|
Of’tan Çarşamba’ya; Mahmud Efendi’nin müridi Hasan Efendi
Mahmud Efendi Hazretleri, Rabbine uğurlanırken cenazeye akın eden yüz binlerin aklının bir kenarında şu samimi soru vardı:
Bundan sonra İsmailağa Cemaati’ne manevi önderliği kim yapacak?
Aslında bu soru bir süredir hem dillendiriliyor hem de yanıtı aranıyordu. Zaman zaman çeşitli fitneler de ortaya çıktı. Bazı çekişmeler yaşandı. Ya da böyle bir görüntü ortaya çıktı. Kimse çıkıp
"vekil benim"
demedi ama bazı isimler dillendirildi, etrafında toplanıldı.
Bilinen vekil ise Hasan Kılıç Efendi’ydi.
Sadece ilan edilmemişti. Çünkü cemaatin manevi önderi Mahmud Efendi hayattaydı. Oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu cenaze namazı kılınmadan hemen önce ve tabutun başında eline mikrofonu alarak babasının kimi vekil bıraktığını açıkladı. Mahmud Efendi evlatlarına,
"benden sonra"
tabirini kullanarak,
“Son nefesimi kullanana kadar ben cemaatimin başındayım. Yerime Hasan Efendi’yi cemaatimizin başına bırakıyorum”
vasiyetinde bulunmuştu. Bu ilan etmenin cemaat özelinde çok büyük ve derin anlamı var.
Vekil ilan edilen Hasan Efendi (Kılıç) kamuoyunda pek tanınmıyor. Kendisi ve Mahmud Efendi ile bağı üzerine
ilk defa burada okuyacağınız
bilgiler edindim. Mahmud Efendi’nin kendisini neden vekil tayin ettiğini de anlamış oldum.
Hasan Kılıç Hoca 1929 yılında Trabzon Dernekpazarı’nda dünyaya gelmiş. Hafızlığını küçük yaşta tamamlamış. Daha sonra Of’ta, Van’dan göçüp gelen Çalekli Hacı Dursun Efendi’den Arapça ve İslâmî ilimler eğitimi almış.
Mahmud Efendi ile de Of’ta tanışmışlar. Yakın arkadaş olmuşlar.
Askere dahi aynı dönemde gitmişler. İki Hocaefendi de resmi olarak 1931 doğumlu. Fakat gerçekte Mahmud Efendi 1927, Hasan Efendi ise 1929 yıllarında dünyaya gelmişler. Nüfusta 1931 doğumlu göründükleri için aynı celp döneminde askere alınmışlar. Vatani görevlerini Mahmud Efendi Bandırma’da, Hasan Efendi Bursa’da yapmış. Askerdeyken de çok sık mektuplaşmışlar.

Mahmud Efendi, Bandırma’dayken Ali Haydar Efendi ile tanışmış. Terhis olunca da daveti üzerine İstanbul’a gelmiş. Hem Ali Haydar Efendi’nin müridi olmuş hem de İsmailağa Camii’nde imamlık görevine başlamış. Bir süre sonra da Bursa’da imamlık vazifesine başlayan arkadaşı Hasan Kılıç’ı İstanbul’a davet etmiş. Hasan Kılıç Hoca İstanbul’a önce gezmeye gelmiş. Ali Haydar Efendi ile tanışmış. Bursa’ya geri dönüp hemen naklini istemiş. Altı aylık görev süresi dolunca da 1954 yılında Fatih Atikali’deki Kumrulu Mescid’de göreve başlamış. Emekli olana kadar da buradaki imam hatiplik vazifesini sürdürmüş.

Mahmud Efendi ile Hasan Efendi’nin
Of’ta talebelik döneminde başlayan, gençlik ve askerlik yıllarına taşınan arkadaşlıkları, manevi yolda da devam etmiş.
Birbirlerine çok güvenmişler. Aralarında tam bir mürit-mürşit ilişkisi oluşmuş. Bu bağ daha sonraki yıllarda akrabalıkla da perçinlenmiş. Hocaefendiler dünür olmuşlar. Hasan Efendi’nin altı kız dört erkek evladı var. Mahmud Efendi’nin ise iki oğlu bir de kızı olmuş. Mahmud Efendi’nin oğulları Abdullah ve Ahmed, Hasan Efendi’nin kızlarıyla evlenmişler.
Mahmud Efendi’nin yanında bulunan hocalara hoşlanacakları isimlerle hitap ettiği bilinir. Öğrendim ki
Mahmud Efendi, vekili Hasan Efendi’yi de “Ak-Pak Hoca” diye tavsif edermiş
. Hasan Kılıç Hocaefendi’nin sakalları bembeyaz. Cemaatten bir dostuma sordum, “Şeyhimiz neden ‘Ak-Pak Hoca’ demiştir bilemem. Lakin Hasan Efendi Hocamız sakalları gibi çok temiz, tertemiz bir kişiliktir. Mahmud Efendi Şeyhimiz ne dediyse odur” dedi.
Mahmud Efendi, 2005 yılında rahatsızlanıp Beykoz Çavuşbaşı’na geçince İsmailağa’daki hocalardan on kişilik bir heyet teşekkül ettirmişti.
Heyetin başkanı olarak da Hasan Kılıç Efendi’ydi tayin etmişti.
Bu 10 kişilik heyet cemaatin yurt içi ve yurt dışı hizmetlerini yürütmekte inisiyatif almış ve Cemaatin Fatih Çarşamba’daki ikamesini yürütüyorlardı.
Hasan Efendi’nin İsmailağa Cemaati’nin yeni önderi olduğunu Mahmud Efendi’nin oğlu cenazede açıkladı. Fakat bu vekil tayin etme yeni bir durum değil. Sadece ilan edilmemişti. Edindiğim bilgiye göre, Mahmud Efendi 2005 yılında Fatih Çarşamba’dan ayrılınca, yakın çevresine ve evlatlarına
“Bana bir şey olursa vekilim Hasan Efendi’dir”
şeklinde vasiyette bulunmuş. Yani vekil 2005 yılında belirlenmiş.
Hasan Efendi’nin vekil olduğu tabut başında ilan edilmesi çok konuşuldu. Cemaat çevresindekilerle görüştüğüm kişiler bu durumdan çok memnunlar. “Biz biliyorduk, bekliyorduk. Ancak özellikle İstanbul dışındaki ihvanlar çok rahatladı” diyorlar. Dahası
“Olası bir fitnenin fesadın önüne geçti. Tüm hesapları, kitapları kapattı”
deniliyor.

