|
Kılıçdaroğlu: Alırım cumhurbaşkanlığını elinizden…
Bütün zamanımı seçim çalışmaları için sahada harcadığımdan fark etmemiş olabilirim. Ama tekrara düşmek pahasına Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin seçim beyannamesindeki bir noktaya dikkatlerden kaçtıysa diye yeniden bakmak çok faydalı olacaktır. Ekonomik vaatlerinin gölgesinde kalan CHP'nin önemli bir siyasi vaadi vardı.

AK Parti'nin seçimlerdeki en çekici vaadi “İlk Halk Anayasası ve Başkanlık Sistemi” ise, CHP'ninki “Cumhurbaşkanını halka seçtirtmeyeceğiz, süs bitkisi şeklinde sembolik makama dönüştüreceğiz” çıkışıydı.

“Çankaya'ya geri dönülecek, Beştepe de, tersten sembolizme sahip ODTÜ'ye devredilecekti.”

Şu Kasapyanlardan gasp edilen Çankaya Köşkü tabii…

Siyaseti ve halkı baş aşağı okumanın nelere yol açtığına canlı bir şahitlik aslında bu büyük turp.

Menderes/Özal/Erdoğan çizgisini takip eden hikâye, sadece kişisel liderlikler olarak okunduğunda, o kişileri ya idam ederek, ya da darbeyle hal etmekle “sorunun” aşıldığı varsayılır.

Oysa orada kesintisiz olgunlaşan bir halk/dip hareketi vardır. Liderler bu hareketi temsil edebildikleri ölçüde kabul görür ve büyürler. Ağır bürokratik vesayetlerle uğraşmak uzun zaman ve bol bedel istediğinden, bu süreç bayrak yarışı şeklinde devam eder. Ama değişmeyen halkın talepleridir. Bahsi geçen üç kıymetli siyasi lider farklı meşreplerden olsa da, halkın asistanlığını yaptıklarından aynı siyasal ekolün devamı olarak halkın belleğinde yer bulur.

Bu değerli yüzyıllık hikâyenin en önemli miladı 2007 yılında yaşanmıştır.

Asker muhtıra vermiş, dört gün sonra AYM 367 ile yardıma koşmuş, halk iradesi sivil/askeri bürokrasi ile boğulmaya çalışılmıştır.

Süleyman Demirel'in bu gelenek içinde kabul edilmemesi, siyasi hatalarından ziyade, Menderes'in bayrağını cesaretle taşıyamamış olmasındandır. Her muhtıra ve darbede şapkayı alıp giden, darbecilere teslim olan bir siyasiyi bu halk bağrına basmaz. Çoban Sülü yerine, Aydınlı, CHP'li bir toprak ağasının oğlunu, Menderes'i tercih eder.

Ancak 27 Nisan 2007 yılında CHP'nin, yüksek yargının ve tabii ki Doğan medyasının sahip çıktığı muhtıra karşısında bir siyasi parti ilk kez dik durmuş ve halkının gönlünü fethetmiştir.

Açılan bu yolda Sayın Erdoğan engellenmiş olsa da, Sayın Gül'ün Çankaya'ya çıkmış olması büyük bir zaferdir. Ama bundan da önemlisi, Ekim 2007 referandumunda halkın Çankaya'daki yönetime yüzde 68 ile el koymuş olmasıdır. Halk en önemli vesayet kalesini ele geçirmiştir.

Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, o kadar olaydan bihaber ki, halka karşı bir darbeyi seçim bildirgesine vaat olarak koyabiliyor. “Yüzde 68'i tanımam. Hakkınızı elinizden alacağım, bürokratik vesayeti yeniden kuracağım, 13 yıl hiç yaşanmamış gibi olacak” diyor. Eh, altı ayda ülkeyi IMF kapılarına düşürecekleri kesin olduğuna göre, haklı da. Kemal Derviş'le dünyaya fotoğraf veren de, koalisyon vaat eden de kendisi. AP Başkanı Schulz'la Meclis'te seçim stratejisi konuşan vs. de kendisi. MHP/HDP dahil…

Kılıçdaroğlu Suriyeli göçmenlerin ölümden kurtarılmış ve kendilerine beş milyar harcanmış olmasını bir türlü hazmedemedi. Koalisyona gelirse kendilerini yakın dostları Esed'e geri göndermekten bahsediyor. Cumhurbaşkanlığı olmayınca İstanbul MHP vekil adaylığı ile mansiyona değer görülen Sayın İhsanoğlu da sınırları kapatmaktan bahsetmişti.

Bu halkı ne tanıyor, ne de ona saygı duyuyorlar.

Seçim gününe yaklaştıkça Kılıçdaroğlu da, Demirtaş da daha fazla lapsus üretecekler. Çünkü tabana siyaset yapmıyorlar. CHP hiç olmazsa ön seçimle, deşifre olan paralele mesafe koydu ve Alevi vatandaşlara yöneldi. Demirtaş ciddi sıkıntı içinde. Evvelki gün “Baykal'ın seks kasetini Erdoğan çekti” diye bir kamikaze dalış yaptı. Diyanet işine girdi, çıkamadı. Son 45 günde CHP'nin Alevi cenahını iyi tutmasından mütevellit HDP'nin oylarının değil bir milyon artması, aşağıya ivmelenmesi yüksek olasılık.

HDP eski Türkiye satarak barajı geçeceğini düşündü. Lakin bu sadece bir taktik değil. HDP şu haliyle bir Kürt CHP'si ve muhafazakârlarla, Öcalan'ın Nevruz açılımıyla, Yeni Türkiye ile vesaire hiç işi yok. Aynı anda iç savaş çağrısı yapıp, aynı anda çiçek böcek satan kaç parti vardır ki şu dünyada?

Bunların hiçbiri normal partiler değil. Ama sandıkta şifa bulacaklar. Halk kendilerini kandıranları tasfiye ederek yerine ehil siyasileri getirecek.

Biz buna normalleşme diyoruz. Yani Erdoğan'ın sert/yumuşak konuşmasıyla ilgisi yok.

Merhum Menderes'in dediği gibi, “İstirham ederim…”
#İhsanoğlu
#kılıçdaroğlu
#chp
#seçimler
9 yıl önce
Kılıçdaroğlu: Alırım cumhurbaşkanlığını elinizden…
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli