|
Güven “Zirve”ye taşındı

Yatırımcılar kararlarını çeşitli analizlere dayandırabileceği gibi, psikolojik olarak nitelendirebileceğimiz unsurlardan da önemli ölçüde etkilenir. Bu bağlamda, piyasalara yön veren beklentilerin olumlu hareket etmesinde, güven ve onun da derininde yatan pozitif algı, kritik bir rol oynar.

İşte bu gerçekten hareketle, son dönemde alevlen(diril)en faiz konusunda; tartışmalardan şöyle bir sıyrılıp, odağı güven ve istikrara çevirmemiz gerektiğine dair yazılara, köşemizin ziyaretçilerini bolca maruz bıraktığımı biliyorum.

Nitekim tozun gürültünün arasında gözden kaybetmememiz gerektiğini vurguladığım bu unsurlar, Türkiye’mizin geleceğinde en ihtiyacını duyacağımız ve yitirmememiz gereken bir zorunluluk. Bu nedenle de, kısa vadedeki gelişmelere dikkat kesilmek bir yana, uzun vadeli bakış açımızı da kaybetmememiz şart. Üstelik ilgili tartışmalar, malzeme olarak kullanılıp karşılıklı kurumlarımızı ve piyasaları hırpalama riski taşıyorsa...

DOLAR ENDEKSİ MESELESİ

ABD ve sevgili Merkez Bankası FED’i de, diğer ekonomileri de, köşemizde sık sık tartışıyoruz. Küresel ekonomi ilginç bir süreçten geçiyor ve FED, dünyanın merkezine yerleşmiş durumda. Zira FED’in faiz artırımı yoluna baş koyması, dünya âlemi etkiliyor, etkileyecek.

Bu çerçevede uzun süredir gözlenen gelişmelerden biri ise; malum, ABD Doları'nın tırmanışı ve karşılığında, TL’nin de dâhil olduğu sayısız para biriminin değer kaybedişi... Sadece Türkiye’ye özgü olmayan bu durumu anlamak için, gelin önce ABD Dolar Endeksi’ne bir bakalım.

ABD Doları'nın, 6 gelişmiş ekonominin para birimi karşısındaki değerini ölçen endeks, 2014’ün özellikle 2. yarısında bir yükseliş trendi benimsemişti. İşte bu tırmanış, 2015’te eğimini dikleştirerek devam ediyor. FED’in faiz artırımına kalan sürenin azaldığı hissi ise, buradaki temel unsur.

Söz konusu eğilime son haftalarda da şahit oluyoruz ve özellikle 25 Şubat itibariyle bir ivme göze çarpıyor: Bu yazıyı kaleme aldığım Perşembe günkü son duruma göre, geçen 15 gün içinde endeks %5,4 yükselmiş. Bir diğer ifadeyle, ABD Doları, endekse konu olan sepete karşı, bu oranda bir değer kazanmış.

Tabii şunu belirtelim: Endeksi oluşturan sepette ağırlıklar farklı ve Euro çok daha ağırlıklı bir yere sahip. Dolayısıyla, Euro’daki hareketler, endeks genelini ciddi bir şekilde etkileyebiliyor.

EURO’NUN SERT DÜŞÜŞÜ

Yine son hareketliliği yakinen değerlendirmek adına 25 Şubat ve sonrasına baktığımızda, doların sadece 15 gün içinde Euro karşısında %6,5 değer kazandığını görüyoruz. Bu değişim hızı, böylesine kısa bir süre için oldukça keskin... Perde arkasında ise, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) parasal genişleme hamlesi, hatırı sayılır bir rol oynuyor.

O halde, hem Dolar Endeksi, hem de Euro/Dolar paritesindeki hareketlerin, bir yandan ABD ekonomisi ve FED’den, diğer yandan da, Euro Bölgesi ekonomisi ve ECB’den etkilendiğinin altını çizmiş olalım. Tabii Dolar Endeksi içinde, Euro dışındaki para birimlerinde de kayıplar olduğunu, detaya girmeden not düşelim.

BREZİLYA VE G. AFRİKA DİKKAT ÇEKİYOR

Peki ya gelişmekte olan ülkeler? Onların para birimleri, dolara karşı ne durumda? Yine 2014 itibariyle genel olarak baktığımızda, özellikle FED etkisiyle düşüşe geçtiklerini zaten biliyoruz. TL’deki hareketliliğe kafayı yorduğumuz son döneme bakınca ise, bu para birimlerinin büyük kısmında düşüşlerin devam ettiğini ancak hızlarında farklılıklar olduğunu anlıyoruz.

Örneğin; yine 25 Şubat sonrasında, yükselen ekonomilerin döviz piyasalarında da hareketin devam ettiğine şahit oluyoruz. Geçen 15 gün içinde, en dikkat çeken yükselen ülke para birimi ise, dolar karşısında %9’luk değer kaybıyla, Brezilya Reali. Onu, %7’lik düşüşüyle G. Afrika Randı izliyor. Doğu Avrupa’da da, %6 üzerinde değer kayıpları mevcut. TL’nin kaybı ise, bugün itibariyle, %4,2. Değer kayıpları; Meksika, Endonezya, Hindistan gibi ülkelerde ise, daha düşük seviyelerde.

Görüldüğü gibi, TL’deki düşüş; şu son dönemde Dolar Endeksi ve Euro’nun yanı sıra, Brezilya Reali, G. Afrika Randı ve bir takım D. Avrupa ülkelerinden daha zayıf iken, bir kısım yükselen ekonomiye kıyasladığımızda ise bir miktar yüksek.

RİSKLERİ MİNİMİZE ETMEK

Sonuç olarak, her ülkenin parametrelerinin de farklı olduğunu göz önüne aldığımızda, dolar karşısında farklı kayıplar görüyoruz ancak büyük resim, dünyayı saran bir trendin hâkim olduğu yönünde... İşte Türkiye de, dolar bağlamında, ağırlıklı olarak bu yansımayı yaşıyor. Tabii bu dış gelişmelerin yansıması kaçınılmaz ancak kurun mümkün olduğunca itidalli bir seyir izlemesi için, iç faktörlerdeki riskleri de indirgemek elimizde.

Bu yüzden de, makroekonomik göstergelerin yanı sıra, istikrar ve güven ortamının hâkimiyetine dair güçlü bir algı oluşturmak, kanaatimce en temel unsur. Zira böylelikle, piyasaları etkileyen riskleri ve ayrıca bunların abartılma ihtimallerini minimize etmiş ve en azından üzerimize düşeni yapmış oluruz.

İşte geride bıraktığımız günlerde de, Merkez Bankamız ve siyasi otoritelerimiz bu anlamda güzel adımlar attı. Malumunuz bu hafta Türkiye, iki önemli ekonomi toplantısına tanıklık etti. Zirve ve brifingden çıkan ana mesajlar ise, “TCMB’nin bağımsızlığına olan saygı” ile “güven ve istikrara verilen önem” oldu.

Çok da güzel oldu...

Şimdi bu yazıyı yazarak, siz değerli okuyucularımı bir kez daha güven ve beklentiler konusuna maruz bırakmış oldum ancak değinmeden geçemezdim. Not düşülmeyecek gibi değil: Güven “Zirve”ye taşındı.

twitter.com/drhaticekarahan
#Türkiye
#FED
#ABD
9 yıl önce
Güven “Zirve”ye taşındı
Garson nereye baksın?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü