|
“Kalbin Kararı”

Kadınların hanesinde hiç değişmeden duran iki cümle kayıtlıdır: Yaşınızı hiç göstermiyorsunuz ile çok hızlı yaşlandı değil mi ? Birinci cümle muhataba, ikinci cümle üçüncü kişi için ardından söylenir.

Kendimize söyleyebilseydik hızla yaşlanabildiğimizi, dünya çok başka bir yer olabilirdi belki.

Belki. Şimdi her şey belki hanesinde kayıtlı.

Çıkmayan dizler, tutmayan eller ya da sese karşı biriken hassasiyet.

Mideye dokunan yemekler, telefon rehberinden eksilen dost isimleri. Daha doğrusu adı orada kayıtlı ama numarasını çevirince artık alo, efendim demeyen dostların ismi.

Yaşlanmak eğer tecrübe sahibi olmaya eviriliyorsa çoğu kimsenin fark etmediğini sezme kabiliyeti olarak gösterir kendini.

Tecrübe biriktiremeyenler en ziyade şikayet biriktirir. Ya da torunlarıyla yarışacak bir haz performansı koyar ortaya.

Dünya değişiyor.

Değişecek elbet.

Dün de değişmişti dünya bir öncekinden ayırmıştı gidişini, yarın da değişecek.

Bazen dünya bizi değiştiriyor bazen biz dünyayı.

Dönüşüyoruz.

Akladıklarımız, karaladıklarımız da değişiyor.

Kötüye kötü deme kapasitemiz bazen daralıyor bazen genişliyor. Ya da şöyle: Kimimizde daralıyor kimimizde genişliyor.

Bunlar hep bildiğimiz şeyler ey okuyucu! Kendimize bazen hatırlattığımız bazen unutturduklarımız.

Bildiklerimiz ile aramız hoş değil lakin.

Kalbimizin kararı karar değil mi acaba diye endişelenenlerimiz var mı hala.

“Kalbin Kararı”.

Şairlere selam olsun, ne vakittir bir gece vakti bir dostu kar yağıyor diye uyandıramaz olduk. Henüz yağmaya başlamamış karlar için bile “kötü hava” uyarısı yapıldığı için şehirlerimize nur inmiyor.

Evet kar yağıyor diye bir dostu uyandırmıyoruz ama kalbime şiir değiyor, bu akşam kalbime yağan mısralar var diye bir dost bir dostu arayabiliyor hala.

“Nicedir kalbime değen mısralar yok, şairler güzel şiirler yazıyor muhakkak ama benim kalbim onların mısraları ile buluşmuyor” diyen arkadaşım geçen akşam bir şiir kitabı aldı: “Kalbin kararı”.

Kitabın şairini severdi. Bu defa kitabın ismini bütün şiirlerden daha çok sevdi.

Sadece ismi için aldı. Ne vakittir kitapları okumak için değil Benjamin’in dediği gibi onlarla birlikte yaşamak için alıyordu. Alıyor, okuyacağını umut ediyor ama okuyamıyordu.

Yaşlanmak bu mu şimdi diye efkarlanıyordu.

O akşam “Kalbin Kararı”nı açtı. Şairler muhakkak iyi şiirler yazmaya devam ettiğine ve fakat onun kalbine temas eden tek mısra olmadığına göre ne vakittir bunun tek suçlusu paslanmış kalbi olmalıydı.Öyle diyordu...

Sözünü duyabilecek olanlara, herkes böyle mi yaşlanıyor diye soruyordu. Bir kalp bir kalbe deymez oluyor, namazlar ahsız, gün ağıtsız mı kavuşuyordu geceye?

Suyu çekilmiş değirmen, dünya üstüne yıkılmış metruk bir han. Niye okuduğum bütün şiirler yarısı yere düşmüş gibi boş duruyor!

İnsanın bir şiiri anadilinde okuyabilmesi için kalbinin hamur gibi mi olması gerekiyor?

Hamur kalbim ne zaman demir oldu?

Her şeyin bir nasibi varmış. Vakti saati. Ve kederlenme anı. Şiir sadece kederli kalpler için inermiş kelimelerden.

İlk şiiri okudu. İlk mısraı. İnanamadı. Kalbine değen şeye inanamadı. Değen şeyin kalbinin üzerine çöreklenmiş kederi kaldırışına inanamadı.

“Önce sola, sonra sağa, yine sola

bakan akıldır, kalp uzatmaz

akıl iki kere ikiyi iyice bilir

kalp ikiyi inkar edecektir

insan uykudadır, ölünce uyanır

günün adamıdır ve karşılanır

can uyanır ve karar anıdır kalp için;

Allah sürprizdir, Rabbülâlemin

kalbin kararını akıl tartar

bu şuna benzer: akıl esnaftır

şuna da: akıl yaralanır

kalp yaralanmaz çünkü yaradır.

Ben bu gün okuyacağınız yazıyı yazacaktım. Olmadı. Çünkü, “Niye şairler artık Türkçe değil de tercüme şiirler yazıyor diyen arkadaşım durup durup Ahmet Murat’ın “Kalbin Kararı” kitabından mısralar okudu akşam ve ertesi sabah.

Değil mi ki, her şey nasibi ile. Bu yazının nasibine nicedir hiçbir şiir ile buluşamayan bir kalbin şiir sevinci düştü.

#Yaşlanmak
#Tecrübe
#kötü hava
9 yıl önce
“Kalbin Kararı”
Büyükler için tek seçenek
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler