|
TCMB en geç martta faizi 1 puan indirir

Ülke ekonomisinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH), yani net olmayan yurtiçi katma değer üretimi, sektörler tarafından üretilen mal ve hizmetler sayesinde elde edilen katma değerin toplamını temsil eder. Bu değerden amortismanlar, milli servetteki, ülkenin tüm fiziki değerlerindeki yıpranma payı, yani köprüler. barajlar, makineler ve taşıt araçlarındaki yıpranma payı düşülür ve safi milli hasılaya ulaşılır. Bundan da Türk halkı ve Türk şirketlerinin ödediği dolaylı vergiler indirildiğinde, kalan değerin adı Milli Gelir’dir.

Türkiye’nin veya herhangi bir ülkenin GSYH’sı, bir önceki yıla göre ülke ekonomisi daha fazla mal ve hizmet üretmeyi başarması halinde, artış gösterir. Peki, ülke ekonomisinde firmalar hangi nedenle daha fazla mal ve hizmet üretir? Ya yurtiçi talep, yani ülke içerisinde mal ve hizmet satışı, tüketimi artmaktadır; ya da firmalar yurtdışına daha fazla ihracat yapma imkanı görmektedir; ya da her ikisi aynı anda geçerli olmaktadır. Eğer, firmalar mal ve hizmet üretimini arttırırken, üretim kapasitesinin sonuna dayanmışlar ise, bu durumda kapasite arttırıcı yatırımlara da giderler.

Bu durumda, ekonominin çarkları döndüğü müddetçe, tüketim ve yatırım harcamaları ile GSYH artar ve ülke ekonomisi büyür. Ülke ekonomisi veya GSYH yıllık enflasyon değerinin üzerinde büyüyor ise, buna da reel, yani gerçek büyüme deriz. Biliyorum; “hoca kaptırdı, ekonomi dersi anlatır gibi, bizi detaya boğdu” diyor olabilirsiniz. Bu derece detay vermemin nedeni, tüm medya ortamlarında, Türk ekonomisinin büyümesinin sürekli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) bağlatılmasına, hep sorumluluğun TCMB’nin omuzlarında olduğuna dair yorumların yine artmış olması. Tekrar vurgulamak isterim, merkez bankalarının öncelikli görevi büyüme ve istihdamı sağlamak değildir.

Türkiye’nin enflasyonu ortalamaların üzerinde

Merkez bankalarının asli görevi, fiyat istikrarıdır. Enflasyonu yok etmek veya kabul edilebilir sınıra çekmektir. Merkez bankaları fiyat istikrarında bir risk görmüyorlar ise, enflasyon tehlikesi yoksa, o zaman büyüme ve istihdamı da gözeten para politikası izleyebilirler. Nitekim, ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) kendi ekonomilerinde bir enflasyon riski görmediklerinden dolayı, büyüme ve istihdamı destekleyici para politikası uygulayabildiler. Türk ekonomisinde, son 42 yılda enflasyonu getirebildiğimiz en düşük düzey yüzde 6. Oysa, gelişmiş ekonomilerde 2012’de yüzde 2 olan enflasyonun, 2014 sonu yüzde 1.6, 2015 sonu ise 1.8 olması bekleniyor.

Gelişmekte olan ekonomilerde ise, 2012’de yüzde 6.1 olan enflasyonun, 2014’de 5.5, 2015’de ise 5.6 olması beklenmekte. Türkiye ise, 2005’de 7.7, 2008’de 10.1 olan enflasyonu, 2009 ve 2010 yıllarında yüzde 6.5 civarında tutabilmişse de, 2011’de yeniden 10.5’e yükselmesini engelleyemedi. Ancak, 2012’de GSYH büyümesi yüzde 2.1’e çekerek, enflasyonu yüzde 6.2 ile son 41 yılın en düşüğüne getirebildik. 2013’de yüzde 7.4’ü gören enflasyon, 2014’ü ise yüzde 9 civarında tamamlayacak. Oysa, Türkiye Ekonomisi›nde yıllık manşet enflasyonun artık gelişmekte olan ülkeler ortalaması olan yüzde 5.5 civarına çoktan gelmesi gerekiyordu. Şimdi, TCMB’nin esas görevi, yıllık enflasyonu yüzde 5.5’e getirmek iken, “sen niye büyümeye destek vermiyorsun” demek, kurumları karıştırmak; yanlış kurumdan talepte bulunmak anlamına gelir.

Peki, Merkez Bankamız “ben büyüme ve istihdamla ilgilenmem, gerektiğinde dahi destek olmam” diyor mu; hayır, asla demiyor. Sadece şunu diyor; “bana enflasyon yüzde 7’nin hemen altına gelinceye kadar izin verin, gereğini yapacağım” diyor. Diyelim, ki 5 Ocak pazartesi günü 2014 yılı enflasyonu yüzde 9 açıklandı. Bu durumda, 2015 yılı mart ayına sonuna kadar, 3 aylık yüzde 3,6’lık enflasyon hesaplamadan çıkıp, yerine diyelim ki, 3 aylık 1,6’lık enflasyon girdi; bu durumda 2015 yılı mart ayı sonunda yıllık enflasyon yüzde 6,9’a inmiş olacak.

TCMB ya şubat-mart, ya mart-nisanda 1,5 puan indirir

Eh, bu durumda, benim bildiğim TCMB, en geç mart ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında 1 puan, nisan ayındaki toplantısında da 0,5 puan faiz indirmez ise, gelin o zaman benden hesap sorun. TCMB, şubat ayında 0,5 puan, mart ayında ise 1 puanlık indirim olarak ta bu süreci yönetmeyi tercih edebilir. Dünyanın önde gelen Alman finans kurumlarından Deutsche Bank ise, 2015’ın ilk yarısında TCMB’nin faizlerde 75 baz puanlık ılımlı ve geçici bir gevşemeye gideceği yönündeki beklentilerini koruduğunu; ancak buna yönelik risklerin yukarı yönlü olduğunu belirtmekte.

Tersine düşünenler de var. ABD’li finans kurumu Citibank ise, rubledeki değer kayıplarının Türk Lirasını etkilemesine bağlı olarak, dolar-TL kurunun 2,60-2,70 TL aralığına gelebileceğini, Merkez Bankası’nın ise döviz kurunu riskini kontrol etmek için, 2015 yılının ilk çeyreğinde en az 1 puan faiz artıracağını öngörüyor. Rusya’nın etkili hamleler ile, kendi para birimindeki kayıpları durdurması, petrolün varil fiyatının ise 60 dolar civarına oturması halinde, oyumu TCMB’nin 1-1,5 puan faiz indirmesi ihtimaline veriyorum.

#GSYH
#TCMB
#FED
#ECB
9 yıl önce
TCMB en geç martta faizi 1 puan indirir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle