|
Biz “proje kavga”ya değil, o devrimci misyona tarafız

AK Parti’nin sadece bir siyasi parti olmadığını, bir siyasi anlayış, siyasi hareket olduğunu biliyoruz. Hedefinin sadece iktidar olmak olmadığını, Türkiye’yi dönüştürmek, normalleştirmek, 21. yüzyıl küresel şartlarına göre yeniden formatlamak olduğunu biliyoruz.

“Yirminci yüzyıl parantezini kapatmak” bir AK Parti söylemidir ve bu, Türkiye toplumunu coşturan, harekete geçiren, özgüvenini dirilten bir söylemdir. “Yeni Türkiye” kavramı kuru bir oy avcılığı değildir. Bu kavramın içi milletçe doldurulmuştur ve AK Parti’ye verilen toplumsal desteğin ana kaynağı bu tarz söylem ve projelerdir.

Yirminci yüzyılın başlarındaki, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimci dalgadan sonra, 21. yüzyılın ilk yıllarındaki ikinci büyük devrimci dalgadır. Siyasi kimlik, söylem aynı olmasa da o dönemdeki dışarıdan destekli iç direnç ile bugünkü dışarıdan destekli iç direnç nitelik olarak birbirine çok benzemektedir. Çünkü iki dönem de yeni kuruluş dönemleridir.

Türkiye tarihinde bir ilk..
İşte bugünün tarihi Türkiye’nin ikinci dalgayı yakaladığı dönemdir. Bu dalgayı kırmak için verilen mücadeleleri gündelik hayatımızda görüyoruz. On üç yıldır devam eden dönüşüm ve güçlenmeye ayarlı yeni Türkiye yürüyüşüne karşı içeride ve dışarıda oluşturulan cepheleri ve uygulanan projeleri yaşıyoruz.

Öyleyse ortada büyük bir misyon vardır ve ikinci kurucu kadro, yeni bir siyasi akılla Türkiye’yi yeniden şekillendirmekte, 20. yüzyılın dondurulmuş tarihini sona erdirip yeni bir yükseliş hareketine öncülük etmektedir. Buzları çözülen bir ülke vardır artık. Bu dönüşümün, yeniden yapılanmanın mimarı Ak Parti’dir. Bu yüzden sadece bir siyasi parti değildir, Türkiye toplumunun siyaseti de, devleti de dönüştürme gücüdür bu.

Cumhuriyet tarihinin en reformcu, dönüştürücü gücüdür AK Parti. Ama yeni bir şey var; aslında gerçek dönüştürücü güç Türkiye toplumunun kendisidir ve bu Cumhuriyet tarihinde ilk kez olmaktadır. Devletin dönüştürücü gücüne alışkın olan Türkiye’de ilk kez tabanın, toplumun dönüştürücü gücü devleti, Türkiye’yi yeniden şekillendirmektedir ve Ak Parti dışında hiçbir siyasi yapı bu güçle barışık hareket etmeyi becerememiştir.

Bu tartışmalar AK Parti’ye zarar vermez
Bu güç hem AK Parti’yi sürekli yenilemektedir hem de Türkiye’yi dönüştürmektedir. AK Parti kurmay zekası ve toplumsal dönüşüm arzusunun ortaya çıkardığı güç, bugün Türkiye’deki en güçlü siyasi akımdır, büyük bir dalgadır. Geleneksel muhalefetin siyasi söylem zayıflığına, Türkiye’yi algılama biçimine bakılırsa, bu daha uzun süre böyle devam edecektir. Çünkü bu, tarihimizin en büyük yerlileştirme mücadelesidir, gerçek Türkiye’yi inşa edecek, bağımlılık ve kamburlarından kurtaracak ikinci kurtuluş mücadelesidir.

AK Parti kendi içindeki tartışmalarla güç kaybetmez. Tam aksine kendini yeniler, o dinamizmini ayakta tutar. Tabi bu, yıpratıcı tartışmaların normal görüleceği anlamına gelmiyor. Bu tarihi misyonu kaldıramayanların, bir süre sonra o misyonu kişisel hesaplara dönüştürenlerin, siyasi veya ekonomik ikbal peşinde koşanların bu misyona verdikleri zarar ortadadır. Onlar da, öncekiler gibi, bu uzun yürüyüşte elenecekler, etkisizleşeceklerdir. Türkiye’nin büyük yürüyüşü onların tartışmalarına, kişisel çıkar hesaplarına kilitlenip kalmayacaktır.

