|
Keşke muhtarların attığı tırnak olabilseydiniz…
Bazı olaylar, o olayların müsebbiplerinin hedeflerinden çok farklı, hatta tamamen zıt bir yönde gelişir. Bu böyle olduğunda o olay da bu zıt değişimin kırılma anı olarak tarihe geçer ve müsebbiplerin aleyhine tanıklık eder.

23 Eylül 1998 tarihinde, Siirt'te okuduğu bir şiir yüzünden Recep Tayyip Erdoğan'ın mahkûm edilmesinin ertesi günü Hürriyet gazetesi “Muhtar bile olamaz” diye o “tarihi” manşeti atmıştı.

Yıllar geçti. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Göreve geldikten kısa bir süre sonra, 27 Ocak 2015 tarihinde Beştepe Cumhurbaşkanlığı konutunda ilk muhtarlar buluşmasını gerçekleştirdi. Toplantı “Birinci Muhtarlar Buluşması” olarak duyurulmasına rağmen, kamuoyu bunun arkası gelecek, belki de 50 bin muhtarı kapsayacak bir seri olduğunu fark edemedi. Sıradan bir kabul olarak muamele gördü ve önemi ıskalandı.

Bu buluşmanın ben de fark etmemiştim. Ta ki kıymetli dostum Mehmet Uçum beni uyandırana kadar. O günden beri bu toplantıları izliyorum. 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve yedinci toplantı yapıldı. Kaba bir hesapla Sayın Erdoğan tüm muhtarlarımızı kabul etmek için 125 toplantı yapmak durumunda. Ben yapacağından eminim. Çünkü bu toplantılar, Yeni Türkiye'nin temelini, yerelden tepeye inşası gereken halk iradesine dayalı yönetimin köklü bir adımını oluşturuyor.

Sayın Erdoğan, ilk toplantısında yaptığı konuşmaya “Evinize hoş geldiniz” diye başlarken, 1998 yılındaki o çirkin manşeti hatırlatıyor, bu saygısızlığı kendisinden önce halka yapılmış olarak kabul ediyordu. Kendisini geride tutan, kendisini halkın asistanı olarak gören bir hikmetli siyasetin temsilciliğini yapıyordu.

“Muhtar bile olamaz diyerek hem şahsımla, hem de muhtarlarla alay ediyorlardı” derken, milletin oyu ile vazifeye gelenlerin durumunu “Bu dünyada bir insanın erişebileceği en yüksek paye” olarak nitelendiriyordu. “Demokrasi yerelden başlar” diyor, yerelin özünü de “aile” olarak tesbit ediyordu. “Evde, köyde, mahallede demokrasi kültürü ne kadar yerleşirse, ülkede de o kadar yerleşir. Muhtarlar demokrasinin çekirdeği vasfına sahiptir” diyordu.

“Tepeden inmeci, baskıcı, dayatmacı bir yönetim anlayışının karşısında, çekirdekten tepeye ilerleyen süreci destekliyoruz. Tabanda yola çıkıp en tepeye giden bir istikamet izledik” diyordu.

Şimdi burada yapılan şeyin öneminin bürokratik kafayla anlaşılması, bunun toprağa nasıl bir tohum atmak olduğunun değerinin teslim edilmesi mümkün değil. Oysa yapılan, başta yanlış iliklenip, sonuna kadar yanlış giden ilmiğin tek tek çözülmesi ve doğru şekilde yeniden iliklenmesidir. Tepeden inmeci bürokratik devlet sisteminin halka dayalı ve yerelden başlayacak şekilde yeniden kurulmasının temel adımıdır. Bir devlet sisteminin kalıcı ve demokratik olması, çarenin halkın taleplerinde aranmasıyla mümkündür.

Ak Parti hareketinin farkı halkın asistanlığını yapma çizgisini korumasıdır. Bundan vazgeçildiğinde halk bunu hemen hissedecek ve desteğini çekecektir. Muhalefetin de aklı varsa, çocuk kandırırcasına halka iki maaş ikramiye vaatlerinden ziyade, önce halka saygı duymayı öğrenmelidir.

İlk halk anayasası yapılırken, muhtarlar toplantısında kurulan yerelle ilişki mucizevi bir kanal işlevi görebilecektir. Muhtarların örgütleyeceği çekirdek yerel oluşumlar, halkın dört yılda bir sandığa gidip, sonra diğer seçimi bekleme zaafına en büyük merhem olacak, seçim aralarında da bu kanalların aracılığıyla halkın yönetime doğrudan katılması mümkün olacaktır. Bu suyun çatlağını bulması anlamına gelmektedir.

Gördüğünüz gibi, Yeni Türkiye amacını engellemek için yan yana gelen beşbenzemeler nebbaşlıktan tutun, bir içsavaş çıkarmak, ekonomik kriz için manipülasyon yapmak, Çözüm Süreci'ni baltalamaktan tutun casusluğa kadar her yola başvururken, demokrasiden, ifade özgürlüğünden dem vurarak yine halkı küçük görüyorlar. Halkı algı operasyonları ile kandırabileceklerine inanıyorlar.

Dün Erdoğan'a “Muhtar bile olamaz” diyen aynı gazete, suçsuz bir insanın, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesinin üzerine akbaba gibi atlıyor, mensupları katillere terörist bile diyemiyor, cinayete kılıf uydurmanın gayreti içine giriyor. HDP daha altı ay önce 52 yurttaşın linç edilmesine yol açan çağrıyı yapar ve özür bile dilemezken, Doğan ve cemaat medyası propagandası sayesinde bugün “demokrasi/barış” partisi olarak pazarlanıyor.

CHP'si, MHP'si, HDP'si, irili ufaklı sözde sağcı/solcu partileri ve paralel yapı ile Eski Türkiye'yi ihya ederek ülkeyi doksanlara döndürmenin mücadelesi için birleşmiş durumdalar. İbret verici olduğu kadar, bir dönemin sonuna da işaret etmesi bakımında izlemeye değer.

Halkın cevabı 7 Haziran'da sandıkta tecelli edecek ve Yeni Türkiye'nin eşiğinden geçmiş olacağız.

*Doğan medyası manşetten Savcı Kiraz'ın babasından, dul eşinden, yetim oğlundan ve halktan özür dilemedikçe, ben bu medyanın hiçbir zeminine çıkmamaya ant içtim. Bunu buradan bir kez daha ilan etmiş olayım. Benim elimden gelen bu.
#seçim 2015
#Türkiye
#Muhtarlar
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#AK Parti
9 yıl önce
Keşke muhtarların attığı tırnak olabilseydiniz…
Nefsime öğütler
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..