Hz. İbrahim bile kalbi mutmain olması için yaratılışa delil görmek istemiş. Demek bu iş öyle kolay değil, iman işi.
Bunlar bir tivitimize gelen cevaplardan birkaç örnek. Bu örnekler de gösteriyor ki, herkes farklı bir noktadan uyarılıyor. Bu bile başlı başına bir delil. Ama bunun için ömür boyu edinilen yanlış bilgilerin, ön yargıların, kin nefret, inat ve haset gibi duyguların aşılabilmesi lazım. Yoksa insan Allah’ın buyurduğu gibi olur: “Kalpleri var anlamazlar, gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler. İşte onlar davarlar gibidirler, hatta daha da şaşkındırlar. Onlar gafildirler” (7/179). Demek ki anlamamanın en önemli engeli, ayetlerden gafil olmaktır.
Bununla birlikte insandaki ilahlaşma duygusu da anlamanın ve inanmanın önemli bir engelidir. İnsan haddini bilmezse firavun gibi kendinden büyük bir rab tanımaz. Yine Allah’ın buyurduğu gibi, “göklerde ve yerde nice ayetleri görür de bir şey anlamadan dönüp gider” (12/105). “Kendi nefsini ve arzularını ilah edinir de bilgisine rağmen Allah onu saptırır. Böylece duyması da görmesi de anlaması da mühürlenir. Artık ona kim hidayet verebilir?” (45/23).
Sonunda ise şöyle demek zorundadır: “Eğer dinleseydik, ya da aklımızı kullansaydık şimdi cehennemliklerden olmayacaktık (45/10)."