Şu bir gerçek ki; kendini bu tarihsel dönüşümün önünde gören herkes bir şekilde silinip gidecektir. Türkiye toplumu, destek verdiği, beslediği, ayakta tutmaya çalıştığı bu misyonu, onların kişisel hesaplarına kurban etmeyecek, yerlerine yeni isimleri öne çıkaracak ve o dinamizmi ayakta tutacaktır.

Erdoğan’ın devrimci gücü, Davutoğlu’nun devlet aklı
AK Parti’yi zayıflatacak, onu Türkiye toplumunun kalbinden sökecek tek şey bu misyonu terketmek olacaktır. Bu halde bile yerine ikame olacak siyasi anlayış yine aynı damar olacak, aynı misyona sahip yeni bir siyasi hareket ortaya çıkacaktır. Ancak Erdoğan’ın devrimci gücü, Davutoğlu’nun devlet aklı, önceki yıllara rağmen çok daha güçlü bir ortak akıl üretecek, o misyona çok daha güç katacaktır.

Bugün AK Parti dışındaki siyasi çevrelerin söylem ve perspektifleri bu siyasi akıldan neredeyse kuşaklar kadar geridir ve yakın gelecekte de bu mesafeyi kapatacaklarına dair hiçbir işaret yoktur. Dolayısıyla yeni dönemde, seçim sonrası yeni ve daha güçlü siyasi figürlerin de katılımıyla o misyon belki de zirveye çıkacaktır.

İşte biz bu misyonu destekliyoruz. Destek verdiğimiz, taraf olduğumuz şey dar anlamda bir siyasi parti değil, bir siyasi hareket, Türkiye’nin büyük yürüyüşü, dönüşümü, 21. yüzyıl şartlarına göre yeniden şekillenmiş güçlü Türkiye arzusudur. Bu taraf oluşumuza yönelik eleştirilerin sığlığının farkındayız.

Küstahlık..

Yıkıcı, AK Parti muhalefeti üzerinden Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışan o muhalefet girişimlerinin zirvesine Gezi eylemleri üzerinden sokak terörüyle, 17 Aralık üzerinden darbe girişimiyle tanık olduk. Onların Türkiye’ye sundukları projeleri Ukrayna veya Mısır örnekleri oldu. Türkiye’ye ayar vermeye, onu tekrar eski vesayet dönemine döndürmeye çalışanlara, dönüşümün gerçek mimarı olan toplumsal tabanın taraf olması bir hayaldir.

Gezi ve 17 Aralık bu milletin kafalarındaki soru işaretlerini büyük oranda bitirmiştir. Kendileri bir başka ülkenin istihbarat teşkilatlarının kucağına oturmuşken AK Parti’nin öncülük ettiği misyona destek verenlere yönelik tepkileri tam anlamıyla küstahlıktır. Ve bu çevrelerin korkunç bir nefret ve hınç dışında kamuoyuna sundukları elle tutulur tek bir projeleri olmamıştır ve olmayacaktır.
İçeriden muhalefet üretme çabası
Şimdi Ak Parti içinden bir muhalefet dalgası geliştirebilir miyiz, onun derdine döştüler. Var güçleriyle bunun için çalışıyorlar. Erdoğan ile Davutoğlu arasında bir kriz oluşturmak için müthiş entrikalar çeviriyorlar. Aslında bu onlar için tam bir iflas halidir. Tek umutları buysa, ellerinde hiçbir şey kalmamış demektir.

Maalesef AK Parti içinden veya onu destekleyenler arasında yangına körükle gidenler var. Bilerek bu koroya katılanların hesapları ayrı bir tartışma konusu ama bilmeyerek yangını besleyenlerin dikkatle izlendiklerinin farkında olmaları gerekir.
Bu siyasi hareket sayesinde kazandıkları gücü, imkanı, siyasi kimliği, medya popülerliğini başkalarının projelerine servis edenler o misyon tarafından mahkum edilirler. O misyona inancı ve güveni yok etmeye ayarlı sinsi kampanyaya servis yapanların, otuz yıl Kürt meselesi yazıp krize ilişkin tek cümle üretemeyenlerden farkı olmadığını çok iyi biliyoruz. Bir sonraki sahnede onların avuçları boş kalacaktır.

Yeni Şafak böyle bir proje kavgada yer almayacağı gibi, aslında merkezde olmayan, bazı çevrelerin provoke ettiği tartışmaların zemini de olmayacaktır.
#AK Parti
#seçim 2015
#Başbakan Davutoğlu
#17-25 Aralık
#Gezi olayları
9 yıl önce
Biz “proje kavga”ya değil, o devrimci misyona tarafız
Hangimiz aldanmadık?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı