|
Gözün görmediğini gören kim?
Myanmar'da sekiz bin gidecek yeri olmayan insan denizin ortasında aç susuz ölümü bekliyor. Sahi hangi atraksiyonlar olmuştu Survivor'ın son bölümünde?

Tezgahı asıl düzenleyenden tezgahın sonuçları hakkında duyarlılık beklemek nasıl bir saflıktır!

Tepki cümlelerinin dozajını arttırmakla zalimin uykusunu kaçırabileceğimizi sanıyoruz. Bunun yerine, zülfüyâre dokunmayı göze alarak, neden hiç etki cümlesi kuramadığımızı düşensek mi biraz!

Bizim hikayemiz kalbimizin almadığı acıları el çabukluğuyla aptalca avuntuların arasında kaybetmek üstüne...

“Sen gerçeklerden kaçıyorsun!” dedi biri. “Korkarım gerçekler artık kovalamıyor bile beni!” dedi yanındaki kederle.

Simitle uzun bir muhabbete dalıp çayını kendinden soğutan insanlar da var.

Bir deli rüzgar esiyor, kafamın içindeki her şey dört bir yana uçuşuyor.

Otuz tane evcil karıncası vardı, her yemekten sonra sofradaki ekmek kırıntılarını toplamaları için onlara bırakıyordu.

Büyüklerin sıcaklığı abartılı çocuk şirinliklerinde aramadıkları ve çocukların büyüklere özgü o her şeyin en doğrusunu bilen mükemmel insan edalarına bürünmedikleri bir dünya... Ne yani çok şey mi istiyoruz?

“Çocuktum, aşık oldum ihtiyar/ İhtiyardım, aşık oldum çocuk!” diyor Hafız-ı Şirazî, mekânı cennet olsun.

Sanki gurbette küçük mahzun bir balığım ve deniz beni hiç arayıp sormuyor.

Bazen ellerimin uzun uzun yüzüme baktığını farkediyorum, utanıp yüzümü başka tarafa çeviriyorum.

Bir de şunu düşünün; kimsenin bir kerecik bile gülmediği bir fıkra ne hisseder?

Bir gün espri yapamasa, hayatının anlamını nereye koyduğunu bulamayacak sanki bazıları.

“Kendi gözümle gördüm” dedi, “seher vakti saksısını terkedip yürüyüşe çıkıyor renk renk sardunyalar.”

Bizim çiçeklerle konuşan insanlara yaptığımız gibi, tuhaf buluyor mu acaba insanlarla konuşan çiçekleri diğer çiçekler?

İmgelerini bırakıp giden şiirler de var.

“Yeryüzünde yalnız gezen insanlar, gökyüzünde sizin kadar yalnızım” diye şarkı söylüyordu bir yıldız.

Bazen iki kalp kendi aralarında anlaşır ve iki insanı birbirine doğru sürükler.

“İnsana sığabilene kainat, kainata sığamayana insan derim” diyor üstad Muhammed İkbal, mekânı cennet olsun.

O koca koca rüyalar bu minik minik hayatlara nasıl sığıyor?

“Gözlerini kapat” dedi meczup, “ve görmeye devam edenin ne olduğunu düşün!”
#Myanmar
#Gözün görmediğini gören kim
#Muhammed İkbal
9 yıl önce
Gözün görmediğini gören kim?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle