|
Kısmi ahlak ile buraya kadar, ötesi uçurum!

I-

Eskilerin en etkili duasıdır, Allah bu acıyı unutturmasın, Allah bu günümüzü aratmasın.

Acıları unutuyoruz.

Bu satırları yazarken; kar topu oynadığı için esnaf ile tartışan Nuh Köklü’nün ,esnafın öfkesinin kurbanı olarak hayatını kaybeden Nuh Köklü’nün defin resimleri düşüyor bilgisayarımın sağ tarafına.

Nuh Köklü’nün bıçaklanarak öldürüldüğü saatlerde, Emine Uçak ile telefonda konuşuyorduk. Eski kadınların sokaklarda kar topu oynamasından, bayramlarda salıncakta sallanmasından bahsediyorduk.

Bir toplum kederi bildiği kadar, neşelenmeyi de bilmeliydi. Yağmur ile kar ile coşmayı bilmeliydi.

Bilemiyoruz artık.

Ben bu satırları yazarken gazeteci Nuh Köklü, toprağın karlı bağrına teslim edildi. Hayatın kim bilir kaç kederli çemberinden geçmiş olan anacağı, bir oğuldan arta kalan, acıdan kavrulmuş hayatın sahibi anacığı, canından aziz bildiği oğlunun mezarına kar topu koyuyordu.

Not düşülsün tarihe. Yıl 2015 kartopu ile öldüğümüz yıldı.

II-

Acıları unutuyoruz...

Çünkü her acıyı ibret bahsi, tedbir bahsi üzerinden değil kanırtma üzerinden, raiting üzerinden, bu vesile ile eteğimdeki taşları şöyle bir dökeyim fırsatçılığı üzerinden, gündemde tutuyoruz.

Bir de eylem sarhoşluğu belasına bulaştık ki sormayın gitsin.

Sanki acı bir katliamın arkasından kalanlar değilmişiz de karnavala hazırlanıyormuşuz gibi...

Özgecan’ın katliamına tepki vermek için mini etek giyen ,peruk takan erkekler...

Evlere şenlik aklına daha önce tanık olduğumuz vekil kadının, bu defa katliam protestosu olarak dansına muhatap oluyoruz.

Tv ekranında merhumenin fotoğrafını yakasına iliştirip halay çeken tuhafımsı adamlar.

Sende anlat diye link kuranlar.

Ben de tacize uğradıydım diye ekranlara çıkanlar...

Bu yapılanlar fırsatçılık, ahmaklık ve dahi saygısızlıktır. Hepsinin ortak noktası da insan olamama bahsidir.

III-

Sende anlat linki başımıza ne tür belalar açar hiç düşündünüz mü? Düşünmediniz elbet. Anlat rahatla. Bu vesile ile biraz ilgi alaka.

İki dakikalık “toplumsal alaka”uğruna ne tür bir yayılma oluyor, çürüme oluyor hiç derdiniz değil öyle mi?

Biraz geriye gidelim. Ahmaklık dosyasını açmak zorunda kaldığım tarih bir mankenin aldatılma hikayesini ekran ekran dolaşarak anlattığı yıllara dayanıyor. Manken kız –ki o sıra işleri pek iyi gitmiyordu-benim annem de üniversite mezunu, ben iki dil biliyorum edalarıyla dolaşırken, gereken ekran parlaklığına kavuşamaması üzerine, aldatıldım konulu ekran gezmelerine çıktı. Genç, güzel mankenin aldatılma hikayesi iyi bir olta olarak göründü raiting avcılarına.

Gölgede kalanlar baktılar “aldatıldım” başlığı iyi bir parlaklık sunuyor, düştüler ortaya .Ben de aldatıldım. Yok en çok ben aldatıldım.(Çokluğa tapan birileri var ya aramızda. Ne kadar bol rakam o kadar tantana müdavimleri.)

Ekransever kadınlar “aldatıldım da aldatıldım en çok ben aldatıldım” diye ortaya çıkınca, erkekliğin şanı yerde kalacak değil ya maço timi derhal duruş aldı, en çok ben aldattım teması ile ekran ekran gezmeye başladı.

Pek meşhur sosyologlar bu durumu Türkiye’nin şeffaf toplum yapısına evrilmesi üzerinden değerlendirip, itiraf ile modernleşme arasındaki bağlantıya dikkat çekti.(E parlayan ekrandan sosyologlar nemalanmasın mı?)

Zaten her vesile ile sosyolojik izah bekleyen bir medyamız var. Her şeyin sosyolojisinin peşindeyiz.

Niye her meseleye sosyolojik yaklaşmayı tercih ediyoruz? Niye ahlaki olarak bakamıyoruz olaylara ey OKUYUCU!

“Aldattım”, “aldatıldım” temalı itiraflarının zinayı yaygınlaştıran, boşanmaları arttıran etkilerine dair tek bir tv programı yapılsaydı biraz teselli bulurdum.Heyhat!

Her kültürün kendi içinde bir tutarlılığı vardır. Bizim kültürümüz “kötüyü ortaya getirmeyin muhakkak alıcısı çıkar” ilkesine dayanır. Hristiyan kültürü ise itiraf merkezlidir. Bizde sevap da tövbe de gizli, onlarda aşikardır.

(Ne zamana kadar tivitıra kadar. Pek mümin ablalar, abiler daha sabah namazını eda etmeden koşuyor sosyal medyaya. Yapılan sevapları tek tek yazmalar. Hacı dedemizin hayır duasını aldık, gece namazımızı da eda ettik. Bir dua, bir zikir. Ekrana yönelmeyeceksin arkadaş! Kıbleye yöneleceksin Kıbleye. Dinciliğin dibini gördün be TÜRKİYE!)

IV-

Büyük günahlar bahsinde ortak günahlar vardır ama bu tamamıyla çakışmaz.

Katolik ilkelere göre büyük günahlar: Adam öldürme, kibir, açgözlülük, şehvet düşkünlüğü, haset, oburluk, öfke ve tembellik.

İslami ilkelere göre ilk sırada yer alan büyük günahlar: Şirk, adam öldürmek, iftira atmak, zina etmek, sihir yapmak, yetim malı yemek, ana-babaya isyan etmek, yalan söylemek/yalan yere şahitlik etmek, gıybet, kovuculuk, su-i zan, alay etmek.

Hangi ahlak sisteminde olursanız olun ahlak bir bütündür. Bazı kısımlarını alıp bazı kısımlarını almamak olmaz. Ya da kendinize göre kes yapıştır bir ahlak anlayışı ortaya koyamazsınız.

Lakin son yıllarda giderek artan bir şekilde en dindarından en sekülerine kadar herkes kes yapıştır bir ahlak anlayışı üzerinden konuşuyor.

Mesela, bütün dinlerin günah saydığı zina bahsini aldatmak olarak zihinlere yerleştirilerek suç “seküler” bir kavrama ihale edilerek önemsizleşiyor.

Meseleye niye aldatıldım bahsi ile başladığıma gelince...Seküler zihniyet İslami kesimin sadece zina üzerine yoğunlaştığını; yalan söyleme, rüşvet alma, yetim malı yeme konularında hiçbir duyarlılık gösteremediğini söylüyor.

Haklı mıdır? HAKLIDIR!

Ahlakı sadece kadın giyim kuşamına indirgemek Yusuf Suresini inkar etmektir.

Bu günah İslami kesimin hanesinde kayıtlı dursun. Tamam.

Fakat diğer taraftan bütün bir toplum olarak, medya aracılığı ile

Öldürmek, öldürülmek bahsinden ziyade öldürülmenin hikayesine tepki veriyoruz. Öldürülmenin hikayesi üzerinden hayat tarzı savunuculuğuna odaklanıyoruz üstelik.

Ne adına?

Bir çizgi çekip karşı taraf olarak adlandırdıklarımıza vurmak adına. Hayat bir çizgi ile iki guruba ayrılan menekşe mendilim düşe oyunu değil. Ne ki insan diye meclise gönderdiğimiz temsilciler dahi, hayatı her oturumun galibinin ortaya çıkacağı bir oyun olarak görüyor.

Mecliste yaşanan tartaklanma, küfür, düello sahnelerine yılda bir defa değil neredeyse her hafta rastlıyoruz.

Sonra kadına şiddete hayır.

Bazı şiddete evet, kadına şiddete hayır. Yok böyle bir lüksümüz.

Ahlak bir bütündür. Kısmi ahlak ile buraya kadar. Ötesi uçurum.

En korkunç hadiseler bile insanlığımızı hatırlatmıyor, taziye kültürümüzü imha edenlere, hem ölü evinin yascısı hem düğün evinin tefçisi olarak ortalıkta dolaşmaya kalkanlara, söyleyecek sözümüz yok mu!

Pascal: “İki tür insan vardır yalnızca, birileri adildir ama günahkar olduklarına inanırlar, ötekiler günahkardır ama adil olduklarına inanırlar” diyor.

Büyük çoğunluk günahkar ve fakat kendisinin pek adil olduğunu düşünüyor. Mesele sosyolojik değil, ziyadesiyle ahlaki velhasıl.

Adalet adil insanlar inşa edemez. Adil insanlar adaleti tesis eder.

Dışardan doktor mühendis getirince oluyor. Peki dışardan adil insanlar mı getireceğiz topraklarımızda adaletin tesis edilmesi için.

#Nuh Köklü
#Özgecan
#aldatıldım
9 yıl önce
Kısmi ahlak ile buraya kadar, ötesi uçurum!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle