|
AKP’li seçmen ve ‘bağımsız irade’nin tutumu
Seçime yaklaştıkça provokasyonlar artıyor. Yine. Bir kez daha. Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, hiçbir zaman gerçek anlamda sorunsuz, yapıcı, 'neyse o' bir seçim idrak edemiyoruz. Her seferinde kritik gündem. Yeni anayasa için kaç seçim geçirdik, barış için keza. Şimdi başkanlık vs.

Eskiden seçime yaklaştıkça patlayan bombalar ordu ile örgüt arasındaki kızışmayı artırır, içte ve dıştaki kravatlı provokatörlerin sözleri her yerde manşet olurdu.

Şimdi bombalar yine patlıyor. HDP'nin binalarına iki ilde eşzamanlı olarak düzenlenen saldırılar oldu. Daha önce de olmuştu.

Fakat bu kez patlayan bombalar savaşan güçleri gaza getirip silaha yöneltmekten ziyade, daha dolaylı bir istismarı amaçlıyor. HDP'nin Meclis'e girip girememesi üzerinden bir tür meşruiyet krizi çıkarma çalışması sanki bu. Nitekim bir kanat; oy vereceği bu partiyi sokağa indirip şiddet yanlısı gibi göstermek isteyenlerin provokasyonudur bu diyor. Diğer kanat da, hangi amaçla olursa olsun bu provokasyoncuları ortaya çıkaracağız, hükümet olarak bu saldırıları asla kabul edemeyiz diyor.

Öte yandan hükümet karşıtlığında buluşan ve bir zamanlar birbiriyle kanlı bıçaklı olan kesimlerin takındığı tavırlara bakılınca insan ne diyeceğini şaşırıyor. Sanki yıllardır her türlü provokasyona mesela Gezi, 6-8 Ekim kıyameti, Fidan olayı, Paris cinayetleri, yardım TIR'ları, Aralık darbe kalkışmalarına maruz kalan ve buna rağmen barış müzakerelerini yürütme iradesi ortaya koyan bu hükümet değilmiş gibi.

İnsanlar hangi kimlikten, hangi ideolojiden olursa olsunlar, barışı arzuluyor ve ateşkes ortamının bozulmasını da kesinlikle istemiyorlar. Bu yüzden olsa gerek, seçim anketlerinde veya sohbet ortamlarında barış istemek 'doğrucu siyaset'in bir parçası oldu. Gelgelelim provokatörler işbaşı yaptığında, niyetler de açığa çıkıyor. Yüzde 52'yle seçilen Mursi'nin idam kararına gönderme yapan malum bir gazetenin Erdoğan'a gözdağı veren manşeti bir kez daha bu niyetlerin neler olabileceğiyle yüzleştiriyor sıradan vicdanları.

Uzun süreden beri memleketin pek çok şehrinde farklı kesimlerle bir araya gelmeme vesile olan toplantılara, panellere katılıyorum. Mevsimler geçiyor, gündemimiz kimi zaman edebiyat, kimi zaman barış, kimi zaman maneviyat oluyor. Üniversite, eğitim, gençlik vesaire derken... Sadece seçim zamanı gündeme bakışın nabzını tutmaktan daha uzun soluklu ve daha derinlemesine gözlem yapma imkanı veriyor insana bu tür buluşmalar.

Üniversite gençlerinin hayata veya yaptıkları şeye odaklanamama problemleri veya sanal alemin ekranlarına yapışarak ailelerinden kopuk olma hallerini yorumlarken... Bu olguların sanki bugünün siyaset gündeminde patlatılan bombaların arka planını yorumlarken işimize yaramayacağını düşünüyorsak çok yanılıyoruz demektir.

Bugünün gençleri provokasyonlar tarihimizi; mesela Babıali baskınından 6-7 Eylül olaylarına, 1 Mayıs katliamından Madımak'a veya Hrant Dink katliamına... Öğrenmeleri gereken pek çok şeyin iç yüzünü merak dahi etmiyorlarsa, onların uzaktan kumandalı bir bombayla provokasyona gelmeleri, şiddete meyletmeleri, sokağa dökülmeleri çok daha kolay.

Konjonktüre göre kimin çıkarlarına hizmet ettiklerini hiç bilemeden... Aynı senaryoların figüranları olmaya devam etmeleri işten bile değil. Hal böyleyken, hesap içinde hesap, oyun içinde oyun, senaryo içinde senaryo yazılırken... Müdanasız, olduğu gibi, dolaysız ve imasız yaşayan, tehdit ve şantajlara teslim olmayan, vicdanın üzerindeki örtülerini atabilen kişiler de var. Provokasyonların tuzağına düşmeyecek denli olan biteni içeriden değerlendirebilen, mesafesini koruyan, iç özgürlüğünü hiçbir odağa rehin bırakmayan seçmenler.

İşte uzun süredir pek çok platformda buluştuğum kişiler bu nitelikleri haiz gruplardan oluşuyor. Buradan hareketle mini bir değerlendirme yapmaya kalkışırsam acizane, şunları söyleyebilirim: AK Parti'nin kemikleşmiş tabanı eskiye oranla çok daha fazla eleştirilerini yükseltmiş durumda. Muhalefetin çaylak söylemleriyle otoriteye eğilimli, biatçı, rantçı filan oldukları nakaratı elan devam ediyorsa da olgu tamamen farklı. Özellikle çevre, şehircilik, tüketim, kentsel dönüşüm gibi mevzularda özgürce tartışan, kendi muhalefetini kendi yapan bağımsız bir AKP seçmen kitlesi var.

Bununla da kalmıyor, özellikle ilçe örgütlerinden veya tabandan gelen eleştirilerde liyakat esası gözetilmeksizin yapılan yanlışlar yüksek sesle dile getirilebiliyor. Bütün bu hoşnutsuzluklara rağmen, oy verecekleri partide hiçbir değişiklik olmayan seçmenden bahsediyorum. Liderlerini de partilerini de kusursuz veya eleştirilemez olarak asla görmediklerinin altını da çiziyorum. Ne cemaatçiliklere prim veriyorlar, ne 'ikonik' saplantılara. Ne nefret siyasetini çare olarak görüyorlar, ne hile ve düzenbazlıklara bel bağlayan 'son dakika' oylarını çalmaya çalışanlara...

Onların bu memlekette yapacak çok şeyleri var. Özellikle de kadınların. Atom karınca gibi uzun yıllardır gece gündüz ülkeleri ve evlatlarının geleceği için gerek sivil toplumda, gerek parti içinde çalışıyorlar. Ne kadar engellenmeye çalışılsın çalışsın, Türkiye'nin gündelik toplumsal hayatını kökünden değiştirmeye devam eden, anlam katan, güzelleştiren tam da bu halis niyetlilerin bağımsız iradeyle verdikleri oy. Gündelik hayatımızın resmi tarihi bu bağımsız iradenin oylarıyla yazılmaya devam ediyor.
#seçimler
#a parti
#bağımsız irade
9 yıl önce
AKP’li seçmen ve ‘bağımsız irade’nin tutumu
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!