ne ve bu gruba yönelik PDY’na mensup yazılı ve görsel medya tarafından yapılan karalama kampanyası ve kara propaganda ardından, 2010 yılında PDY’nın polis ve yargı ayağınca, gruba yönelik olarak başlatılan operasyonlarda örgüt faaliyetlerinde kullanıldığı iddia edilen, İstanbul’daki adreslerde yapılan aramalar birbiri ardına yaşanan hukuk garabetlerini de gözler önüne seriyordu.

İstanbul Bahçelievler’de bulunan bir evde yapılan aramada, 2 adet el bombası, 1 adet el bombası gövdesi, 1 adet sis kutusu, çok sayıda fişek, kitaplar ve krokilerin bulunduğu belirtildi. Silah ve diğer mühimmatların üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde sanıkların parmak izine rastlanmazken, operasyonu yapan polislerin parmak izleri saptanmıştı. Polisler ise kendini, “Arama yaparken kullandığımız eldivenler yıprandığı için parmak izimiz çıkmıştır” diye savunmuştu.

Farklı operasyonlarda aynı bomba

Günlerdir konuşulan ancak ve bugün operasyonlara dönüşen soruşturmanın delillerden birinin “aynı” sis bombalarının “farklı” operasyonlarda ele geçirildiğinin belirlenmesinin olduğu belirtiliyor.

Aynı bomba hem zir vadisi'nde hem Bahçelievler’de

2010 yılında gruba yapılan baskınlarda ele geçirilen sis bombasıyla “Zir Vadisi”nde yapılan kazılarda bulunan sis bombasının seri numaralarının aynı olduğu belirtiliyor. Biri “Ergenekon” diğeri “El – kaide”, birbirinden çok farklı gruplara yönelik operasyonlarda tek bir bombanın 2 kez bulunmasının “14 Aralık soruşturması’nın” dikkat çekici delilleri arasında olduğu belirtiliyor.

Tahşiye Grubu’na yönelik kumpas operasyonu, ilk defa Paralel Devletin, illegal hiyerarşik organize örgütlenmesini ve faaliyetlerini ortaya çıkarması bakımından önemli görünüyor. Pensilvanya’daki örgüt liderinin, hedef göstermesi üzerine örgütün yazılı ve görsel medyası ile polis ve yargı ayaklarının, kumpas kurulan gruba yönelik illegal ve hukuksuz faaliyetlerini icra ederken geride bıraktıkları izler ve suç delilleri bir yönden PDY’nın çöküşüne vesile olabilecek keyfi ve hukuk dışılığı gözler önüne sererken, diğer taraftan 14 Aralık operasyonunun ne kadar hukuki ve adli bir olay olduğunu, ‘’Özgür ve bağımsız basına darbe’’ söylemlerinin paralel devlet tarafından ortaya atılan içi boş algı ve psikolojik harekat faaliyetlerine işaret ettiği bariz bir şekilde anlaşılabiliyor.

14 Aralık Operasyonunu yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Paralel Devleti hiç beklemedikleri akıllarından dahi geçirmedikleri bir anda kumpas delilleri ile birlikte kuyruğundan yakaladı. Bu olay bu yapı tarafından kumpasa uğrayan mağdurlar açısından psikolojik eşiğin bariyerin yıkılması anlamına gelebilecek önemli bir gelişme. Bu güne kadar PDY’nın kumpasına hedef olan ancak bu yapının devlet içindeki gücünden korkan mağdurların yargıya başvurarak haklarını arama kumpasçılardan hesap sorma azmi ve kararlığına, Doping etkisi yaparak küçük bir kartopunu büyük bir çığ haline getirecek ve PDY’ nı yok edebilecek ivmeye erişecek gibi görünüyor.

Siz bakmayın Türkiye düşmanı, AIPACK ve NEOCON lobileri kontrollerindeki, Batı’lı yazılı ve görsel medya ile ittifak içinde olan yerli medyanın, 14 Mart operasyonlarının, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yapıldığı palavrasına. Biz bu filmi 7 Şubat MİT krizinde, Gezi olaylarında,17-25 Aralık darbe girişiminde, Adana’da MİT’e ait TIR’lara yapılan operasyonlarda,6-8 Ekim Kobani bahanesiyle gerçekleştirilmek istenen kalkışmada gördük. Biz artık devlet ve kamuoyu olarak, küresel ve yerli Türkiye düşmanlarını tanıyor ve biliyoruz.

Paralel Devlet havlu attı

14 Aralık operasyonu sonrasında paralel devlet yapılanmasının kumpasına uğramış bazı gazeteciler, muhalefet partileri, siyasiler ve ordu göreve pankartı açıp, darbe çığırtkanlığı yapan bazı sol grupların ve en önemlisi de HDP ve PKK’nın şehir örgütlenmesi YDG-H’nin bu yapı ile ilişkilerini, bu yapı tepetaklak olurken verdikleri desteği ibretle izliyoruz. Herhalde birbirine aykırı bu grupları bir noktada buluşturan ideoloji, Türkiye düşmanlığı ve darbe kardeşliği güç ise üst yapı veya üst akıl olsa gerek.

Ancak korkunun ecele faydası yok. Paralel Devlet havlu attı bile. Paralel Devlet medyasını izlediğinizde anneanne ve dede süsü verilmiş yaşlı kişilerin psikolojik harekat faaliyeti olarak değerlendirilebilecek ‘’yeter artık bu kavga bitsin yönündeki serzenişleri (kardeş kavgası anlamında)’’ Neocon ve Yahudi lobilerinin kontrolündeki ve 21. Yüzyıl kasabı Esed muhibbi ABD gazetesi Wall Stret Journal’dan Obama’ya devreye gir çağrısı, hakkında silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçlaması ile yakalama kararı verilen kırmızı bülten çıkarılması an meselesi olan örgütün 1 numaralı şüphelisi Gülen ve PDY’nın tepetaklak çöküşünü durduramayacaktır.

Risali Nur talebesi olan Muhammed Doğan’ın 2005 yılında kaleme aldığı Rumuz-ul Kur’an 4 adlı eserinde Gülen Hareketi’nin 2014’te sönmeye başlayacağını ifade etmesi ne kadar öngörülü doğru ve ders alınması gereken bir tespit.

#PDY
#El-Kaide
#Taşhiye
#M. Nuri Turan
#Mehmet Doğan
#Fethullah Gülen
9 yıl önce
Paralel Devlet tepetaklak
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle