|
Uçurtmanın ipine tutunmak
Bize gerekli olan fikriyatı nasıl ve kimlerle inşa edeceğimize ilişkin günceli aşan bir idrake sahip olmadığımız için, endişe verici seviyelere varan zihinsel güdüklüğümüze tez zamanda bir hal çaresi bulamayacağımız anlaşılıyor.

Sadece toplumsal olana kilitli kalmakla, kendimizi bu körleştirici döngünün çaresiz oyuncaklarından biri olmaktan koruyacak tahkimattan mahrum bırakıyoruz.

Bugün bizim bilinç dediğimiz şey, her gün kartlar dağıtıldığında elimizi doğru okumak ve masaya önce hangi kartı atacağımızı bilmekle sınırlı bir şey... Oysa daha birçok şeyle birlikte masaya hiç oturmamayı da ihtiva etmeliydi.

Günümüzün anlık seyreden iletişim döngüsü içinde; gözünü neredeyse yirmi dört saat güncelden ayıramayan bir entelektüelin, hayatı bir bütün olarak görebilme şansı yok artık. Dolayısıyla yaşadığımız dünyada sadra şifa olacak sözden eser yok.

“Bulamıyorum” dedi yılgınlıkla biri. “Neyi?” diye sordu yanındaki. “Neyi arayacağımı!” dedi yılgın olan.

Bugünün geçici meselelerinden başka bir meselemiz olabilseydi, zamanın dayattığı hayatın içine esir düşmeyebilirdik!

Türkiye'de hiçbir fikir grubunun sadece kendi içinde konuşabileceği meselesi kalmadı, herkes her şeyi tersten ya da düzden fena halde vasata bağlayan bir aynılaşmanın gönüllü figüranı...

Buna karşılık, hiç kimse bırakınız insana dair zamanlar üstü meselelere kafa yormayı, hayatın gerçek problemlerine çare aramak konusunda bile zerre kadar istekli değil!

Gerçek problem nedir? Mesela toprağa temas etmeden büyüyen çocuklar gerçek bir problemdir, mesela üretmediğini tüketmek gerçek bir problemdir, mesela insani sığlaşmanın televizyonlar üzerinden durmadan topluma pompalanıyor olması gerçek bir problemdir, sayıları gittikçe artan tekil dünyalar gerçek bir problemdir, kültürel anlamda genelgeçer olanın köklü olanı yavaş yavaş tedavülden kaldırıyor olması gerçek bir problemdir. Bu listenin sayfalar boyunca sürdürülebilir olması da ayrıca gerçek bir problemdir.

“Senin asıl derdin ne biliyor musun?” dedi gözlerinin içine bakarak kır saçlı olan. “Hayır, bilmiyorum!” dedi diğeri tedirginlikle. “İşte bu!” dedi kır saçlı olan.

Neyin yanlış olduğunu bilmek de en az neyin doğru olduğunu bilememek kadar kahredici!

Yazılan her cümlenin, son kullanma tarihi geçtiğinde çakıl taşı olarak asfalta katılacağı günlere doğru gidiyoruz.

Belki de öyle bir gün gelecek ve biz yazar çizerler, şatafatlı törenlerle, mesela o yılın sonbahar cümle kreasyonlarını kamuoyuna açıklıyor olacağız.

“Belki de topluca susmalıyız bir süre!” dedi biri. “Ama zaten bir şey söylemiyoruz!” diye itiraz etti diğeri.

Hazır bilgi alınıp satılır hale geldiğinden beri hiç kimse zihninde bir şey biriktirmiyor.

Sanki birileri çevremize devasa bir daire çizmiş, ne yapıp etsek dışına çıkamıyoruz!

İpin ucunu bırakırsan; uçurtma özgür kalır ama sen de uçurtmasız kalırsın.

“İnsan hakikati aramazsa” dedi meczup, “hakikat, kendine başka bir insan bulur!”
#köşe yazısı
#Uçurtmanın ipine tutunmak
#gökhan özcan
9 yıl önce
Uçurtmanın ipine tutunmak
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle