|
Ne yeşil ne sol parti

Milli Gençlik Vakfı gençleri üniversitelerde farklı isimlerle dergi çıkarırlardı. Bursa’da üniversite öğrencisiyken bizim çıkardığımız derginin adı da Ahenk idi.

Dergiyi çıkarmadan önce İstanbul’da incelemeler ve istişareler yapmıştık. Tecrübeli arkadaşlar abarttığımızı düşünmüş ve “Siz ulusal bir dergi mi çıkaracaksınız, ne bu hazırlık! Biz akşamdan sabaha bir dergi çıkarıyoruz” diye çıkışmışlardı.

Ben de haddim olmayarak “İyi de dergiler üç ay sonra kapanıyor!” diye itiraz etmiştim. Niyet, dergimizin uzun ömürlü olması idi fakat bizim dergimiz de Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından kapatıldı, yayın yönetmeni Necip Fazıl Kurt da DGM’de yargılandı.

Dergideki yazılarımdan birinin başlığı “Kürtler Bu Ümmetin Yetimleridir” idi. Birinci Körfez Savaşı bitmiş, Kuzey Irak’ta büyük bir boşluk oluşmuş ve Saddam’dan geride kalan silahlar ile PKK’nın Bekaa Vadisi yerine bu bölgeyi merkeze alarak terör faaliyetlerine yoğunluk vereceğini de işaret etmeye çalışmıştım.

Özal döneminde Türkiye kabuk değiştiriyordu… Devletin senelerce baskıladığı ne kadar travma varsa, özgürlükten nasibini alınca ortaya saçılmıştı. Birçok kesimin sancıları artık saklanamaz olmuştu. Kürt meselesi de bunlardan biriydi.

Aradan 20 yıl geçtiğinde ancak Erdoğan tarafından Kürt meselesinde esaslı tespitler yapılacak ve akabinde çözüm süreci başlayacaktı.

Kürt meselesi hakkında konuşanlar ile feministler arasında bir benzerlik var: Mağduriyet hikâyeleri çok fakat ayakları yere basan pek fikir yok. Aynı hataya düşmeden bugüne geleyim ve meselenin geldiği noktayı konuşup tartışalım.

Çözüm Süreci bittiğinde PKK ve HDP’nin tarih önünde sloganlardan başka sığınacak yeri yok. Dünyanın bütün marjinal örgütleri gibi onlar da kitlelerini saçma sapan gerekçelere inandırmaya çalıştılar, fakat sonuçta ellerine ne geçti, o günden bugüne?

Türkiye’de son seçimler esnasında defalarca vurguladım: Türkiye’nin meseleleri büyük oranda küreselleşti, bundan sonra kimlik temelli tartışmalar ve etnik temelli siyaset gün geçtikçe zayıflayacaktır. Küresel ölçekte Türkiye’nin rolü her geçen gün daha çok büyüme eğiliminde olacak ve devletlerarası rekabet güçlenecektir.

HDP kurulduğu günden beri bölge halkının refahı, huzuru ve kalkınması için çalışmadı. HDP’li belediyelerin hâli ortada, örnek gösterilebilecek bir tane belediyeleri yok… Bunun yerine küresel güçlerle aynı sahneyi paylaşmayı ve birlikte fotoğraf çektirebilmeyi büyük bir başarı zannediyorlar. Özerklik mitiyle sarhoş olmuşlar, muhakemeleri duruyor, sonra da güvendikleri dağlara kar yağıyor…

Kürt meselesini uzun hikâyelere boğmadan çözüm süreci sonrasını merkeze alacak olursak, süreç PKK tarafından rafa kaldırıldı ve bir işgal ve bölünme girişiminde bulundu. Hendek terörü ile hiçbir şey kazanamadı örgüt, bütün hesapları yanlış çıktı. Fakir fukara çocukları zenginlerin küresel emelleri için ölüme terk edildi.

O günden sonra bölge halkı üç tavır geliştirdi:

* PKK’nın hiçbir eylemine cevap vermedi.

* HDP’nin mitinglerine katılmadı.

* Eskisi kadar aşkla şevkle olmasa da parti için oy vermeye devam etti.

PKK’nın ya da HDP’nin okuyamadığı durum bu tavırdı. Bölge halkı yüzünü Ankara’ya ve siyasete dönmüş ve Türkiyelileşmek istiyor.

Fakat Kürtler adına siyaset yaptığını iddia edenler, LGBT gibi marjinallerden medet umuyor. Devlete ve millete düşmanlığını gizleme ihtiyacı duymayan kimi solcuları, ateistleri, Ermenileri getirip dini bütün Kürtlerin başına vekil ya da yönetici yaptılar.

Son seçimde Yeşil Sol Parti’nin oyları Türkiye genelinde %8,5’e İstanbul’da %7,7’ye geriledi. Gelinen noktada Yeşil Sol Parti’nin eski hikâyelerle seçmenini oyalama imkânı kalmamış görünüyor. Tıpkı CHP gibi ya gerçeklikle tanışacak ya da eriyip gidecek.

AK Parti tekrar Kürtlerin birinci partisi konumuna gelebilir.

#siyaset
#AK Parti
#PKK
#LGBT
#HDP
1 yıl önce
Ne yeşil ne sol parti
Bir Başka Mesele: Aşırı hayvan sevgisi ‘kaydırılmış merhamet’ projesidir
Sahibinin Sesi
BM değil, Mekke Sözleşmesi
Kızın adı Rachel
Bin 187 dokunuş ve 30 genç