|
Denizlerden ummanlara ‘uluslararası gönül faaliyetleri’
Haftasonu Antalya'da Uluslararası Melamilik ve Seyyid Muhammed Nur'ül Arabi sempozyumundaydık. TİKA ve Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla ilk kez böyle bir etkinlik gerçekleşti. Uluslararası olmasının hikmeti ise Balıkesir, Bursa, İzmir, Antalya, İstanbul'dan gelenlerle Kosova ve Bosna'dan katılanların yanı sıra, hazretin Usturumca'daki takipçilerinin de davetli olmasıydı. Rumeli'ye geçerken ilk uğradığı yer olan Antalya'da, turizm sezonunun çoktan açıldığı bir mevsimde, beş yıldızlı bir otelde gerçekleşti iki günlük sempozyum.

Velilerin, ariflerin beş yıldızlı turistik dünyaya uzak olduklarından hareketle, daha uygun, mütevazı bir yer bulunamamış mı diyenler oldu. Oysa hakikat beş yıldızlı otellerde olmaz diye bir kural yok. Aşk elçileri için hakikat her yerdedir. Mekan sofuluğuna düşüyorsak, sınırlamalar getirmeye başlıyorsak feyiz ve bereketlenme de o oranda azalıyor.

İfrata kaçan bir masraf olmadığı müddetçe, büyük zatların hakikatinin her yerde her koşulda canlanması gerektiğini düşünerek, konukların hak ettikleri biçimde ağırlanmasının da hazrete bir hürmet vesilesi olacağını hissettim.

Geçen yıl Antalya'ya bağlı Elmalı beldesinde katıldığım ve artık gelenekselleşen etkinliği de bu vesileyle anmam gerekir. Zira Vahip Ümmi, Sinan Ümmi, Niyazi Mısri, Eroğlu Nuri gibi velilerin diri ruhunu yansıtan bu belde yüzyıllarca insanlığın çorak iklimini suladığı gibi, meğer halen devam ediyormuş. Şahit olmuştum.

Sempozyumu ve Nurü'l Arabi hazretlerinin bugüne izini düşüren anlamını bir sonraki yazıma bırakarak, şimdilik bu vesileyle meramımı kayda geçirmeye çalışayım. Önceki yazımda da detaylıca anlatmıştım, geçtiğimiz günlerde Moskova Çaykovski Müzik Konservatuarı'nda Ruslarla Yunus Emre ve tasavvuf şiiri üzerine bir dizi konferans vermek için Rusya'daydık. Bir ay içinde bizim gibi kalbî buluşmalar için seyahat halinde olan pek çok emanetçi vardı.

Sözgelimi Çin Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü, Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi ortak girişimi ile Pekin Üniversitesi'nde Nisan ayında 'İslam ve Çin Medeniyeti' adında uluslararası bir sempozyum düzenledi. İslam konulu uluslararası bir toplantıya ilk kez ev sahipliği yapan Pekin Üniversitesi'ndeki bu buluşmanın tohumlarını atan ise Cemalnur Sargut hanımefendiydi. Zira dört yıl kadar önce Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü'nde Ken'an Rifai İslam Araştırmaları Kürsüsü'nü kurmuştu. Kürsünün ilk profesörleri de memleketimizde tasavvuf alanındaki kıymetli eserleriyle tanınan William Chittick ve Sachiko Murata gibi isimlerden oluşuyor.

Uygur Türklerine Çin yönetimi tarafından uygulanan mezalimi de göz önünde bulundurduğumuzda, insanlığın evrensel niteliklerine yönelik bu tarz programlar ile yönetimlerin adaletle hükmetmesi yönünde bir katkı sağlanmış olmasını da temenni edelim.

Aynı şekilde Evrensel Sufi Konseyi'nin İslamabad'daki Asya toplantısı da geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Ki Türkiye'den Şefik Can Uluslararası Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Hayat Nur Artıran bu çok önemli toplantıya katılarak, gönülleri ferahlatan bir konuşma yaptı.

Yine geçtiğimiz günlerde Manisa'da gerçekleşen bir diğer uluslararası etkinlik de 'Bakü'den Balkanlar'a Halvetilik' idi. Aynı günlerde İstanbul'da da 'Bir yirminci yüzyıl münevveri' adı altında Kenan Rifai sempozyumu gerçekleşti. Bir diğer etkinlik de yine bu ay sonunda gerçekleştirilecek, daha geniş bir katılımla. Acizane burada saymadığım, bilmediğim birçok başka 'gönüller ihyası' yönünde düzenlenen faaliyetler de mevcut. Geçen yıl bu vakitlerde Bosna, Kosova, Makedonya gibi ülkelerde düzenlenen tasavvuf etkinliklerine Tuğrul İnançer gibi hocalarımızın katılımıyla biz de iştirak etmiştik mesela.

Tasavvuf kültürü ve manevi hayat üzerine düzenlenen etkinliklerin artmasının en büyük nedeni, insanların içte ve dışta 'sahih' bir maneviyat ihtiyacı içinde olmaları. Kimi zaman kültür sanat faaliyetleri olarak düzenlenen bu yöndeki sergiler, konserler vesaire de dikkate alınırsa, hayatın hemen her alanında eski yıllara oranla nefsin sınırlı zevklerine hitap etmekle yetinmeyen, insanlığın ana dilini hedefleyen, birleştirici, kuşatıcı bir ruha bürünmeye ve bunu yansıtmaya başladık hep beraber. Gelgelelim toplumsal gündelik hayatın farklı katmanlarında giderek yayılan bu diriltici ruhun henüz kurumsallaştığını söylemek mümkün değil.

Nitelikli, donanımlı ve zevk sahibi eleştirmenlere, yorumculara ne kadar ihtiyaç varsa, bu tarz faaliyetlerin organize edildiği belediyelerin kültür işlerine de büyük iş düşüyor. Antalya gibi büyükşehir belediyelerinin turist çekmeye yönelik tanıtım ve paylaşım faaliyetlerine ellerindeki evrensel değerleri de eklemesi ne kadar ihya edici olurdu.

Örneğin Vahip Ümmi, Sinan Ümmi gibi Elmalı'nın canlarının son derece yalın ve gönül çelen divanlarını veya Nurül Arabi'nin eserlerini bastırıp halk bundan anlamaz demek yerine vatandaşlara açık etkinliklerde dağıtmak kıymetli bir icraat olurdu. Hatta bir seçki yapıp bunu tercüme de ettirerek Antalya'ya gelen Rus, İranlı, Batılı turistlerin gönlüne hitap edebilirler. Antalya'daki Melamilik ve Nuru'l Arabi sempozyumunun fikir babalarından Mustafa Tatcı hocanın şu sözlerini işitebilmek yeterli: “İnsanlar Antalya'ya deniz için geliyor. Burada ummanlar gizli.”
#tika
#antalya
#Vahip Ümmi
#Sinan Ümmi
#Niyazi Mısri
#Eroğlu
9 yıl önce
Denizlerden ummanlara ‘uluslararası gönül faaliyetleri’
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Ayasofya’da namaz kılma zevki
ABD’nin raporu tutarsızlık abidesi..
Maskeli balo bitti: Gazze, dünyanın Siyonistlerin esareti altında olduğunu ispat etti!
Erdoğan’ı erken finale zorlamak: 2015