Anladığım kadarıyla Fatih’in Çarşamba semtini önümüzdeki günlerde yeni bir yoğunluk bekliyor.

Tarihin en kalabalık cenaze namazından notlar…

- Fatih Camii’nden daha önce çok sayıda siyasetçi, ilim irfan yuvası alimler ve bilim adamları son yolculuğuna uğurlandı. Yakın döneme bakacak olursak merhum
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın cenaze namazları Fatih Camii’nde kılındı.
Erbakan Hocanın cenaze namazını muhabir olarak takip etmiştim. Şubat ayının son günü ve hava soğuk olmasına rağmen büyük bir kalabalık vardı. O gün için
"tarihin en kalabalık cenaze namazıydı"
yorumları yapılmıştı. Halkın gönlünde yer etmiş dava insanlarının, önderlerin son yolculuklarına gösterilen ilgilinin manevi boyutu kadar politik ve sosyolojik yorumlaması da yapılmıştır her zaman. İsmailağa Cemaati’nin önderi Mahmud Efendi’nin Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına katılan kalabalığa ve ortaya çıkan fotoğraf üzerine de yeni bir yorum getirmek gerekiyor.
- Fatih’te olağanüstü yoğunluk yaşanacağını cuma sabahı sosyal medyaya düşen video ve fotoğraflar anladık.
Fatih Camii’nin avlusu, içi ve çevredeki camiler geceden dolmuştu.
Cuma ve cenazesi namazlarını Fatih Camii’nin avlusunda kılabilenler sabah namazında gelip çıkmayanlarmış Sabah 8-9 gibi gelenler ise ancak caddede yer bulabilmiş.

- Ben aracımı surların dışına bırakıp Edirnekapı yönünden gitmeyi denedim. Cuma namazını Mihrimah Sultan Camii’nde kılabildim. Namaz biter bitmez tüm cemaat Fatih’e doğru akın etti. Fatih Camii’ne yaklaşık 500 metre kala, Fevzi Paşa Caddesi üzerindeki Atik Ali Paşa Camii önünde durmak zorunda kaldık. Cenaze namazını da cadde üzerinde kıldık. Selam verdikten arkama dönüp baktığımda safa duranlar Vefa Stadı’na doğru uzuyordu.

- İstanbul’da ilk defa bu kadar, farklı şehirlere ait araç plakalarını bir arada gördüm. Edirnekapı’nın etrafında araç park edilebilecek tüm müsait yerlerde
Türkiye’nin hemen her şehrinden plakalı otomobiller vardı.
Bir nakliyeci kamyoneti ile dün akşam Samsun’dan gelmişti. Konuştuk. Mahalleden arkadaşlarını da alıp düşmüş yola. Sabah saatlerinde Mihrimah Sultan’ın alt tarafında park yeri bulmuşlar. “Cemaatinden miydiniz” diye sordum, şu yanıtı verdi: “Yok kardeşim. Gönül bağımız vardı. Ben ne cübbe giyerim ne de sarık sararım. Fakat Mahmud Efendi’nin bizim oralarda büyük bir saygınlığı var. Cemaatinden olan insanlar çok seviliyor. Gençlere iyi örnek oluyorlar. Ne gördüm ne de sohbet halkasında bulundum. Vefamızı göstermek için geldik.”
- Cenazeden sonra sosyal medyada, Türkiye’nin sosyolojisini yoğun katılım üzerinden analiz eden yorumlar dikkat çekiyordu. Sarık ve cübbelilere takılanlar çoğunluktaydı.
Cenazede ne kadar sarıklı-cübbeli gördüysem iki katı sarıksız ve cübbesiz de vardı.
Bir de şu dikkatimi çekti; Fatih Camii ve Fatih’in caddelerinden dolup taşan o kalabalığın büyük bir çoğunluğunu gençler oluşturuyordu.
#Mahmud Efendi
#İsmailağa Cemaati
#Hasan Kılıç Efendi
#Of
2 yıl önce
Of’tan Çarşamba’ya; Mahmud Efendi’nin müridi Hasan Efendi
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar