|
Halksız siyasetin sonu…
Tersin düze geldiği bir dönem yaşıyoruz. 13 yıldır yapılan her reform, tersten inşa edilmiş bir devleti halkın iradesine uyumlu hale getirmek ve düze çevirmek üzere bir işleve sahip oldu. Az zamanda çok mühim işler yapıldı. Geldiğimiz noktada sandığa saygı arttı. Siyaset dışı yöntemler başarısızlıkla sonuçlanınca, bu yöntemlere bel bağlamış aktörler de siyaset alanına dönmeye başladılar. AK Parti tüm rakiplerini dönüştürdü. Öyle ki artık bir sonuç elde edebilmek için halkı ikna etmeleri ve sandığı etkilemeleri gerektiğini anlamış durumdalar. Ama nasıl?

Siyaset dışı yöntemler halkı yok sayıyor ve ayak oyunları ile bu bürokratik kulüplere iktidar olanağı tanıyordu. Şimdi CHP başta olmak üzere halkı ikna etmeye çalışıyorlar. Ancak halkla siyasete o kadar uzak ve yabancılar ki, bunu da tam beceremiyorlar. Halkla ilişki zaman ve çok emek istiyor. Ama bundan da öte, samimi bir yüzleşme yaşanmaksızın halkın güvenini elde etmek mümkün değil. Yani hem samimi olmak, hem de belki yıllar sonra karşılığını alacağınız bir çalışma başlatmak zorundasınız.

Bu da pek mümkün gözükmüyor. Siyaset, tabana dayalı bir hikayenin sonucu olarak ortaya çıkınca benimseniyor. Yani bir halk hareketi, halkın bağrında pişiyor ve oradan yukarıya doğru kurumsallaşarak yükseliyor. Bu nedenle hiçbir zaman ülkeyi kurtarmak üzere yan yana gelmiş elitlerin veya uzmanların ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar halkta bir karşılığı olmuyor.

Halkın değerleri, inancı ve önceliklerine gerçekten saygı duyulmadığında, halka hizmet aşkını içinizde hissetmediğinizde, ne şaşalı reklam kampanyaları, ne de heyecanlı konuşmalar bu açığı kapatabiliyor. Rehberiniz halk olduğunda ise kazanan siz oluyorsunuz. Çünkü halkın taleplerini öğrenmek, halktan başka irade kabul etmemek, bu iradeye boyun eğerek talepleri olabildiğince yerine getirmek, yani güvenilir olmak, seçimlerde karnesini halktan alan bir siyasi hareketin yapacağı en akıllıca harekettir.

Bu manada Türkiye'de tek özgün halk hareketi AK Parti olarak kesinlik kazanıyor. Dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu olan AK Parti hareketinde milyonlarca insan canla başla gönüllü olarak ülkenin demokratikleşmesi için varını yoğunu ortaya koyuyor. Bağırlarından çıkardıkları Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu'nun üzerine titriyorlar. Titriyorlar ama, bu bir lider kültü meselesi değil. Bu liderler onların evlerinden çıkan kişiler. Bu liderler kendilerine saygı duyuyorlar. Bu liderler emanete hıyanet etmiyorlar. Bu liderler onların taleplerine karşı çok hassaslar ve sözlerini yerine getiriyorlar. AK Parti tabanı son derece rasyonel ve milimetrik tercihlerde bulunuyor. Demokratik kültürleri laikçi ulusalcılara göre mukayese kabul etmeyecek denli gelişmiş vaziyette.

Muhalefet tüm değişim çabasına rağmen negatif siyaset yapıyor. Bu nedenle de halka meydanlarda yalan söylemek zorunda kalıyorlar. Herkes Türkiye'nin AK Parti döneminde bir mucizeyi gerçekleştirdiğini görüyor. Daha iyi bir noktayı hedeflemek başka bir şey, yapılanın ters yüz edilmesi başka; halk yalan duymaktan hoşlanmıyor.

En ilginç bocalamayı ise HDP ve Sayın Demirtaş sergiliyor. Beden dili ve yüz hatları, konuşurken kendini ele veriyor. Çünkü kendi tabanının siyasetini yapmıyor. Sürekli hesaplayarak konuşuyor. “Lapsusları artacak” dediğim yazıdan sonra HDP tabanının da rahatsız olacağı birçok gelgitler yaşadı. Cemaat'in, CHP ve Doğan medyası ile sıkı fıkı hallerini tabanına anlatabilmesi mümkün değil. Cihangir ve Nişantaşı'na hoş gelecek sözler tabanına çok yabancı. Çözüm Süreci'ni araçsallaştırmış olması, vesayeti bitirecek yegane formül olan başkanlık sistemine dair Beyaz Türk jargonlu itirazları HDP tabanının anlayabileceği şeyler değil. Yeni anayasa ve Yeni Türkiye'ye karşı adeta bir koçbaşı işlevine büründürdüğü partisi gittikçe tabanına yabancılaşıyor.

Halk AK Parti dışındaki tüm partileri birbirinden farksız algılamaya başladı. O zaman neden kırk yıllık CHP dururken, CHP kırk küsur Alevi aday göstermişken, her an bir ikinci 6-8 Ekim çağrısı yapabilecek türden tekin olmayan HDP/PKK çizgisine oy versinler ki insanlar?

HDP anlaşılmaz şekilde kaybeden kulübe oynadı ve kendisini istismar ettirdi. Adeta intihar etti. Ancak HDP'de ciddi bir düzeltme yaşanması kaçınılmazdı. Çözüm Süreci'nden hazzetmeyen, Öcalan'a örtük muhalefet ve tasfiye süreci işleten HDP ve Demirtaş ekibinin yerine daha gerçekçi ve pozitif bir yönetimin gelmesi yakın gözüküyor.
#seçimler
#ak parti
#hdp
9 yıl önce
Halksız siyasetin sonu…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle